DTCF Tiyatro Bölümü’ne bir uzun bakış

Bundan tam sekiz sene önce bugün, “Barış Bildirisi” olarak bilinen bildiriyi imzaladığım için 29972 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “686 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”yle Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden ihraç edildim. Çok uzun zaman olmuş ama dün gibi hatırlıyorum olanı biteni.
O uzun gece sabaha kadar çalan telefonları cevapladık; eşimizin dostumuzun, öğrencilerimizin, memleketin dört bir yanındaki mezunlarımızın “Geçmiş olsun” dileklerini dinledik, onlar bizi teselli etti, biz onları teselli ettik. Ertesi sabah son kez olduğunu düşünerek bölümümüze geldik. Bölümde kadrolu olarak çalışan hocaların ihraç sayısı ortadaydı, durumun vahametini anlamak için ilkokul birinci sınıf matematiği yeterliydi. Kucağımızda bugüne kadar hiç sormadığımız sorular vardı: Bölüm ne olacak? Ülkenin ilk akademik tiyatro eğitiminin başladığı yer ne olacak? Akademik tiyatro eğitimini bilimin ve sanatın evrensel değeriyle iç içe yürüten, hem bilim hem sanat üreten, hocaların ve öğrencilerinin birlikte çalıştığı, ürettiği, ülkenin başka tiyatro okullarına hoca yetiştiren, düşünen, yazan, yöneten, oynayan yüzlerce mezunu olan bir bölüme ne olacak? İçinde iki anasanat, bir anabilim dalı olan lisans programı öğrencilerinin eğitimi ne olacak? Yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin eğitimi? Tezleri? Hocasız kalan onlarca ders, danışmansız kalan onlarca tez, yönetmensiz kalan provalar, atölyeler, oyunlar?
Cevap, geride bıraktığımız boşluğu sırtlayacak olan bölüm arkadaşlarımız ve asistanlarımızdan geldi:
“Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü öğretim elemanları Prof. Dr. N.Selda Öndül, Prof. Dr. Tülin Sağlam, Prof. Dr. Beliz Güçbilmez, Dr. M. Elif Çongur ve Araştırma Görevlileri Ceren Özcan ve Şamil Yılmaz kamu görevinden ihraç edilmişlerdir. 679 sayılı KHK ile ihraç edilen Doç. Dr. Süreyya Karacabey ile birlikte, akademik kadromuzun önemli bir çoğunluğunu oluşturan yedi meslektaşımız görevlerinden alınmış bulunmaktalar. Bu gelişmelerle bölümümüz lisans programlarının onarılması neredeyse olanaksız bir darbe almasına, lisansüstü programlarının yürütülemez aşamaya gelmesine neden olmuştur. Türk Tiyatrosuna kazandırdıkları eserler ve değeri ölçülemez katkıları ile uzun yıllardır birlikte çalışmaktan onur duyduğumuz hocalarımızın “terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca, devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan kişiler” tanımıyla akademiden ihraç edilmelerinin adalet ve vicdanla açıklanabilecek yanı yoktur. Türkiye Üniversitelerinin geneline yayılan KHK yoluyla ihraçlar bilim ve sanat üretimine karşı bir tasfiye operasyonuna dönüşmüştür. Özgür düşüncenin kaynağı olması gereken üniversitelerin KHK’larla yönetilmesi kabul edilemez. Meslektaşlarımızın haksız bir şekilde akademiden ve öğrencilerinden koparılmasına yol açan bu tasfiyenin meslektaşlarımız, bölümümüz, üniversitemiz, bilim camiamız ve ülkemiz açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı açıktır. Ankara Üniversitesi Rektörlüğü başta olmak üzere bu kararın tüm sorumlularını kınıyor, meslektaşlarımızın derhal görevlerine iade edilmelerini talep ediyoruz.”
Bu yazıda; ihraçlarla birlikte akademide yaşanan büyük kıyımdan, özgür düşünceye, sormaya, sorgulamaya, araştırmaya, bilimselliğe vurulan darbeden, sekiz yıldır yaşadığımız hukuksuzlardan söz etmeyeceğim. Ben bugün bu yazıda size evimi anlatacağım. Akademiye, hukuka, bilime ve birbirlerine sahip çıkan, birlikte çalışan, üreten, öğrenci yetiştiren, derse giren çıkan, gülen, ağlayan, birbirini seven, birbirine özenli davranan, birbirine düşkün bu insanların, tüm bunları nereden öğrendiklerini anlatmaya çabalayacağım. Bölümü kimlerden nasıl devraldığımızın hikâyesini aktarmaya çalışacağım. DTCF Tiyatro Bölümü’nün neden büyük bir “emanet” olarak anıldığını tarif etmeyi deneceğim.
