Google Play Store
App Store

Ortadoğu’da Kürtlerin merkeze oturduğu denklem bölge jeopolitiğini etkiliyor. Emperyalist müdahaleciliğin tetiklemesiyle SDG-Şam ve İmralı-Ankara hattında birbirine bağlı olarak ağır aksak ilerleyen süreç kırılmalara gebe.

Dört parçada bahar sancısı
Fotoğraf: MA

Ortadoğu’nun ABD-İsrail yönelimleri doğrultusunda tabi tutulduğu emperyal dönüşümün yarattığı toz bulutu içerisinde Kürt cephesindeki hareketlilik dikkat çekici. İran, Irak, Türkiye ve Suriye’nin yanı sıra tüm bölge ülkelerini doğrudan etkileyen bu hareketlilik kapsamında birbiriyle paralel yürüyen iki çarpıcı gelişme yaşanıyor: Bunlardan birincisi Suriyeli Kürtlerin birlik konferansı, ikincisi ise İmralı-Ankara arasındaki adı konmamış müzakere süreci.

BİRİNCİSİ; SURİYELİ KÜRTLERİN BİRLİK KONFERANSI

Suriyeli Kürt grupların ABD ve Fransa öncülüğünde bir süredir devam eden “birlik” girişimi 26 Nisan’da Türkiye sınırındaki Kamışlı’da fiiliyata döküldü. Suriye genelinden 400’den fazla temsilcinin katıldığı “Birlik ve Ortak Tutum Konferansı”ndan ademi merkeziyetçilik (federasyon) çağrısı çıktı. Kürtçe’nin resmi dil olması, hakların anayasal garantiye alınması ve "demokratik bir devlet" gibi talepler yinelendi.

Kuzeydoğu Suriye’deki Kürt tarafların katılımı ile düzenlenen konferansın sonuç bildirisinde, Kürt güçlerle Şam’daki yönetim arasındaki yol haritasının yönü de çizildi. Suriye’nin çok uluslu, çok kültürlü ve farklı inançlara sahip ülke olduğu vurgulandı, anayasada Araplar, Kürtler, Süryaniler ve diğer halkların haklarının garanti altına alması gerektiği ifade edildi. “Adalete, eşitliğe, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve insan haklarına saygıya dayalı ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemi” talep edildi.

ABD-FRANSA’YA TEŞEKKÜR

Konferansın katılımcı delegelerinden DEM Parti Milletvekili Saliha Aydeniz, Mezopotamya Ajansı’na yaptığı açıklamada Suriye’deki Kürtlerin ardından sıranın şimdi Kürt Ulusal Kongresi’nde olduğunu söyledi. Konferansın yapılmasını 27 Şubat’ta yapılan Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ilk adımı olarak değerlendirdiklerini söyleyen Aydeniz konferansın sonuçlarının kısa sürede Suriye’nin demokratikleşmesine vesile olacağı gibi Kürt ulusal birliğine ilk adımı teşkil edeceğini ifade etti.

Rojava Özerk Yönetim Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evîn Siwêd, "Konferansın Kürt Ulusal Kongresi’ne vesile olmasını umut ediyoruz. Şimdi sıra Kürt Ulusal Kongresi’nde" dedi.

Erbil yönetimine yakın Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanlık Kurulu Üyesi Fesla Yusuf da, bunun tarihi bir gün olduğunu belirterek “ABD ve Fransa devletlerine desteklerinden dolayı teşekkür ettiklerini” söyledi.

Bölgeden konuştuğumuz Kürt kaynaklar da ABD, Fransa ve Irak Kürt Yönetimi’nin uzun bir süredir Suriyeli Kürtlerin birliği için devrede olduğunu, bu kapsamda aylardır girişimde bulunduklarına vurgu yaptı. Küresel güçlerin Suriye’de Kürtleri bir denge unsuru olarak tuttukları, Şam’daki HTŞ yönetimine güvenmedikleri için Kürtlerin önemli bir aktör olarak Suriye sahnesine çıkarmak istedikleri ifade edildi.

ŞAM RAHATSIZ, ANKARA SESSİZ!

Suriye’de ülke topraklarının dörtte birini kontrol eden Kürtlerin kurduğu Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin yanı sıra Barzani yönetimine yakın ENKS ile pek çok yapının yer aldığı konferanstan çıkan bu kararların yansımaları da farklı oldu.

