Dünyanın stop düğmesine basılmışken

Sueda Özcan

Bazı olaylar vardır, keskin bir çizgiyle ikiye böler yaşamlarımızı. Önce ve sonra fotoğrafları gibi… Hem şahsi yaşamlarımız hem de toplumsal hayatlarımız, hatta hayata bakışımız dramatik bir biçimde dönüşüme uğrar. Kimi zaman daha küçük çaplı, yalnızca belirli bir kesimi etkileyen olaylardır bunlar.

Ama bazıları da vardır ki bütün dünyayı değiştirir. Özellikle de dünyanın gitgide küçüldüğü, mesafelerin daha hızlı aşıldığı Sanayi Devrimi sonrası dönemde bu tip olayların yaşanma aralığı sıklaşır. Hemen her nesil “Dünya bundan sonra asla eskisi gibi olmayacak” dediği bir olay yaşamıştır. Bizim neslin payına düşen de Covid 19 pandemisi oldu. Bir bilinmezle mücadele ettiğimiz, en güçlüsünden en zayıfına herkesin eşit (yahut eşite olabildiğince yakın) derecede tehdit altında olduğu bir dönem atlattık. Bu mücadelede muhakkak ki en büyük uğraşı sağlık çalışanları verdi. Her devrin kahramanıydı belki onlar ancak Covid 19 pandemisi döneminde bütün dünyanın umut bağladığı bir süper kahramana dönüştüler.

Okurların 2019 yılında Everest Yayınları’ndan çıkan öykü kitabı “Uzağa Gidemem” ile tanıdıkları yazar Meral Saklıyan, bu kez yazar kimliği ile doktor kimliğini birleştirdiği farklı bir kitapla çıktı okurun karşısına. Yine Everest Yayınları tarafından yayımlanan “Bana Yaklaşma! – Yoğunbakım Günlüğü” adlı kitap, yoğun bakım uzmanı olarak görev yapan ve pandemi döneminde de ön saflarda yer alan Saklıyan’ın bu zorlu süreçte yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Sarsıntılı bir dönemle ilgili bir hafıza kaydı oluşturma çabasıyla aldığı notları okurla paylaşıyor. Ancak bunu yaparken okuru metinden uzaklaştıracak zorlu terimler kullanmadan, olabildiğince sade ve anlaşılır bir üslup tercih etmiş.

“O günleri anlatırken duyguları işe çok katmadan, ajitasyona kaçmadan acılara kulak vermenin bir yolunu bulmak gerekiyordu,” diye anlatıyor çabasını Saklıyan. “Görünmez bir şeyi tüm dünya tarafından görünür kılmak için elzem olan en önemli konulardan biri anlatmaktır çünkü.”

Kitap boyunca yazarın yoğun bakım ünitesinde ilgilendiği hastaların hikâyelerine ve yazarın o hastaları sağlığına kavuşturmak için çabalarken yaşadıklarına, hissettiklerine tanık oluyoruz. Anlatıların arasında “Mayıs 2021 itibarıyla aşılama çalışmaları ülkemizde ve dünyada büyük bir ciddiyetle devam ediyor,” tarzında güncel bilgiler de yer alıyor. Dolayısıyla, bir tür pandemi günlüğü de denebilir aslında kitap için. Yalnızca bir edebi eser değil, ilerleyen zamanlarda dönemi araştırmak isteyecek kişiler için de kıymetli bir kaynak vazifesi görecek.

“Bana Yaklaşma!” yalnızca bir doktorun bakış açısını anlatmıyor aslında. Bir hastasının Saklıyan’a yazdığı mektubun yer aldığı bölüm, yazarın bizzat hastalığı geçirdiği sıradaki tecrübelerini gözler önüne seren bölüm ve yine hastalığa yakalanan başka bir doktorun notlarından oluşan bölüm, değişik bakış açılarıyla da buluşturuyor okuru.

“Dünyanın stop düğmesine basılmıştı,” diye tanımlıyor yazar o günleri. Ve dünyayı baştan sona değiştireceğini henüz yaşanırken bildiğimiz bir curcunanın ortasında soruyor: “Peki bu kaotik oyun bittiğinde kişiliklerimizden geriye ne kalacak? Pandemiden sonraki biz, pandemi öncesi bizin ardılı mı, yoksa yol gösterici ebeveyni mi olacağız?”