Bizim bölüm üzerine konuşmak için önce 1958 senesine, Tiyatro Enstitüsü’nün kuruluşuna gitmek gerekir. Hikâye, Muhsin Ertuğrul’un ABD’ye yaptığı bir geziyle başlar. Ertuğrul, orada gezdiği üniversitelerdeki tiyatro eğitiminden çok etkilenir, Türkiye’de böyle bir tiyatro eğitimi verecek bir kurumun hayalini kurar. Ülkeye döner dönmez İstanbul Üniversitesi’ne başvurur. Ancak bu hayali gerçekleştiren Ankara Üniversitesi olacaktır. Muhsin Ertuğrul’un hayalini, bir tiyatro enstitüsü projesiyle ete kemiğe büründüren Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nin hocaları Prof. Dr. Bedrettin Tuncel ve Prof. Dr. İrfan Şahinbaş olur. Hazırladıkları “Tiyatro Enstitüsü” projesini Üniversite Senatosu’na sunarlar, Senato onayından sonra Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı gerekir. Beklenen karar 3 Ocak 1958’de gelir ve Tiyatro Enstitüsü resmen kurulmuş olur.
Prof. Dr. Sevda Şener’in uzun sohbetlerimizde, kimi zaman da derslerde “Büyük bir heyecanın yaşandığı yıllar” diye anlattığı Enstitü yılları, yalnızca Türkiye’deki akademik çevrelerde değil, uluslararası akademi ve tiyatro çevrelerinde de sevinç ve heyecan yaratır. Enstitünün başkanı Prof. Dr. Bedrettin Tuncel, yardımcısı Prof. Dr. İrfan Şahinbaş’dır. İlk hocalar Kenneth MacGowan ve Grant Redford olur. İlk asistan ise Sevda Şener. Enstitüde düzenlenen seminerlerin ilk katılımcıları arasında Aziz Nesin, Haldun Taner, Turgut Özakman, Çetin Altan, Orhan Asena, Refik Erduran, Nazım Kuşunlu, Sevgi Sanlı, Handan Uran, Cahit Atay, Hidayet Sayın yer alır. Washington Seattle Üniversitesi Dram Bölümü profesörü Grant Redford’un verdiği oyun yazarlığı tekniği kuramı ve uygulamaları derslerinde sahne metni yazmak üzerine teorik bilgiler aktarılır, her bir katılımcı üzerinde çalıştığı oyunu okur, üzerine tartışılır, eleştiriler yapılır.
Sevda Hoca, Turgut Özakman’ın Duvarların Ötesi oyununun bu biçimde yazıldığını, Aziz Nesin ve Haldun Taner’in derslere katılmak için İstanbul’dan gelme çabalarını sık sık anlatırdı. Daha sonra Viyana’dan seminer vermeye gelen iki önemli isim Heinz Kindermann ve Margret Dietrich olur. Bu sayede Viyana Üniversitesi Dram Bölümüyle sonraki yıllarda da sürecek ilişkiler kurulur. Sevda Şener “Müsahipzade Celal ve Tiyatrosu” adlı doktora tezini bu yıllarda yazar. Ancak Enstitü bünyesinde doktora yapamayacağı için doktorasını İngiliz Dili ve Edebiyatı Kürsüsü’nde verir.
