Başlıktaki slogan Erdoğan’a işaret etse de, birinci tur öncesinde “Doğru Adam”ın Kılıçdaroğlu olduğunu ve kazanacağını düşünenler epey fazlaydı.

Kılıçdaroğlu ikinci tura yüzde 44.88’le Erdoğan’ın gerisinde kalınca yaşanan moral bozukluğunun nedeni oydu.

Muhalefet çevrelerindeki, ben dahil, “Kılıçdaroğlu kesin kazanıyor” inancının temelinde galiba Türkçeye “isteğe bağlı düşünme” diye çevirmeyi yeğlediğim “wishful thinking” vardı. Sözlükler “hüsnükuruntu” diye çeviriyor ve onun karşılığında da “Herhangi bir durumu safça kendinden yana yorma” yazıyor ki, bu ifade bana ağır geliyor.

Ağır geliyor çünkü, bu memleketin koşulları “wishful thinking” diyen Batı’nın koşullarına hiç benzemiyor.

Kılıçdaroğlu’nun, olağanüstü başarılı olduğu Babala TV yayınını izlemişsinizdir. Orada bir soruya yanıtına, “Neden seçim/sandık güveliğini konuşuyoruz?” gibi bir soruyla başlamıştı. Belki dikkatinizi çekti.

Evet ya, neden seçim güvenliğinden, sandıkları korumaktan bahsediyoruz?

21 Mayıs’ta komşumuz Yunanistan’da da seçim vardı, orada da hükümet çıkmadı ve yeni bir seçime gidilecek. Ancak, kimse seçim güvenliğinden, sandıkları korumaktan bahsetmedi, bahsetmiyor!

B. Pehlivan ve B. Terkoğlu’nun yazdığı Sızıntı: Wikileaks’te Ünlü Türkler’de “ABD Büyükelçisi imzalı bir kriptodan bahisle, Erdoğan’a yakın bir eski danışmanın “Tayyip Bey Allah’a inanır ama güvenmez” dediği aktarılmıştı. Belki de, inancına yaslanıp beklemez, işini sağlama alır anlamında.

Bizde sandıklara sahip çıkmaktan söz eden sadece muhalefet değil. 21 yıldır ülkeyi yöneten, devleti partisi partisini devlet yapmış, güçlü dünya lideri Erdoğan da aynı şeyi söylüyor: “Seçim günü sonuçlar belli olana kadar sandıklara sıkı sıkı sahip çıkmanız gerekiyor.”

Seçmenlerine ikinci turda rehavete kapılmayıp “sandıklara sıkı sıkı sahip çıkma” çağrısı yaptığına göre, “21 yıllık güçlü iktidar” da sandıklara atılan oyun oradan aynen çıkması açısından devlete güvenmiyor!

İşte o yüzden, artık seçimlere/sandıklara sahip çıkmak gibi bir derdimiz olmadan gidebilelim diye, 28 Mayıs en doğru zamandır. Kılıçdaroğlu da doğru adam!

Bu ne “wishful thinking” ne de hüsnükuruntu: Doğru zaman 28 Mayıs, doğru adam Kılıçdaroğlu, doğru olanı yapması gereken de bizleriz!

Artık bu ülkede o ya da bu partiye oy veren insanlar birbirlerine düşman gözüyle bakmasın istiyorsak…

Hep birileri kayrılsın, yolsuzluk, çürüme alsın başını gitsin istemiyorsak…

Kuralların ve kurumların olduğu bir sistemde yaşamaktan yanaysak…

Hak, hukuk, adalet olsun, yargıçlar kararlarını birinin ağzına bakarak vermesin diyorsak…

Ağzımızdan çıkan bir sözün bizi cezaevine tıkacağı endişeleri duymadan konuşup yazacaksak…

Şu inançtan olana oy verilir, bu inançtan olana oy verilmez türü fanatizm sona erecekse…

Kadınlar dilediklerince giyinecek, tacize, tecavüze, cinayete kurban gitmeyecekse…

Özgür bir medya olacak ve “tarafsız” TRT iktidara 50 saat muhalefete 50 dakika söz hakkı vermeyecekse…

Yoksul çocukları tarikat yurtlarının karanlığına mahkum olup, oralarda mahvolmayacaksa…

Kayyım atanması konusunda haklı duyarlılıkları olan HDP/Yeşil Sol, ikinci tur için son derece sorumlu ve tam “Türkiyeli” bir tavır almış, bizler de eşit ve özgür yurttaşlar olarak kardeşçe bir arada yaşamak istiyorsak…

Sınır ötelerinde macera aramayıp, yurtta barış dünyada barış demeye başlayacaksak…

Pek çoğunun gerçekleşmeyeceğinin farkında olduğumuz kendi “önemli”lerimizi daha rahat konuşabileceğimiz ve onları “sandıklara sahip çıkma” endişesi duymadan yarıştırabileceğimiz bir döneme kapı aralanabilecekse…

Doğru zamandır şimdidir, doğru insan da Kılıçdaroğlu!