Edip Akbayram’a acil şifalar
En çok uzun yolda araba kullanırken düşüncelerime yoğunlaşabiliyorum. Günlük koşturmaca ve türlü türlü dış uyaranlar yüzünden kendime ayıramadığım vakti ancak direksiyon başında -hele bir de yağmur yağıyorsa– bulabiliyorum.
Bu aralar öylesine endişeliyim ki anlatamam. Müzisyen kayıplarıyla başlayan 2025 yılı hiç de beklediğim gibi gelmedi. Şimdi de sevgili ağabeyim, bütün Türkiye’nin candan sevip saydığı Edip Akbayram’ın eski sağlığına kavuşması için Haydarpaşa Numune Hastanesi kapılarında bekliyoruz. Ailesi başta olmak üzere Edip Akbayram’ı tanıyanlar ve sevenler suskun bir endişe içerisindeyiz. O kadar çok seveni var ki, Türkiye’nin dört bir yanından arayan insanların telefonlarına yetişmek mümkün değil. Acil’in önünde bekleyen hasta yakınları, kendi ailelerinden birisiymiş gibi onun da sağlığına duacı. Neyse ki bugün, kısa bir süre olsa da doktorları tarafından entübe konumundan çıkarılmış ve uzmanlarla kısa bir süre de olsa konuşmuş. Aslında bu satırları yazarken bile Edip ağabeyin özel hayatına saygısızlık yapıp yapmadığımı bilemiyorum. Zira özellikle böyle dönemlerde yanlış haberlerin önüne geçebilmek için hastanın ailesi ya da hastane görevlilerinin açıklamasını beklemek en doğrusu. Bunun için daha fazla bilgilendirme yapmayı uygun bulmuyorum. Ama ben inanıyorum ki, milyonlarca insanın dileği gerçekleşecek ve onun gür sesinden, umut kokan, barış kokan, devrimci şarkılarını hep birlikte bağıra çağıra söyleyeceğiz. Böyle zamanlarda insan kendisiyle bir hesaplaşma sürecine giriyor. Varoluş amacını daha yoğun bir şekilde sorguluyor. Geçen gün izlediğim bir filmde, varoluş sorgulamasının insanı nerelere götürdüğüne şahit oldum. Tim Berling veya bilinen adıyla Avicii adını ilk kez “I’m Tim” belgeselinde duydum.
∗∗∗
Tim Berling, 1989 Stockholm doğumlu ve çocuk yaştan beri müziğe olan ilgisi onu önce DJ olarak karşımıza çıkarıyor. 20’li yaşlarının başında uluslararası bir üne sahip olan Berling, performanslarında “Avicii” adını kullanıyor. Neredeyse tüm günü stüdyoda çalışıp kayıtlar yaparak, şarkılar yazarak, farklı projelere katkı sağlayıp remiksler yaparak geçen Avicii’nin aslında kafasında elektronik dans müziği ve elektro house’dan bambaşka fikirler yatmakta.
Kariyerini riske atmaktan çekinmeden sadece kafasındaki müziği yapması, daha akustik müziğe yönelip yazdığı şarkılara sözlerini de katması, birçok önemli müzisyenin dikkatini çektiğinde, 22-23 yaşlarında Avicii. Coldplay ve David Guetta başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından müzisyenlerle ortak projelere imza atıyor. Onu tanıyan ve onunla çalışan tüm müzisyenlerin ortak görüşü, onun bir müzik dehası olduğu yönünde. Varı yoğu müzik. Ve dur durak bilmeden çalışıyor. Turnelerde binlerce kilometre yol kat ediyor, onbinlerce insan dans ediyor, şarkılarını söylüyor. Çok genç bir yaşta özel jetlerle seyahat ediyor, lüks arabalara biniyor ve elli milyon dolarlık bir servetin sahibi.
∗∗∗
Ondan başka herkes mutlu. Ailesi mutlu, menajeri mutlu, plak yapımcısı mutlu, arkadaşları mutlu ama bir tek Avicii mutsuz. Bunun sonucunda uyuşturucu, aşırı alkol ve 25 yaşında yakalandığı akut pankreatit hastalığı. Hemen bir sene sonrasında da son canlı performansı. Avicii utangaç, kırılgan hatta özgüveni eksik biri. Sadece müzik yaparak yaşayabiliyor. Ama böylesine vahşi bir tempoya ayak uydurmak mümkün değil. Ne arabalar, ne malikaneler, ne milyon dolarlar umurunda. Parayı da ona sağladığı özgürlük hissinden dolayı seviyor. Aslında sona yaklaştığının herkes farkında ama herkes bunu görmezden geliyor. Ve de 20 Nisan 2018’de, bu dahi müzisyen Umman’da bir otel odasında son nefesini veriyor. Ölümünden sonra ailesi, “Yaşam, mutluluk ve anlam hakkındaki düşünceler konusunda zorluk yaşıyordu. Daha fazla devam edemedi. Huzur bulmak istedi” diye açıklama yaptı. Aslında Avicii, o huzuru daha az çalışarak, daha az turne yaparak ve ilk gençliğini yaşıtları gibi yaşayarak bulabilirdi. Olmadı… Anısına saygıyla… Kalın sağlıcakla…