ABD, Türkiye ve Batılı emperyalistlerin desteğiyle 8 Aralık’ta Esad yönetimini devirerek ülkeyi ele geçiren Ahmed Şara (Colani) rejimi “federasyon” kararına tepkili. Konferanstan bir gün sonra Colani rejimi şu açıklamayı yayınladı: “SDG liderliğinin son dönemde federalizm ve sahada ayrı bir gerçeklik oluşturulması yönündeki hamleleri ve açıklamaları, anlaşmanın içeriğiyle açıkça çelişmekte ve ülkenin birliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit etmektedir.”

Açıklamada federalizm gibi taleplerin devam ettirilmesinin genel anlaşmaya zarar vereceği uyarısı yapılarak, “Kapsamlı bir ulusal mutabakat olmadan federalizm veya özyönetim adı altında bölücü bir gerçeklik dayatma veya ayrı yapılar oluşturma girişimlerini açıkça reddediyoruz. Suriye’nin hem toprak bütünlüğü, hem de halkının birliği kırmızı çizgimizdir. Suriye’nin bazı bölgelerinde demografik değişime doğru tehlikeli eğilimler gösteren, Suriye’nin toplumsal yapısını tehdit eden ve kapsamlı bir ulusal çözüm umutlarını zayıflatan uygulamalar konusunda derin endişelerimizi dile getiriyoruz” denildi.

Türkiye'den alt perdeden gelen tepkide de "federasyon" talebine itiraz edildi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, PKK’nin örgüt olarak yapılan çağrıya bir an önce olumlu cevap vermesini, silahları bırakmasını ve bölgemizde normale dönüşün önünde engel olmaktan çıkmasını bekliyoruz” dedi. Fidan şu ifadeleri kullandı: "Suriye’nin toprak bütünlüğünü hedef alan hiçbir girişimi kabul etmiyoruz. Suriye’nin içinde bulunduğu durumdan istifade eden bir takım gruplara karşı durmaya devam edeceğiz. Somut olarak YPG ile Suriye’deki yönetim arasında geçtiğimiz aylarda imzalanan anlaşmanın hayata geçmesini bekliyoruz."

MAZLUM ABDİ'NİN YENİ DİZAYNI

HTŞ ve SDG ABD’nin gözetiminde ve yönlendiriciliğinde 10 Mart’ta anlaşma imzalamıştı. 8 maddelik anlaşma Kürtlerin Şam yönetimine kendi varlıklarıyla entegrasyonunu öngörüyordu. Ancak Kürtler, HTŞ Lideri Colani'nin Suriye'nin yeni cumhurbaşkanı vasfıyla 30 Mart'ta duyurduğu yeni hükümete, ülkenin çeşitliliğini yansıtmadığı gerekçesiyle tepki göstermişti.

Suriyeli Kürtler ülkede beş yıllık geçiş döneminin anayasal çerçevesini çizen bildirgeyi de eleştirmişti. Colani’nin 13 Mart’ta imzaladığı anayasa bildirgesi; yasama, yürütme ve yargıyı tek elde topladığı ve azınlıklar için yeterli koruma sağlamadığı gerekçesiyle tepki çekmişti.

Bir tarafta Şam yönetimi ile anlaşmayı ilerletmek isteyen Kürtler diğer taraftan da kendi aralarında birlik görüşmelerini sürdürürken 26 Mart'ta beklenen uzlaşı çıktı. Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Demokratik Birlik Partisi (PYD), ABD ve Fransa himayesinde ortak bir Kürt vizyonu için anlaştıklarını duyurdu. Şam yönetimine, siyasi adem-i merkeziyetçiliğin Kürtler için önemli bir talep olduğu ve hükümet sisteminin federal olması gerektiği mesajı verildi.

Kürt partilerinin bir araya gelmesi için SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi son günlerde defalarca Erbil'e gitti. Barzani'lere yakın ENKS'nin ikna edilmesi ve Erbil yönetiminin desteğinin sağlanması için Mesud Barzani ve IKYB Başkanı neçirvan Barzani ile Süleymaniye merkezli Talabani yönetiminin liderleriyle yoğun görüşme trafiği sürdürüldü.

