Arkadaşlarımız, diplomalarını alırken ettikleri yeminin ışığında, meslek etiğinin ilkeleri doğrultusunda, meslek onurlarının gereğini yaparak kamusal alanlarına ve kentsel haklarına sahip çıktılar.

Dışarıdan içeriye mektuplar: Hepimiz gibi
Fotoğraf: Gülşin Keteci

Esin Köymen - Pelin Pınar Giritlioğlu*

Bugün Gezi İçin Adalet nöbetlerimizde 74. Gün. 25 Nisan’daki karar duruşmasından bu yana hukuksuz bir biçimde tutuklanan arkadaşlarımızdan ayrıyız.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasında 25 Nisan 2022 tarihinde verilen mahkûmiyet kararının gerekçesini 8 Haziran’da açıklamıştı. Verilen kararın hukuksuzluğu üye hâkimlerden birinin yazdığı muhalefet şerhiyle de açık bir şekilde ortaya konuldu.


Muhalefet şerhinde, "dosya içeriğinde dinleme kayıtlarından başka delil bulunmadığı, dava dosyasındaki dinleme kayıtlarının da kanuna ve hukuka aykırı yasak delil niteliğinde olduğundan hükme esas alınamayacağı, aksi kabul edilse dahi dinleme kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar olmadığı, dinleme kayıtlarının tek başına sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkûmiyetlerine yeter olmadığı, sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığı ve bu nedenle sanıkların beraat ve tahliyelerine karar verilmesi gerektiği" vurgulandı.

İktidarın yargı kararlarına nasıl müdahale ettiğini, hukuk devleti olmaktan nasıl hızla uzaklaşıldığını, her türlü demokratik hak ve taleplerin nasıl suç sayılabileceğini; verilen bu siyasi kararla bir kez daha görmüş olduk.

Tutuklama kararı verilen ilk gün yaşadığımız derin üzüntü, bugün bizler için öfke ile harmanlanmış daha çok çalışma, haksız ve hukuksuz uygulamalara daha çok ses çıkarma, kent yağmalarına karşı sürdürdüğümüz mücadeleleri daha çok yükseltme azmine dönüştü.

26 Nisan’da Taksim Dayanışması olarak yaptığımız basın açıklamasına; “BU DURUMU DEĞİŞTİRECEĞİZ!” diye başlamıştık ve tutuklanan arkadaşlarımıza; “Gezi’ye sözünü ve sesini katan milyonlar adına; ülkemizde adaleti, demokrasiyi, özgürlüğü ve doğa - kent katili rant projelerine karşı duruşu simgeleyen, başta Gezi Parkı olmak üzere ülkemizin her şehrinde parkları çoğaltacak, çocuklarımızın oyunlar oynayacağı bu parklarda bütün çocuklarla birlikte “Mücella ablamızın içindeki çocuğun” da bineceği salıncaklar kuracak, GEZİ’nin inatçı, yaramaz ve mücadeleci çocukları, kadınları ve gençleri olmaya devam edeceğiz.” sözünü vermiştik.

Bizler sözümüzdeyiz.

Yüksek Mimar Mücella Yapıcı’nın, Avukat Can Atalay’ın, Şehir Plancısı Dr. Tayfun Kahraman’ın; onurlu meslek hayatları, meslek etiğine sahip çıkışları, sağlıklı ve güvenli kentleşme, nitelikli yaşam alanları için gösterdikleri çaba, emekten ve haktan yana duruşları, doğa ve kent yağmasına karşı duruşlarıdır asıl tutuklanma sebepleri.

Bu ülkenin aydın insanları olarak; insan haklarını, düşünce özgürlüğünü, işçilerin, kadınların, LGBTİQ+ bireylerin, çocukların haklarını savunmalarıdır; nerede bir mağduriyet varsa onların yanında yer almalarıdır asıl tutuklanma sebepleri. Yani asıl neden; iktidarın buyurgan ve baskıcı politikalarına karşı direnenlere, ülkenin her köşesini yandaş şirketlerine pazarlamasına karşı yürütülen mücadelelere, yine iktidar tarafından gözdağı vermek istenmesidir. Emeği ile geçinenlerin yaşam alanlarına yapılan saldırılar karşısındaki duruşları, işçi sağlığını düşünmeyen, iş güvenliği önlemleri almadan işçi çalıştıran şirketlerin kâr hırslarına karşı emekten, işçiden, adaletten yana tavır almalarıdır. Yargının bu demokratik hak mücadeleleri karşısında bu kadar araçsallaştırılmaya çalışılmasının nedeni de budur.

