Düzen muhalefeti ve toplumsal muhalefet
Ülkedeki devrimci demokratik potansiyellerin parçalı ve dağınık halde kalmaya devam ettiği, toplumsal muhalefetin tekil çıkışlarının yeterli olmadığı, bu yüzden düzen muhalefetinin rejimle uyum politikalarına sürüklendiği bir süreçte çürümüş İslamcı faşizmin ömrü uzamaya devam ediyor.
Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi
Kapitalizmin yarattığı dehşetin her gün yaygınlaştığı bir dönemdeyiz. Netanyahu, ABD Kongresi’nde alkışlardan aldığı güçle Hamas liderini suikastla öldürmenin gururuyla (!) katliamlarını dizginsizce sürdürebiliyor.
Venezuela’da, Amerika tarafından kurgulanmış bir oyunun piyonları olan işbirlikçi muhalefet iktidarı gaspetmeye çalışıyor.
Bir yanda Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Mussolini ve Hitler hayranı neo-faşistlerin yükselişi; diğer yanda NATO’nun Ukrayna üzerinden Çin’e kadar uzanacak üçüncü dünya savaşı planları… Çağımız bir rezillikler çağı olarak yaşanmaya devam ediyor.
Bütün insanlık bir avuç diktatör ve para babasının hırsları ve emperyalist yıkıcılığın içinde büyük bir çaresizlik girdabında boğuluyor.
***
Ülkemizde de durum hiç farklı değil. Erdoğan’ın dünya liderliğinde pek forsu kalmazken, şimdi medyada ABD ve Rusya arasında casus alışverişinin Hakan Fidan yönetiminde Ankara’da gerçekleşmesini büyük bir gururla sunuluyor! Erdoğan, (aslında davetli olmadığı ortaya çıkan) Olimpiyat Oyunları açılışına torununun “LGBT propagandası yapılacak” uyarısıyla katılmadığını anlatıyor!
Anayasa Mahkemesi’nin ve tüm yargının iktidara teslim edildiği; meclisin biraz hırgür çıkarmak dışında hiçbir işlevinin kalmadığı bir ülkede, parlamenter bir düzleme sıkışmış bir siyasetle mücadele edilemeyeceğini artık herkes görüyor olsa gerek.
Bugün birleşik devrimci bir alternatifin yokluğunda, düzen muhalefeti büyük oranda parlamento sınırları içinde kalarak rejimin dar labirentlerine hapsolmaktan kurtulamıyor.
Ülkedeki devrimci demokratik potansiyellerin parçalı ve dağınık halde kalmaya devam ettiği, toplumsal muhalefetin tekil çıkışlarının yeterli olmadığı, bu yüzden düzen muhalefetinin rejimle uyum politikalarına sürüklendiği bir süreçte çürümüş İslamcı faşizmin ömrü uzamaya devam ediyor. Emekçi halkı büyük bir sefalete ve açlığa sürükleyen böyle bir rejimi sonlandırmayı esas alan birleşik devrimci bir alternatif yaratılmadan, şimdi sürüp giden uzlaşma oyunları içinde ülkenin geleceğini kaybetmeye devam edeceğiz.
Bu koşullarda sorumluluğumuz kuşkusuz geçmiş deneyimlerimizin devrimci bir eleştirisi ışığında, şimdi birleşik bir mücadelenin yeni yollarını bulmak için çalışmaktan başka bir şey olamaz.
Bütün dünyada eşitsizlik ve adaletsizliklere karşı toplumlar yeni bir düzen arayışlarını sürdürürken; son olarak Fransa’da olduğu üzere birleşerek başarmanın mümkün olduğunu gösteren yeni deneyimler de yaratıyor.
2010 referandumunda yaşanan saflaşmada kendisini hayır cephesinde ortaya koymaya başlayan birleşik mücadele fikri, Haziran Hareketi ile yakın tarihimizin en önemli deneyimlerinden birisine dönüştü. Haziran Hareketi ve onun taşıdığı birleşik mücadele fikrini şimdi hatırlamak, insanlığın büyük çaresizliğine nasıl son verileceği için de iyi bir başlangıç noktası olacaktır.
Çünkü yapılması gereken şey tüm ilericilerin, yurtseverlerin, demokratik güç ve inisiyatiflerin siyasal İslamcı faşizme son vermek için birleşmesinden başka bir şey değil.