İKİNCİSİ; İMRALI-ANKARA HATTINDAKİ SÜREÇ

Ortadoğu’da Kürtlerin ekseninde yer aldığı diğer önemli gelişme ise Suriye ve Ortadoğu’daki gelişmelerin basıncıyla başlayan İmralı ile Ankara arasındaki “adı konmamış” süreç. Ankara, İmralı, kandil hattında görüşmeler trafiği sürerken sürecin ilerleyişinden tarafların tümü de memnun değil. Türkiye PKK’nin fesih açıklamasının bir an önce açıklanmasını beklerken DEM Parti ve Kandil’den gelen açıklamalarda Saray rejimine duyulan rahatsızlık açıkça dile getiriliyor.

KANDİL VE DEM’DEN MESAJ: İLERLEME YOK, ADIM ATILSIN

PKK’den 27 Nisan’da yani “Kamışlı’daki konferans”tan bir gün sonra yapılan açıklamada Öcalan’ın koşullarının parti kongresini yönetir şekilde düzeltilmesi çağrısı geldi. PKK Yürütme Komitesi tarafından yapılan açıklamada PKK’nin Öcalan’ın 27 Şubat tarihli çağrısını sahiplendiğine vurgu yapılırken, Öcalan’ın çağrısının ve açıklamanın üzerinden haftalar geçmesine rağmen devlet/iktidar tarafından herhangi bir adım atılmadığı kaydedildi.

Açıklamada, “AKP iktidarının oyalamalarına ve askeri saldırılarına rağmen, bu açıklamalarda ifade ettiğimiz karar ve tutumu sürdürüyoruz. Çözmeye çalıştığımız sorunların zorluğunu bildiğimiz için, acele etmemeye ve süreci bozan taraf olmamaya çalışıyoruz. DEM Parti İmralı Heyeti iyimser açıklamalar yapıyor. Önder Apo’nun umutlu olduğunu ve çalışmalarını sürdürdüğünü duyuyoruz. Fakat 27 Şubat tarihli 'çağrı’da belirtilenlerin yapılabilmesi için bize ulaşan somut bir şey henüz yok. Bu durumun değişmesini, Önder Apo’nun özgür yaşam ve çalışır koşullara kavuşarak herkesin dört gözle beklediği parti kongresini yönetir hale gelmesini diliyoruz" denildi.

Öcalan, 27 Şubat’ta "ömrünü tamamladığını" söylediği PKK’ye silah bırakma çağrısı yapmış, örgüt de 1 Mart’ta ateşkes ilanıyla buna yanıt vermişti. İmralı Heyeti tarafından kameralar karşısında okunan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlıklı mektupta Öcalan, "Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah bırakma çağrısında bulunuyor ve bu çağrının tarihi sorumluluğunu üstleniyorum" demişti.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de dün (28 Nisan Pazartesi) TBMM’de yaptığı açıklamada PKK’nin son açıklamasının çok açık olduğunu belirterek, Öcalan’ın sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları sağlanmadan bu sürecin ilerleyebilmesinin mümkün olmadığını kaydetti. Koçyiğit, şöyle dedi: "Somut adım beklentimizin ne olduğunu ifade ettik. Kamuoyu bunu çok iyi biliyor. İmralı’daki tecridin hızla sonlandırılması sürecin ilerlemesi, gelişmesi ve sonuç alması için biricik önemde. Bu tartışmasız bir gerçek."

BİRBİRİNE BAĞLI, SANCILI SÜREÇ

Suriye’de Kürtlerle Şam, Türkiye’de İmralı ile Ankara arasında birbirine “bağlı” ve de “bağımlı” şekilde ilerleyen süreçler pek çok içsel ve dışsal faktörün etkisiyle ağır aksak ilerlerken her şey pamuk ipliğine bağlı. Irak ile Suriye Kürtleri arasındaki siyasi yakınlaşma Kürt aktörlere "ulusal birlik" hayalleri kurdursa da bu şimdilik uzak bir ihtimal olarak duruyor. Bölgedeki kaynaklar da Erbil-Rojava entegrasyonunun kısa vadede olma ihtimalinin olmadığını kaydediyor. Dört parçalı denklemin en kritik ayağı ise İran.

Emperyalist merkezlerin Ortadoğu dizaynını tetiklediği ve güç merkezlerinin kapsama alanı dahilindeki gelişmeler daha çok su kaldırır. Önümüzdeki günler oldukça kritik ve yeni kırılmalara gebe.