Bu tutuklamaların, onlar gibi mücadele eden hepimize karşı bir tehdit olduğunun bilincindeyiz. Bu baskıcı rejim, kendi varlığını güvenli bir zeminde devam ettirebilmek, yandaş şirketlerinin ekonomik çıkarlarını korumak için her türlü baskıyı, adaletsizliği kendisine hak görmektedir.

Tam da bu nedenle, adaletin bir gün herkese lazım olacağını, onlara ve tüm topluma tekrar hatırlatmak gerekiyor.

Tutuklamaların hemen ardından TMMOB Mimarlar Odası, arkadaşlarımızın tutukluluğu bitene kadar şube binalarının önünde Adalet Nöbeti tutma kararı aldı. Bu karar, TMMOB Yönetim Kurulu’nun aldığı kararla da Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası’nın sekreterliğinde yaygınlaştırıldı. İstanbul, Ankara ve İzmir’deki Mimarlar Odası binalarının önünde her gün devam eden nöbetler, birçok şubemizde de haftada bir tutuluyor. Meslek odaları, sendikalar, barolar, kent ve çevre gönüllüleriyle birlikte tutulan bu nöbetlere sanatçı dostlarımız, şairler, yazarlar ve gazetecilerin yanı sıra, sivil toplum kuruluşları, dayanışma platformları ve siyasi partiler de katılarak destek veriyor.

Adalet Nöbetlerimizde 10. Hafta, 74. Gün.

Savcılık kararıyla şube binalarımızdan indirilen Gezi pankartları, açılan soruşturmalar ve türlü baskılara rağmen, giderek genişleyen ve güçlenen bu dayanışma süreci bizlerin umutlarını da çoğaltıyor.

Mücella Yapıcı’nın arkadaşları olarak Bakırköy Cezaevi’ne yaptığımız ziyaretlerde tutukluların sağlık hizmetlerine erişimde yaşadıkları olumsuzlukları, kelepçeli muayeneleri öğrendik. Onlar içeriyi, biz dışarıyı anlattık onlara. Mücella içeride Çiğdem ve Mine’yi yakından tanıdı, biz dışarda onların ailelerini. Büyük, güçlü ve birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir aile olduk. Bazen moralimiz bozuldu, ziyaret bitiminde birbirimize sarıldık, birbirimizi tutup ayağa kaldırdık, yeniden güçlendik.

Ama Silivri’deki arkadaşlarımız Can ve Tayfun’u tam 74 gündür göremiyoruz. Arkadaşlarıyla görüş izinleri bunca zamandır çıkmadı onların. Sadece aileleri ve avukatlarımız aracılığıyla haber alabiliyoruz onlardan. Cezaevinde, üstelik haksız ve hukuksuz yere yatmakta olan birinin 74 gün boyunca dostlarını görememesinin onlar üzerindeki etkisini tahmin etmek zor değil; onları çok iyi anlıyoruz. Bizler de onlarla sadece uzaktan haberleşebilmenin yarattığı öfkeyi her geçen gün daha fazla hissediyoruz.

Zaman kavramının göreceliğini bu tür durumlarda daha iyi anlıyor insan. 74 gün; insanın arkadaşlarından, dostlarından uzak kalması için çok uzun bir süreymiş. Birlikte çalıştığımız, mücadele ettiğimiz yol arkadaşlarımızla bizleri görüştürmeyerek de Gezi’ye sahip çıkan herkesi cezalandırmaya çalışıyorlar.

Tüm bu hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşın, bizler hâlâ hukukun ve adaletin varlığına inancımızı koruyoruz. Haklılığımıza, arkadaşlarımızın suçsuzluğuna sonsuz inancımızla dayanışmayı sürdürüyoruz. Arkadaşlarımız, diplomalarını alırken ettikleri yeminin ışığında, meslek etiğinin ilkeleri doğrultusunda, meslek onurlarının gereğini yaparak kamusal alanlarına ve kentsel haklarına sahip çıktılar. Hepimiz gibi. Bugün olsa, yine yaparlardı. Hepimiz gibi. Bu hukuksuzlukların çok yakın zamanda sona ereceğine, gelecek güzel günlerin yakın olduğuna inancımızla ve bunlar için verdiğimiz mücadelenin azmiyle, Silivri ve Bakırköy’deki arkadaşlarımızı hasretle kucaklıyoruz.

*Adalet Nöbeti adına TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı ve TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı.