Filipinler diktatörü Marcos, oku oku ipe diz diye özetlenebilecek özlü sözler döktürmeye hevesli biriydi. İşte iki örnek: “Sık sık tarihte nasıl anılacağımı merak ediyorum: Bir bilge mi? Askeri kahraman mı? Kurucu mu?”

Diktatör Marcos’un zehirli mirası: “Failed state” Filipinler (I)

Sanırım 2007 yılıydı, Filipinler diktatörü Marcos’u deviren “Halkın Gücü Hareket”nin lideri ve Marcos sonrasının Devlet Başkanı Corazon Aquino’yu Manila’da o zamanki Başkan G. Macapagal Arroyo’ya karşı düzenlenen demokrasi ve anayasa mitinglerinden birinde konuşma yaparken görmüştüm. (Arroyo, ABD eski Başkanı Bill Clinton’un üniversiteden sınıf arkadaşıydı.) Joseph E. Estrada’nın Devlet Başkanlığı döneminde (1998-2001), Marcos’tan miras kalan devletin mafiyöz yapısı iyice güç kazanmış, bir anlamda mafya iktidar olmuştu. Bu durumun sorumlusu ve bir anlamda ülkedeki mafyanın da başı sayılan Başkan görevden alınmış ve yerine yardımcısı Arroyo geçmişti Başkan yardımcısı olarak Arroyo, aslında olup bitenlerin suç ortağıydı ve bazı mafiyöz ailelerle yakın ilişkisi biliniyordu.

Ülkede yükselen protestolar ve huzursuzluk karşısında çareyi muhalefete ve topluma baskıyı artırmakta buldu. Aquino’nun konuşma yaptığı Manila’daki o miting, bu baskılara dönük protesto gösterilerinden biriydi. Aquino’yu o mitingde konuşma yaparken görünce hissettiğim şey, öfkeyle karışık acıma duygusu oldu. Altı yıl ülkeyi yöneten birinin düştüğü bu durum içler acısıydı. Başkanlığı döneminde yapabileceği çok şey varken neredeyse köklü-radikal hiçbir değişim yapmamıştı. Marcos’un yarattığı-sebep olduğu “failed state” (başarısız-çökmüş devlet) yerinde kalmıştı. Bu konuya yazının ilerleyen bölümünde tekrar döneceğim. Önce, ülkeyi bir “failed state”e dönüştüren faşist diktatör Marcos’un “harika” siciline biraz göz atalım.

‘KAHRAMAN’IN YALAN DOLGULU ÖZGEÇMİŞİ

Marcos, kerameti kibrinden menkul her “özel/seçilmiş kişi” gibi, oku oku ipe diz diye özetlenebilecek özlü sözler döktürmeye hevesli biriydi. İşte iki örnek: “Sık sık tarihte nasıl anılacağımı merak ediyorum: Bir bilge mi? Askeri kahraman mı? Kurucu mu?” Breh breh… II. Dünya Savaşı sırasında Marcos, orduda yedek subay olarak görev yaptı. Biyografisinde yazılanlara göre, savaşta kahramanca roller oynamış, Japonlar tarafından yakalanıp esir alınmış ve işkence görmüştü. Gerilla liderliği yapmış ve gerilla hareketinde önemli bir şahsiyet olmuştu. Bu iddiaları siyasi kariyerinde önemli bir rol oynadı. Ancak, diktatörün son günlerinde açılan ABD arşivleri savaş sırasında Marcos’un Japonya karşıtı faaliyetlerde hiç rol oynamadığını ortaya çıkardı. Orduda geri hizmet sayılacak bir görevde bulunmuştu. İktidarının son günlerinde (18 Şubat 1986, devrilmesinden bir hafta önce) Amerikan CBS TV’nin (bildiğiniz nedenle) “sabıkalı” programı “Face the nation”ın uzaktan yaptığı yayında kendisine ABD arşivlerinin ortaya çıkardığı bu gerçek (yalan kahramanlık hikâyesi) hatırlatıldığında, “Bunlara inanıyor musunuz? Bunlar yalan. Bir kahramanı gözden düşürmeye, (seçim) zaferimi çalmaya çalışıyorlar” diye karşılık vermiş. Oysa seçimi çalan kendisiydi.

Bu program gibi ünlü TV yapımlarında sorulan bazı soruların Beyaz Saray’ın “özel ricası” üzerine sorulduğunu kendi biliyor muydu veya çevresinde bunu bilecek çapta kimse var mıydı, emin değilim. Programcılar rezil bir diktatörü bir TV programında bütün dünyaya rezil ettiler. Daha sonraları, diktatör Marcos’un muhterem zevcesi büyük ses sanatçısı (güzel şarkı söylermiş), kültür insanı (kültür projelerindeki yolsuzlukları anlamında), okur-yazar-entelektüel, iyi bir Katolik ve birinci sınıf bir yalancı ve arsız İmelda hanımefendi, “O programın kendilerine kurulan bir komplo olduğunu” söylemiş. Oysa Marcos’un imajını oluşturan ABD idi. Amerika tarafından özel olarak seçilmiş, parlatılmış ve önü açılmıştı. İngilizce ifadeyle, “A handy puppet, hired by USA and fired by USA”. (ABD tarafından istikbal edilen ve ABD tarafından harcanan bir kullanışlı kukla) Marcos’un şu özlü sözü ise bir kamyon arkası yazısı güzelliğindedir: “Tarih tarihçilere bırakılmamalıdır. Aksine, Churchill gibi olun. Tarih yapın ve sonra yazın”. İnsanın “Yürü be Marcos! Kim tutar seni” diyesi geliyor. Bu tarihçilik iddiasını yukarıda bahsettiğim kendi (yalan dolgulu) tarihiyle birleştirince ortaya çıkan “tarih yapma ve yazma” hevesinin nasıl bir şey olduğu da anlaşılıyor. Kısaca, yalana dayalı veya uydurma bir tarih yaratmak ve yazmak diyebiliriz.

FAILED STATE FİLİPİNLER

Marcos, Nisan 1986’da NY Times’a verdiği röportajda, “En büyük arzum, barış içinde Ilocos Norte’ye (doğup büyüdüğü yer) dönmek ve orada yaşamak ve ülkemde normale dönüşün bir parçası olmak” demiş. Bu normale dönüş, kolayca tahmin edileceği gibi, Marcos rejiminin-diktatörlüğünün bir şekilde devamı anlamına geliyor. Başka bir röportajında ise Aquino için “Zavallı kız, çok fazla darbe alacak. Bu iş onun yutabileceğinden büyük bir lokma” diye şefkat gösterisi yapmış. “Büyük lokma” dediği şey geride bıraktığı çürümüş-kokuşmuş, çökmüş devlet. Bu yapıyla bir şekilde uzlaşma ararsanız, verilen zararı rötuşlamak ve devleti restore etmek niyetindeyseniz, lokma gerçekten yutulamayacak kadar büyük olabilir. O çürümüş-kokuşmuş yapı kendini kolay yedirmez. Peki, yapılması gereken nedir?