Google Play Store
App Store

Tecavüzün kendisinden çok, ona nasıl yaklaşıldığını konuşur olduk birdenbire. Mağduriyeti neredeyse ikinci inançları haline getiren İslamcıların önde gelen kimi figürleri, bakan ya da gazeteci fark etmiyor, meseleyi yine kendilerine yönelik bir mağduriyete döndürmeyi becerdiler. Kendimizi kandırmayalım, bu çabalarında en azından cemaatleri içinde çok inandırıcı oldukları da bir gerçek.

Bunlara göre tecavüz, laik- dinci savaşında kullanılan araçlardan biri. Kadınların erkek egemen cinsiyetçi sistemin sıkıntılarını çektikleri bir toplumda İslamcı bir “kadın” yazar bunu açık seçik ifade etti de biliyorsunuz. Muhteremeye göre Karaman’daki tecavüz vakıası aslında “dindara vurmak için bir sopa”. Dindarların bu sopanın “kullanılması” için bir dolu fırsatı neden yarattıklarını hiç sorgulamayan İslamcı kadın yandaş, zihniyetinin kirini, kendisi gibi düşünmeyenlere de paylaştırıyor çekinmeden.

Böyle yaklaşıyorlar hep. Aslında bizler için de tecavüz önemli değil(!), dindarlara vurma amacıyla kullanıyoruz biz bunu(!). Utanmadan bunu ima edebiliyor kadın. Canı yanmış, ömürleri boyunca travma yaşayacak tecavüz kurbanlarını hesaba katmayan hastalıklı dindarlıktan mustarip dincilerin üzerimize fırlattığı pislik bu işte. Yapışır mı, elbette yapışmaz. Hanımefendinin iddia ettiği gibi dindarlarla değil, dincilerle mücadelemizde etik dışı yöntemlerimiz olmadı bizim. Hiçbir zaman da olmaz. Bu, muhteremenin de mensup olduğu kesimlerin yöntemidir. Seks kasetleriyle birbirlerini vuran dincileri herhalde unutmuş olamaz.

Kendilerine yönelik olduğuna inandıkları saldırılardan korunma deyince, bundan topyekûn kapanmayı anlıyorlar bunlar. Bu kapanmanın içine aldıkları tecavüz vahşetinin dolaylı da olsa savunucusu konumuna düşüyorlar haliyle. En insanlık dışı, en yüz kızartıcı fiiller, “din” dairesi içine alındığında savunulabiliyor demek ki. Savunma gerekçesi çok net: “Bunların hepsi dindarlara vurmak için”. Öyle değil elbette ama “dindarlara vurmak için” bile olsa tecavüz kayıtsız kalınacak hatta onu savunur konumlara düşülecek bir rezalet midir? “Tecavüzü dindarlara karşı sopa olarak kullanıyorlar” diyen bu zavallı kadın tüm insani tutumlardan soyunup çıplak kalmayı göze alabiliyor. Ne kadar hazin. Bir türbanlı kadından beklenmeyecek bir “çıplak”lıktır bu.



Aynı İslamcı kadın yazarın sanki sadece kendisi keşfetmişçesine, pedofilinin (sübyancılığın) asırlardır var olduğunu söylemeye neden ihtiyaç duyduğu da ayrı bir konu. Bunca yıldır “alışmış” olmamız gerektiğini vurguluyor muhtemelen. Dolayısıyla bunun kendisinin alıştığı bir olgu olduğunu da anlamış oluyoruz. “Ben yedi yaşındaki kızıma bile sarılmıyorum” diyen Cüppeli Ahmet de, “üç yaşındaki kız çocukları amcalarının yanına külotla çıkmamalılar” diyen Nurettin Yıldız da hanımefendinin “çok eskiden beri var” dediği pedofili tarihinin bir parçasıdırlar. Bu iki “hastalıklı dindar” hepimizin gözünün içine baka baka bu ifadeleriyle aslında kendileri hakkında suç duyurusunda bulunuyorlar. Bu bir, “bizi tedavi edin” çığlığıdır özünde. İlgili makamlar sessiz kalarak tedaviye muhtaç bu zavallılara kötülük ettikleri gibi bunların etrafındaki çocukların tehlikede olduğunu da hesaba katmıyorlar.

Üç ciddi sorun var; eğer kendileri içindeyse hastalıklı dindarlıktan mustarip dinciler için her konum, her olay “helal” ya da “mübah”tır. İkincisi hastalıklı dindarlıktan mustarip dinciler için “insan” ancak dinin bir parçası olmuşsa değerlidir. Üçüncüsü, insanın “dinin parçası” olması da bazen anlam taşımaz, çünkü dini kendisi için özelleştirmiş kesim ya da kişiler diğer mezhep mensubu “dindarları” da yok sayar çoğunlukla. Bu nedenle esasen “insansız” bir dinden yanalar. Esas olan kendi “din”leri, mezhepleri çünkü. İnsanın duygularına, kurbana dönüşmesine, hırpalanışına kayıtsız kalmalarının nedeni budur aslında.

Hanımefendinin yazdıkları insan onurunu sıfırlayan malum zihniyet zincirinin bir halkası. Tecavüz rezaletinde sorumluluğu olan vakfı korumak için “Bir kere olmuşsa ne var bunda” demeye getiren “kadın” bakan da bu zincirin bir başka halkası elbette. Akit gazetesinin(!) Serdar Arseven adlı yazarının (soyadında ‘utanma’ anlamına gelen ‘Ar’ın oluşu da ne komiktir bu adamın) 14 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz eden Hüseyin Üzmez denen sapığı “Müslüman olduğu için” nasıl savunduğunu da biliyoruz. Uzun, çok uzun bir zincirdir bu.
Kırmak boynumuzun borcudur.