Doğa’nın sezgisel algılanışı

ZEYNEP S. SAYIN

Avantür etiketiyle yayımlanan Yıldız Patikaları ve Yabani İşaretler, doğanın sezgisel algılanışı hakkında büyüleyici bir başucu kitabı. Bu tatlı, hafif fiyakalı girişten hemen sonra yakından bakalım: “Doğa” da, “Açık Alan”da, “Orman”da olmanın anahtarlarını içeren kitabın ana fikri, yazarın cümleleriyle ifade edersek, “bugün neredeyse kaybettiğimiz için ‘altıncı his’ olarak adlandırılan kadim sezgi ve bunun asla ve sadece bir his meselesi olmadığı”.


Doğa’da olmak ve bundan farklı olarak, bu olma halinin farkındalığına erişebilmek için pratik çalışmalarla yüklü kitap. Atalarımızdan bize kalan kadim sezginin farkına varıp, bunu geliştirerek, yıldızlara bakarak yön bulabilir, diğer canlıların davranış örüntülerini anlayabilir ve hatta bir sonraki adımlarını öngörebiliriz… Tristan Gooley, birçok kez denedikten sonra “işaretleri okuyabileceğimizi” söylüyor ve bize alıştırmalar öneriyor. Gezgin ve denizci olan İngiliz yazar, bu konuda eğitimler de veriyor ve Hava, Su, Doğa’nın Anahtarları odaklarında başka çalışmaları da mevcut.

Bugün birçoğumuz şehirlerde ve hatta İstanbul gibi metropollerde yaşar ve iklim değişikliğinin etkilerini ciddiyetle hissederken, Ada Bulutları, bitkilerin ihaneti ya da kızılgerdan gibi alımlı bir kuşun hırçınlığını anlamaktan ne tür bir haz alabileceğimiz sorulabilir. Hatta ileri giderek, “böyle bir haz mı var?” diye sormuş da olabilirsiniz şu an. Yani, modern hayatlarımızın geldiği noktada belki de, hatta tam olarak, daha derinlikli bir kavrayışa ihtiyacımız vardır. Samuel Taylor Coleridge, “Doğanın sezgisel algılanışının daha derinlikli bir kavrayış ve daha derinlikli bir anlamlandırma için zorunlu olduğunu” belirtiyor.

Kitap elinizdeyken, Orion Yöntemi ile gece göğünde yön bulma denemelerine girişmiş bulabilirsiniz kedinizi ya da sabahları gördüğünüz kargalar hakkında artık farklı fikirler geliştirmeye başlayabilirsiniz. Yılanları neden diğer hayvanlardan daha önce fark ettiğimiz, kozalaklı ağaçların salgıladıkları kimyasal ya da kelebeğin kokuyu kullanma biçimi sadece ilgi çekici değil, ilgiyle bakıldığında pratik, üstelik ilginç başlıklar değil mi?

İkus, Umwelt, Musit ya da Güneş Örsü, Rüzgârın Çengel Noktası, Pembe Pusula gibi, yazarın kendi terimleriyle de kurulmuş birçok başlığın her birinde, alanlar ya da canlılar detaylandırılarak ve onlarla ilişkimiz düzleminde anlatılıyor. “Hızlı ve yavaş düşünme” farkımız sandığımızdan daha çok yanıt verebilir karmaşık sorularımıza; Limbik sistem, amigdala ya da neokorteks üzerine düşünmek de öyle… Mantık Çağı ya da Aydınlanma’dan, Romantizm’e akarken de bulabilirsiniz kendinizi. Descartes ne demişti hayvanlar için ya da Avcı-toplayıcı atalarımızın mı daha çok boş vakti vardı yoksa bizim mi? Güzel sorulardır mesela…

Yıldız Patikaları ve Yabani İşaretler, elinize alıp tek solukta okuyacağınız değil de okumayı asla bitiremeyeceğiniz uzun soluklu bir yoldaşlık gibi. Doğa’da vakit geçiren ya da buna niyeti olan tüm amatörler ya da daha derin ilgileri olan herkesi kucaklayabilir. Bir gün, Karadeniz tepelerindeki evimizin de içine olduğu ormanlık alanda, her yıl birçok kez yaptığımız gibi yürüyüşe çıkmış ve kestane, mantar, fındık gibi yemişleri kovalarken kaybolmuştuk. Birbirinin aynısı derin yeşillik içinde, ne nehrin sesini duyabiliyor ne de güneşin zayıf bir huzmesini görebiliyorduk. Tıpkı bu kitapta anlatıldığı gibi, doğaya ait olamayacak kadar canlı, yapay ve parlak maviyi görünce yönü bulabildik, bu bizi medeniyete, yani eve taşıyacak hortumun arsız mavisiydi. Orada, o gün olup biten şeyi bu kitabı okuduktan sonra bambaşka ve daha harika bir biçimde yeniden düşünüyorum. Bu kadim yetenekleri insanüstü algılamamızın tek nedeni, bizim bu farkındalığı, yani doğada bizden saklanan ayrıntılara duyduğumuz sevgiyi kaybetmiş olmamızdır.