Eğitim: İdeolojinin kurbanı
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”-TYMM, 28 Nisan’da kamuoyuna açıklandı; binlerce sayfadan oluşmasına karşın bir ay gibi çok kısa bir sürede “önemli katkılar yapıldığı” söylenilerek uygulamaya konuldu.
TYMM konusunda Başkan Erdoğan:
"Pedagojik değil, tamamen ideolojik kaygılarla eğitim hamlemize karşı çıkanları bir an önce kendilerini sorgulamaya davet ediyoruz" diyor. (7 Haziran, Basın)
Oysa bu TYMM “hamlesi” de AKP iktidarının bugüne dek eğitimi bilimsellikten uzaklaştırarak “tamamıyla ideolojik” bir yapıya yerleştiren uygulamalarına dayanıyor.
KURUMSAL YIKIM
AKP iktidarının bilim kurumu uygulamaları ülkenin bilimsel eğitimden nasıl uzaklaştırıldığının ilk kanıtlarıdır.
AKP, iktidara geldikten hemen sonra 2004’te ülkenin 1960’larda oluşturulmuş olan Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Kurumu -TÜBİTAK’a kurumsal özerkliğini yok ederek, uygun deyimiyle, “el koydu”. Aynı işlem daha sonra 1990’larda kurulmuş olan Türkiye Bilimler Akademisi-TÜBA’ya uygulandı.
Bunlarla da yetinmeyen, Yüzüncü Yıl-Van, On dokuz Mayıs-Samsun, Başkent-Ankara ve İnönü-Malatya üniversitelerinin rektörlerini soruşturma ve hapislerle baskı altına alan iktidar, rektör atamalarındaki “katılımcı” uygulamaları da tamamıyla kaldırdı; rektörleri Başkan Erdoğan atıyor. Yükseköğretimde seçenek olarak 2022’de o zamanki CHP’nin desteğiyle Diyanet Akademisi kurulması yükseköğretimde de ideolojinin somutlaşmasıdır. Bakınız bir bilim insanı ne diyor: “Cumhuriyetin erken dönemindeki lise eğitim seviyesinin, bugünkü üniversitelerde olmadığı müsellemdir” (yadsınamaz). (İlhami Güler, Karar, 10 Haziran).
Üniversite öncesi eğitim de 4+4+4 uygulaması; ders programlarının içeriğinin tümüyle ideolojik nedenlerle değiştirilmesi ve “tarikat ve cemaatlere teslim” edilmesi sonucu bilimsellikten iyice uzaklaştırıldı. Bilim, söylemeye gerek yok, dil ile yapılır; felsefe de bilimlerin anasıdır. Başkan Erdoğan, 24 Aralık 2014’te “Türkçe ile felsefe yapılamaz” diyor, aynı günlerde Arapça ve Farsça karışımı Osmanlıca zorunlu ders yapılıyor; ülkenin eğitimi ve buradan bilim ve kültür ortamı anadilinden uzaklaştırılıyordu.
Yıkım yalnızca kurumsal olmadı, anaokulundan üniversiteye binlercesiyle eğitim emekçilerine “ideolojik” ayrımcılık yapıldı; baskılar uygulandı.
AİHM, EVRİM VE CERN
AKP iktidarının eğitime ideolojik saldırılarının “ilklerinden” biri de 11 Ekim 2005 tarihli AİHM (İstanbul Üniversitesi-Leyla Şahin) kararına karşı çıkışıdır. O zaman Başbakan olan Erdoğan, verdiği demeçlerde şöyle diyordu: “Mahkemenin bu konuda söz söylemeye hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır.” Erdoğan’ın bu sözleri, eğitimin, kurumsal yapısı ve uygulamasıyla hukukun bugünlere nasıl geldiğini çok özlü bir biçimde anlatıyor.
AKP iktidarının Evrim Kuramı ile tümüyle ideolojik derdi de bir türlü bitmek bilmiyor. TÜBİTAK, 2009’da, kuramın babası C. Darwin’in 200. doğum yılında, bu konudaki bilimsel bir yazıya, kendi yayımladığı Bilim ve Teknoloji dergisinde yer verdi; sonra derginin o sayısını “toplattı”. Bununla da yetinilmedi, Maden Tetkik Arama Enstitüsü müzesinde bulunan ‘İnsanın Evrimi Tablosu” kaldırıldı. Daha sonra da 2016’da Evrim Kuramı ortaöğretim ders programlarından tamamıyla çıkarıldı. Oysa evrim, bu köşede de çokça vurgulandığı gibi, bilimsel gerçekliği kanıtlanmış, yalnız doğa bilimlerinde değil, sosyal bilimlerden Yapay Zekâya dek tüm bilimsel çalışmalarda yararlanılan bir pınardır.
AKP iktidarı, ülkeyi, özellikle iki konuda “eğitim içerikli” uluslararası işbirliklerinden uzaklaştırdı: TÜİK- istatistik derleme ve nükleer araştırma. Yıllardır TÜİK, OECD ve Avrupa İstatistik Enstitüsü gibi Türkiye’nin üyesi olduğu kurumların istatistik derleme yöntemlerinin “bilimsel olması” istek ve uyarılarına uymuyor. İkincisi, Türkiye’nin yer aldığı uluslararası kurumsal işbirliği süreçlerinin en önemlisi Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi- CERN’di. AKP iktidarı, 2012 sonlarında bu tarihe kadar “aday üye” olan Türkiye’nin kurumdan gelen “tam üyeliğe” geçmesi önerisini reddetti. Bu reddin arkasında yatan asıl nedenin, CERN’nin en önemli araştırma alanlarından birinin “Tanrı parçacığı” ya da insanın yaratılışı olduğu çok açıktır. Nitekim Başkan Erdoğan, çok geçmeden 2017 başında, üstelik “yenilik” konulu bir toplantıda “biz Yaradan olamayız, yaradan bir tanedir” diyordu.
Kısaca, TYMM yıllardır oluşturulan ve kimi uygulamaları yukarıda çok kısa olarak özetlenen eğitimi bilimsellikten uzak tutma “insan aklını tutsak” etme süreçlerinin bir ürünüdür. Cumhuriyet’in değerlerinin kırıntısı bulunmayan TYMM’nin o değerleri savunduğunu öne süren kimi kişilerce benimsenmesi ise üzerinde ayrıca düşünülmesi gereken bir çürümedir.
Ancak, Kurtuluş Savaşı vererek bilimin yol göstericiliği ile Cumhuriyeti kuran bu halkın duyarlı tüm kişi, parti ve kuruluşları, özellikle de bu konuda da geçmişte duyarlılık göstermeyen CHP, bugün, -örneğin gazeteci Y. Özdil’e laf yetiştirecek yerde- eğitimi yeniden bilimselliğe yerleştirecek “duyarlılığı” hiç zaman yitirmeden sergilemelidir.