Doğduğunda dedelerinin adını yaşatsın diye konmuştu adı; iki dedesinin adını almıştı. "Acaba İsmail koymasak mı adını, bak amcasının oğlu da İsmail" dedi annem. "Olsun, babamın adını yaşatır kuzeniyle birlikte" diye cevapladı babam. İki kuzen, adaş, arkadaş... İki İsmail… Birini Gezi'de aldılar bizden, diğerini 40 gün önce depremde katlettiler!

Dışarıdan içeriye mektuplar: Mücadeleyi öğreniyoruz, öfkemiz baki...

Gürkan Korkmaz

Gezi’ye; ağaçların kesilmemesi için mücadele eden herkese selam olsun!

10 sene geçti üstünden Gezi’nin, 10 senedir taşıyoruz Ali İsmail’siz geçen bir ömrün ağırlığını...

Yaşasaydı dün, 18 Mart’ta 29. yaşını kutlayacaktık; kim bilir belki de “baba ben üflemek istiyorum mumları” diyecekti çocuğu...

10 sene geçti üstünden Gezi’nin ve biz Ali İsmail’siz yaşıyoruz artık bu ömrü; özlemle, öfkeyle, mücadeleyle...

Doğduğunda dedelerinin adını yaşatsın diye konmuştu adı; iki dedesinin adını almıştı. “Acaba İsmail koymasak mı adını, bak amcasının oğlu da İsmail” dedi annem. “Olsun, babamın adını yaşatır kuzeniyle birlikte” diye cevapladı babam. İki kuzen, adaş, arkadaş... İki İsmail...

Birini Gezi’de aldılar bizden, diğerini 40 gün önce depremde katlettiler! Evet, katlettiler diyorum çünkü O deprem mağduru değil, bir cinayetin maktulüydü.


Oturduğu binanın giriş katında bulunan işyerinin kolonları kesilmişti, daha geniş olsun, daha rahat kullanılsın diye. Hem de kreş olacakmış. Binayı yapan müteahhit kolonların kesilmemesi için çok mücadele etmiş; önce savcılığa gitmiş, savcılık takipsizlik vermiş. Belediyeye gitmiş, “binanın statiği ile oynuyorlar, ruhsata aykırı işlem yapıyorlar” diye başvurmuş, kimse kulak vermemiş. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gitmiş, “burası kreş olamaz çocukların hayatı tehlikede müdahale edin” demiş, kimse dinlememiş.

Kolonlar göz göre göre kesilmiş... Aynı sitedeki 4 bloktan kolonları kesilmeyen 2 blok ayaktayken kolonları kesilen 2 blok yerle bir olmuş.

Enkaz altında kalan sadece İsmail de değildi, eşi Şaziye ile kalmıştı enkaz altında; hem de Şaziye hamileydi kız çocuklarına. 8 aylık hamileydi; mart başında bekliyorlardı bebeklerini.

Şaziye enkaz altında doğum yapmış! Oysa adını koyup sarıp sarmalayacaktı; emzirip süt kokusunu çekecekti içine!

Ama payına düşen enkaz altında doğum yapmak oldu, ne giydirebildi ne de emzirebildi. Belki de kendi canından çok bebeğine kaygılandı son nefesinde…

Şimdi kim diyebilir bu deprem mağduriyeti diye! Bu cinayet değil midir, kıymak değil midir göz göre göre insan canına, para uğruna!

İki İsmail; biri ağaçlar kesilmesin diye mücadele ederken öldürüldü, biri de kolonlar kesildi diye öldü...

Mesele kesmek ya da kesmemek! Keserseniz ağaçları ne nefes alacak toprağımız kalır ne de depremde toplanacak alanımız. Kolonları keserseniz... Sahi kolonları neden kesersiniz!

Şimdi iki acılı ana ağlıyor İsmail’in arkasından; evladını kaybeden binlerce ana gibi. İki gün önce yengemi arayıp neden uğramıyorsun diye sordu annem. “Sevim’cim hayat devam ediyor, yaşamayı öğreneceğiz” dedi. Evet, o acılı kadın teselli eden taraftaydı bu defa. Hayat devam ediyordu, ayakta durmak, mücadele etmek gerekiyordu. Zaten 10 yıldır yaptığımız da bu değil miydi? Emel Anne’nin yaptığı, mücadele değil miydi!

10 yıl geçti üstünden Gezi’nin; 10 yıldır mücadeleyi öğreniyoruz, öfkemiz baki...

Emel Anne’den, Gezi’de evlatlarını kaybeden annelerden öğreniyoruz,

Cumartesi Anneleri’nden öğreniyoruz…

Soma’da madencilerin haklarını arayan Can’dan, Can ATALAY’dan öğreniyoruz...

Çiğdem Mater, Hakan Altınay’dan öğreniyoruz

İstanbul’da kent, kültür ve tarih mirasını korumak için yürüttüğü mücadeleyle Mücella Abla’dan, Mücella YAPICI’dan öğreniyoruz.

1.965 gündür tutuklu Osman Kavala’dan öğreniyoruz...

Mine Özerden, Tayfun Kahraman’dan öğreniyoruz...

Çorlu Tren Katliamı’nda oğlu Oğuz Arda’yı kaybeden Mısra Öz’den öğreniyoruz...

Saymakla bitmez mücadeleyi öğrendiklerimiz...

Selam olsun bize mücadeleyi öğretenlere

Selam olsun Gezi’de düşene, dövüşene...