Ülke tarihinin en baskıcı, anti demokratik, hileli seçimi geride kaldı. Kendi bekasını ülkenin bekasıyla eşitleyen Erdoğan’ın olmadık manipülasyonlara başvurarak “dış güçler” heyulası üzerinden oy devşirmesi aldatmasın. Seçim süresince dillere pelesenk edilen “dış güçler” Erdoğan’dan, Erdoğan da “dış güçler”den oldukça memnun

Bu durum emirlerin, şeyhlerin, otokratların, Batılı liberal liderlerin birbirleriyle yarışan kutlama mesajlarından da pekala anlaşılabilir. Biden’den “darbeci Sisi”ye, Orban’dan Macron ve Aliyev’e yağan tebrikler “şahsın” seçimine dair tutumu net biçimde gösteriyor. Pek çoğu “seçimi kazananla çalışma” pragmatistliğine sığınarak açıkça memnuniyetini dile getirmekte bir beis görmedi.

Zaten “dış güçler” açısından Erdoğan’ın seçiminden rahatsız olunacak bir durumdan da bahsedilemez. Ortadoğu monarşileri, Asya’daki otokratlar ve liberal Batı için ‘tek adam rejimi’ oldukça kullanışlı. Dönemsel rahatsızlıklar genel memnuniyeti perdeleyemiyor.

İlhan Uzgel hoca seçimden önceki yazısında “Erdoğan’ın dış politikadaki muhatapları açısından doğrudan ve mutlak olarak ondan memnun veya onun gitmesini istiyorlar diyebileceğimiz bir durum yok” diyerek Erdoğan’ın durum, yer ve konuya göre dış güçlerle aynı anda farklı roller üstlenebildiğini yazarak bu duruma dikkat çekmişti. 

Erdoğan en rahat pazarlık yapılan liderlerden 

NATO’culukta yarışan, mülteciler için arka bahçe yapılan, silah pazarının karlı müşterilerinden Türkiye’nin “işlevsel” yanı yabana atılamaz. Erdoğan da "bu güçler" için en rahat pazarlık yapılabilen liderlerden birisi. Mülteciler, enerji krizi, AB, S400, F16’lar ve pek çok konuda bu pazarlıkları alenen gördük.

***

İngiliz The Daily Telegraph’ın “Erdoğan iktidarda kalınca Avrupa liderleri rahat bir nefes aldı. Kabul etmeseler de Avrupa’daki liderlerin çoğu, Türkiye AB’den uzak durduğunda kendilerini daha rahat hissediyor” analizi durumu net bir biçimde özetliyor. Gazete Erdoğan'ın kendisini nasıl "faydalı" kıldığını örnekleriyle sıralıyor.

2010’lardan bu yana AB üyeliği konusunda gösterilen ilgisizlik, neredeyse on yıldır bir tek fasılın açılmaması Brüksel’i çok rahatlattı, Türkiye’yi oyalamak için fazladan enerji harcamak zorunda bırakmadı. İlhan hocadan alıntılarsak, “Yarattığı bütün sıkıntılara rağmen Erdoğan bir bütün olarak Avrupa sisteminin hayati çıkarlarına gayet güzel hizmet etti.”

Yaratılan algıya rağmen, bu karşılıklı çıkar ilişkisi nedeniyle, dış güçler Erdoğan’dan rahatsız değil. Bilakis pek çok konuda ellerini rahatlattığı için hayli memnunlar. 

***

Dış politikada nasıl bir yol izlenecek? 

Tartışmalı seçimden sonra en çok merak edilen konularından birisi de “şahsın” dış politikada nasıl bir yol izleneceğine dair. Rejimin yarattığı dış politik enkaz ve seçim sürecindeki dış güçler manipülasyonunun yanında küresel jeopolitik gelişmeler de bu merakın nedeni.

Dış politikada yeni bir sayfa açmak için koşullar oldukça elverişli, önemli fırsat ve imkânlar var. Ancak Saray rejiminin kendisine seçim kazandıran etmenlerin başında gelen “dış politika”da gözle görülür bir değişime gitmesi olası gözükmüyor. 

Rusya ile Batı arasında “tahterevalli diplomasisi”, Ortadoğu’da başlayan “diplomasi trafiği” olağan akışında devam edecek. AKP NATO’culuktan vazgeçmeyecek, Rusya ile ilişkilerde de bir sapma yaşanmayacak. “Denge” adı verilen ancak bir bağımlılıktan bir diğer bağımlılığa kulaç atılan politika aynen sürdürülecek. AB faslının üstüne ise kalın bir perde çekilecek. Dış askeri operasyonlar ihtiyaç halinde yeniden dillendirilecek. 

***

Suriye’den çekilir mi?

Merak edilen konuların başında gelen sığınmacılar ve Suriye meselesinde de mevcut pozisyonun değişmesi zor. Seçim öncesi hızlandırılan Esad ile görüşme planı yeniden ağırdan alınacak. Olağanüstü bir gelişme olmadığı müddetçe belki de bu plan askıya alınacaktır. 

TSK’nin Suriye’den çekilmesi Esad ile görüşülse dahi yakın dönemde oldukça zor. Pek çok parametrenin olduğu Suriye sahasında Şam ile görüşülse de TSK’nin çekilmesi kısa vadede ufukta görünmüyor. “Sığınmacılar” meselesine bu yaklaşımla çözüm bulunması ise imkansız. Sığınmacıların bir kısmı Kuzey Suriye’deki kontrol altındaki bölgelere gönderilse de İdlib ve diğer bölgelerdeki çatışma ve istikrasızlık nedeniyle yeni mülteci akını kaçınılmaz.

Tüm otokratlar birbirine benzer

Kendi yarattığı enkazın başına oturan Erdoğan’ın içeride ve dışarıda bundan sonra yoluna nasıl devam edeceği sır değil. Dünyadaki tüm otokratlar ne yaptıysa burada da aynısı olacak. Kutuplaştırma, ötekileştirme, baskı ve dayatmalar tüm hızla sürecek. 

Nefret diliyle toplumu bölerek konsolide ettiği kitlesi üzerinde dilediğince sörf yapacak, ‘teokratik’ rejim inşası kesintisiz sürecek. İhtiyaç halinde duruma göre “beka” sorunları inşa edilecek, “rıza” imalatı için çeşitli askeri maceralara girişmekten sakınılmayacak. Tüm bunların faturasını da ülke ödeyecek.