Düşlerinin peşini bırakma
44. İstanbul Film Festivali başlarken 78. Cannes Festivali’nin programı açıklandı. Dünyada ve ülkemizde kadın yönetmenlerin filmleri festivallerin en çok merak edilen yapımları arasında yer alıyor.

Ülkemizin içinde bulunduğu siyasal ve ekonomik kriz içinde festivallerden söz açmamızı okurlarımız garip karşılamaz umarım. Evet, hukuksuzluk diz boyu, arkadaşlarımız tutuklu, yaşam günden güne daha dayanılmaz hale geliyor. Nüfusumuzun önemli bir bölümü ev kirasını, elektrik parasını ödeyemez hale gelmiş. Dünyanın başka ülkelerinde de işler iyi gitmiyor. Otoriter rejimler dört bir yanı sarmış. Gösteriler, çatışmalar durmak bilmiyor. Bu ortamda sinemadan söz edilir mi?
Edilir elbet; çünkü yalnızlığımızın panzehridir sinema. Dünyada olup bitenlerle duygudaşlık kurmak, ötekileştirilen insanlara, direniş öykülerine tanıklık etmek bizi zenginleştirir. Aşk öykülerini de küçümsemeyelim. İnsanlık sevgiyi unuttuysa, hatırlatmak gerekmiyor mu? Erkek egemen ideolojinin tutsağı olmuş kadınların özgürlük mücadelelerini izlemek ilham verici değil mi?
Kadın yönetmenler dünyadaki eşitsizliği en iyi anlatan sinemacılar içinde önemli bir oran oluşturuyor. Dünya sinemasında da bizim sinemamızda da… Hafta içinde programı açıklanan Cannes Festivali ile başlayalım. Bu yıl, Altın Palmiyeli (Titan) Fransız yönetmen Julia Ducornou (Alfa), Amerikan bağımsızlarından Kelly Reichardt (Büyük Usta- The Mastermind), Tunus-Cezayir asıllı Fransız yönetmen Hafsia Herzi (Küçük Sonuncu), Japonya’dan Chie Hayakawa (Renoir), Almanya’dan Mascha Schilinski (Düşüşün Sesi), İspanya’dan Carla Simon (Romeria) Uluslararası Yarışmada… Festivalin açılış filmi de bir kadın yönetmenin imzasını taşıyor: Amélie Bonnin’in “Bir Gün Gidivermek”. Bu yılın ekonomik koşullarında Cannes’ı uzaktan izlemekle yetineceğim. Neyse ki, başta Bir Film dağıtımcılarımız festivallerden pek çok filmi ülkemize getiriyor artık.
GELDİK İSTANBUL’A
İstanbul’un 139 uzun metraj, 19 kısa metraj filmden oluşan programından toplumsal-siyasal sorunlara değinen filmlerden (yanılmıyorsam 16 filmden) söz etmiştim, “Ses verenler tarih yazıyor” başlıklı yazımda. Bugün de kadın yönetmenlerin filmlerini sıralayayım. Tabii, o yazıda değindiğim kadın yönetmenlerin filmlerini yinelemeden… Lucile Hadzhaliloviç “Buzlar Kraliçesi”, Gia Coppola “Son Showgirl”, Sarah Friedland “Tanıdık Dokunuş”, Emmanuel Mouret “Üç Arkadaş”, Lilja Ingolfsdottir “Sevgilim”, Alissa Jung “Babalık İzni”, Angie Obeid “Hadi Baba”, Samira El Mouzghibati “Anne(n)”, Marianna Brennand “Kız Kardeşler”, Emma Benestan “Hayvan”, Sofia Bohdanowicz “Cenaze için Müzik”, Natalie Johms “Max Richter’s Sleep”, Marie Losier “Peaches Çıldırdı” adlı filmleriyle festivalde…
Bizim kadın yönetmenlerimiz açısından da verimli bir yıl 2025. Emine Emel Balcı’nın “Buradayım, İyiyim”, Pelin Esmer’in “O da Bir Şey mi?” filmleri Yarışma’da, Emine Yıldırım’ın “Gündüz Apollon, Gece Athena”, Hatice Aşkın’ın “Adresi Olmayan Ev”, Zeynep Köprülü’nün “Su Yüzü”, Eylem Kaftan’ın “Fısıldayan Duvarlar”, Ceylan Özgür Özçelik’in “Hiçbir Şey Normal Değil”, Müge Manuş’un “Paydos”, Esin Özalp Öztürk’ün “Işığın Hasadı”, Yasemin Akıncı’nın “Bir Garip Rüya Rengi”, Nesime Karateke’nin “Seva”, Sezen Kayhan’ın “Elene”, Nefise Motlag ve Saleed Nasiri’nin “Vibe İstanbul”, Nazan Haydari, Özden Çankaya, Cem Hakverdi’nin “Biz Radyoyu Çok Sevdik” filmleri farklı bölümlerde gösterilecek.
DÜŞLERİMİZE VE İNADA DAİR
İstanbul Film Festivali’nin açılış filmi “Köln’75”in yönetmeni Ido Fluk gerçek bir yaşam öyküsünden yola çıkmış. Keith Jarrett gibi bir caz devine Köln’de bir konser verdirtmeyi kafasına koyan ve bu düşünü gerçekleştiren bir genç kızın baba baskısına isyanını ve yaşamını kazanma savaşımını; caz tarihinin en çok satan plağının kaydedildiği Keith Jarrett’in 1975 Köln Operası konserinin arka planını anlatıyor yönetmen Ida Fluk. Ama bir konser filmi değil “Köln’75”; bir inadın, bir umudun filmi. Gösterim sonrası söyleşide filmin başrolünde mükemmel bir performans gösteren Mala Endes yoktu ama canlandırdığı Vera Brandes, filmin bir yapımcısı ve bir oyuncu ile birlikte sahnedeydi. Brezilya kökenli Alman yapımcı kendi ülkesinden örnek vererek, “Bizde de bir dönem demokrasi tehdit altındaydı; boyun eğmedik, kazandık” derken, Vera Brandes, Türkiye’de özgürlük mücadelesi veren gençlere destek sunduğu konuşmasını “Düşlerinizin peşini bırakmayın” sözcükleriyle tamamladı. Film ülkemizde gösterime girecekmiş; daha çok anlatıp, seyir zevkinizi bozmayayım… Haftaya buluşuncaya kadar, festivali ve düşlerinizi ihmal etmezsiniz umarım…