Tiyatro Enstitüsü, 1960-61 öğretim yılında “Enstitü kapsamında ders verilemeyeceği, enstitü yerine bir Tiyatro Kürsüsü kurulması” kararıyla kapatılır. Ancak Tiyatro Kürsüsü’nün kurulması için beklemek gerekecektir. Ankara Üniversitesi Senatosu’nun 23.6.1964 tarihli kararıyla kurulduğunda, kuruluş amacında “Tiyatro sanatına bilimsel bir perspektiften bakan bir program yürütmek, mezunlar aracılığıyla ülke tiyatrosunun ortamını zenginleştirmek, tiyatro yazarı ve eleştirmen yetiştirmek” yazar. Fakültenin diğer kürsüleriyle aynı statüde olan, dört yıllık bir eğitimin sonunda mezunlara üniversite diploması veren Tiyatro Kürsüsü’nün ilk başkanı Melahat Özgü olur. Tiyatro Tarihi, Türk Tiyatrosu, Dramaturgi, Sahne Tekniği, Sahne Uygulaması, Tiyatro Yönetimi, Radyofonik Oyunlar, Film Bilgisi ve Dokümantasyon, Sahne Müziği gibi dersleri olan kürsüde, dersleri Sevda Şener, Özdemir Nutku, Metin And, Turgut Özakman, Mahmut Tali Öngören, Gültekin Oransay ve Alim Şerif Onaran yürütür. Max Meinecke “Yabancı Uzman” olarak Sahne Tekniği ve Sahne Uygulaması derslerini beş yıl süreyle verir.
Tiyatro Kürsüsü, mezun verdikçe eğitim kadrosunu genişletir. İlk mezunlarından Nurhan Karadağ, Sevinç Sokullu ve daha sonra Tahsin Konur kürsünün ilk asistanları olurlar. Bugün alanın başvuru kitapları olma özelliğini sürdüren pek çok değerli çalışma bu dönemde yazılır. Ancak öğretim elemanları, bu yıllarda sadece bilimsel çalışmalara hız kazandırmakla kalmaz aynı zamanda tiyatroyu yaygınlaştırmak için pek çok etkinliğe; konuşmalara, konferanslara, panellere katılırlar.
1982 yılı, “kürsü”lerin “bölüm” adını aldığı yıldır. Tiyatro Kürsüsü de bugünkü adını alır: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü. Bölümde, anasanat ve anabilim dallarına ayrılmamış biçimde tek ve geniş program yürütülür. 1987-1988 öğretim yılından başlayarak tiyatronun pek çok alanında derslerin yürütüldüğü, oyunculuk, yazarlık, eleştirmenlik, yönetmenlik, tiyatro teorisi gibi alanları kapsayan Tiyatro Bölümü dallara ayrılır. Sonraki yıllarda dallar bugünkü adlarını alırlar: “Oyunculuk Anasanat Dalı”, “Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı” ve “Tiyatro Tarihi ve Teorisi Anabilim Dalı”.
Zaman içinde bölümde Çocuk tiyatrosu/Yaratıcı drama, Reji, Oyunculuk, Tiyatro Kuramları, Tiyatro Eleştirisi ve Dramaturgi alanlarında yüksek lisans ve doktora programları yürütülmeye başlanır. DTCF Tiyatro Bölümü Türkiye tiyatro hayatına sayısız oyuncu, yazar, yönetmen, dramaturg ve tiyatro insanı yetişmesine büyük katkı sunar.
Bu yazıda anlatmaya çabaladığım emanet bu. DTCF Tiyatro Bölümü bize; Muhsin Ertuğrul, İrfan Şahinbaş, Bedrettin Tuncel, Melahat Özgü, Sevda Şener, Özdemir Nutku, Gültekin Oransay, Alim Şerif Onaran, Max Meinecke, Metin And, Sevinç Sokullu, Nurhan Karadağ, Turgut Özakman, Ergin Orbey hocalarımızın emaneti. İhraç sonrası okulumuza veda ederken öğrencilerimizin bizim fotoğraflarımızın yanında taşıdıkları fotoğraflar onlara ait. Giderken arkamıza dönüp baktığımızda öğrencilerimizin kimden ne devraldıkları çok iyi bildiklerini gördük.
Hukuk dışı tek bir adımımız olmadığı halde, bir olağanüstü hal kararnamesiyle bir gece yarısı işimizden, aşımızdan olduk, sivil ölüme terk edildik. İmzaladığımız bildiri hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararına rağmen, sekiz yıldır bitmek bilmeyen bir hukuki garabetin içinde mücadele ediyoruz. Ama bunlara biat etmedik, yarım adım geri basmadık, yeter bana.
Yazıyı, şimdilerde kimi ikballer için oynanan barış oyunlarının elbette dışında durduğumu söyleyip, üniversite bahçesine gömdükleri ikbalim için “Feda olsun” diyerek bitireyim. Ülkenin en karanlık yıllardan payıma düşen bu bedel, tek bir annenin gözyaşının dinme ihtimaline feda olsun.