Dünyanın renklerini çoğaltmak
Ölmelere doyamıyoruz. Binlerce kez ölsek de hakikat arayışından asla vazgeçmiyoruz. Ne usandık ne de uslandık. Ne demişti şair? “Bin gider bin geliriz/Beni vurmak kurtuluş mu?” Biz bu dünyaya yaşamaya değil, hakikat uğruna ölmeye geldik. Hakikati ne zaman aramaya kalkışsak, bedenlerimizden vazgeçtik. Hakikat ile beden uyuşmaz. Beden, hakikate ermenizi engeller, feda etmeniz gerekir. Hakikat ile beden asla bir arada bulunmaz. Ya hakikat ya bedeniniz, seçim yapmak zorundasınız. Parmenides’ten beri hakikatin yolu, aklın yoludur. Ancak aklın yolunu izleyenler hakikate ulaşabilir. Hakikat “Bir”dir, kalıcıdır, yaratılmamıştır, yok edilemez; ezeli ve ebedidir, hareket etmez ve değişmez. Bedenin yolu malum; yeryüzüne, duyuların dünyasına açılır. Duyular baştan çıkarır. Duyularla “bir” yere değil, aksine çok yere ulaşırsınız. Duyularınız sayesinde yeryüzü çoğalır, siz de çoğalırsınız. O yüzden hakikatin efendileri için beden, yanılsamanın, doksanın yeridir. Akıl öyle mi? Aklın yolu birdir. Ve sizi öldüren de bu birdir. Hakikat, uğruna ölecek, öldürülecek bir şeydir. Hakikat değişmez ve kalıcı olmaya kararlı iktidarlar aynı zamanda hakikatin de efendileridir. Efendiler, hakikat uğruna ölmeye ve öldürmeye hazır sürüler üretir.
Yunan rasyonalizmi geleneğinde gnosis, algılamaya (aisthesis) ya da kanıya (doxa) karşıt olarak, varoluşun gerçek bilgisi, hakikat anlamına geliyordu. Gnosis, her zaman semavi bir varlıkla ilişkilendirilmiştir. Yeryüzü, duyulara bağlı olarak sürekli değişen oluşun ve yok oluşun yeridir. Sema öyle mi? İnsan, kendini bildi bileli seyrettiği ve seyrine doyamadığı semanın değişmezliğine vurulmuştur. Yeryüzü sürekli değişiyorsa o halde hakikat semadadır. Kahinler yeryüzünde olacakları gökyüzünün haritasından okuyabilen hakikatin efendileriydi. Ve hükümdar, semavi varlığın yeryüzündeki temsilcisiydi ve haliyle hakikatin de efendisiydi. Hakikatin efendilerinin silsilesini semavi dinlerin kitaplarından öğrenebilirsiniz. Fakat asla öğrenemeyeceğiniz şey, bir bedenin nelere muktedir olduğudur. Yeryüzündeki her bedenin kaderi gökyüzü tarafından belirlenmiştir. Kutsal kitaplar bir bedenin nelere muktedir olabileceğini değil, aksine muktedir olmaması için yapılması gerekenleri yazar. Beden inkâr edilmiştir. Cennet, ancak öldüğünüzde ulaşabileceğiniz bir yerdir.
∗∗∗
“Gnostik kendisini dünyada bir sürgün olarak, bir mezar ve hapishane olarak tanımladığı kendi bedeninin bir kurbanı olarak değerlendirir. Dünyaya fırlatılıp atılmıştır ve oradan bir çıkış yolu bulmak zorundadır. Varoluş bir hastalıktır” (Eco, Yorum ve Aşırı Yorum, Ayrıntı). Bedenleşmenin yeri, yani yeryüzü hastalıklı bir yerdir, yeryüzünden sizi ancak hakikat kurtarabilir. Hakikate ermek, semavi varlığa, tanrıya ulaşmakla, salt tinsel bir varlığa dönüşmekle mümkün olabilir. Hakikat, yeryüzünü, bedeni, dolayısıyla yaşamı olumsuzlamaya yarar. Hakikat körleştirir. Yaşama gücünüz azaldıkça görme gücünüz de azalır ve hakikate daha fazla yaklaşırsınız. Ve yeryüzüne tamamen körleştiğinizde hakikate ulaşırsınız. “Yaşama gücündeki her artış, görme gücünü de arttırır” (Nietzsche). Yaşama gücündeki artış, yaşamın gizil güçlerini keşfetmek ve yeryüzüne dair öyküler anlatabilmektir.
∗∗∗
“Yaşam sadece sanatın yarattığı yanılsamalar sayesinde mümkün olabilir” (Nietzsche). Sanat insanı, umut kırıcı boşluktan, anlamsızlıktan koruyan etkili bir yalandır. İnsan, hiçlikle yüz yüze gelemeyeceği için, görüntülere sığınmaya muhtaçtır. Eğer varlığın dibi derin bir uçurumsa, en büyük bilgelik kesinlikle yüzeyde kalmaktadır. Nietzsche’ye göre “Yaşamın mümkün olduğu tek yer sanattır, aksi takdirde yaşamdan koparız.” Sanat yüzeyde gerçekleşir; hayat ise yerin yüzeyinde var olabilme sanatıdır. Hakikatin efendilerine göre hayat yalandır ve hayatı olumlayan sanat sahte bir görüntüden ibarettir. Efendilere inanırsanız hakikate ulaşır, dünyadan uzaklaşırsınız: “Cahildim, dünyanın rengine kandım”. Yalan söylemek için sanattan iyisi yoktur. Sanat ve hayat; her ikisi de aldatır ve ayartır. Hayatı olumlamak, dünyanın renklerine kanmaktır. Hakikat yoksullaştırır, sanat ise dünyanın renklerini çoğaltır. Şehrazat öyküler anlattığı, dünyanın renklerini çoğalttığı için hayatta kalmayı başarmıştır.