Dünyaya sığamıyoruz
Dünyadaki farklılıklar Paloma Valdivia’nın Yukarıdakiler ve Aşağıdakiler adlı resimli kitabında sanatsal esprili bir şekilde dile getirdiği gibi, mevsimlerin ekim ve hasadın vaktini belirlediği yarımküre farklılığı kadar basit ve masum olsa keşke. Çocuklarının kalp atışlarını koruyamayan, minicik bedenlerini dünyaya sığdıramayan savaş baronları emek yoğun mutlulukları olan sıradan insanlardan oldukça farklı. Tabiata ihanet ede ede üretim yapan ve sonra sürdürülebilirlik kılıfıyla marka kılıcını bileyenler de fikir tohumunu sanat ve bilim toprağıyla buluşturan, sessiz sedasız dünyayı güzelleştiren insanlardan bütünüyle farklı. Klavye başında coşkulu ve atılgan sosyal ortamda durgun ve mutsuz milyonlar yaratan ve yaşamı ‘sahip olmak uğruna harcama yapmaktan çekinmemek’ üzerine kuran karunlar, sözde soylular ve tüm bunların bilim insanı, sanatçı, akademisyen ve siyasetçiler arasından devşirdiği, para ile tutkulu bir ilişki içinde olan avaneleri dünyadaki kaosun kumanda merkezindeler. İnsanın yetkinlik alanı ne olursa olsun sermayenin direktifleriyle hareket etmesi ve kitleleri yanıltması kazançlı görünen koca bir kayıp, gösterişli görünen koca bir sefalet. Neye baksak eğreti, ne işitsek hüsran. Güzel şeyler olmuyor mu elbette oluyor ama fark edebilmek için içine çekildiğimiz boş gündemlerden kafamızı kaldırıp yaşamın içinde capcanlı doğrulmamız gerekiyor. İlham dolu, azimli, yürekli işlere imza atabilecek çok değerli bir insan kaynağına sahibiz. Bu insan kaynağı sosyal devletin gereklilikleri yerine getirilerek gelişimlerini destekleyecek araçlarla buluşturulabilir. Yapay zekâ teknolojileri ile bambaşka bir çağın kapısı aralanmışken kontrolümüz dışında sürüklendiğimiz maceralar yeni felaketlerin kapısını aralayabileceği gibi kurtuluş yolu da doğurabilir. Teknolojinin hipnotize ettiği, hımbıllaştırıp köleştirdiği insanlar ile düşüncesi yönlendirilemeyen insanlar arasındaki farklılıklar dünyayı bambaşka maceralara sürükleyebilir.
Bugün bahsedeceğim kitap sayesinde dünyada kapladığımız yeri ve sahip olduklarımızı gözden geçirebiliriz. Çatışmadan da yürekli tartışmalara girebileceğimizi hatırlayabiliriz.
BURASI KİMİN ODASI, yuva ve sahiplik kavramları üzerine düşündüren, iki farklı canlı türünü asil bir diyaloğun içine sokan, okuru da bu diyaloğun tanıklığına davet eden bir kitap. Ormanın kuralları ile insanlığın kurallığı ne ölçüde örtüşür? Uzun bir aradan sonra evine dönen bir çocuk, odasının camından içeriye uzanmış bir meşe dalı görür. Artık bir dalı olduğu için mutlu olan çocuğa, odaya yerleşen bir sincabın karşı çıkması ile anlatı başlar. Küçük kız odasını sahiplenirken aidiyeti ve anıları üzerine öne sürdüğü her argüman sincabın karşıt akılcı yorumları ile sendeler. Metnin matematiği çizerin resmettiği canlıların yüzlerinde barışçıl tebessümle birleşir. Dalı kesmek bir çözüm olabilir mi? Bir ev dolusu sincabı görüp, insanların bir ağaç kovuğuna yerleşmiş hallerini düşününce tarafların nasıl bir anlaşmaya varacaklarını merak etmemek olanaksız. Doğada hakimiyet kurma ve neye ne ölçüde sahip olabileceğimiz üzerine yazılmış empati, akıl ve hafızayı içine alan güçlü bir hikâye. Vicdani akdin göz ardı edilemez kriterlere bağlı olduğu hikâyede sevginin çerçevelenip duvarlara asıldığı ayrıntılar ayrıca içinizi ısıtacak.
∗∗∗
Dilerim parlak ekranlara, mikro çiplere sığdırdığımız dünyaya insanlığımızı da sığdırabiliriz.
İlham veren kitaplarla kalın…