Eğitime son darbe
Bakan Tekin, zorunlu eğitim süresinin kısaltılabileceğini açıkladı. Bu yıkımı durduramazsak kırıntıları bırakılan laik, kamusal eğitim hakkı çocukların ellerinden tamamen alınmış olacak.

Eskiden sokak gösterilerinde cambazlar ip üzerinde akrobatik hareketler yaparken yankesiciler kalabalığın dikkatini cambaza çekerek ceplerini boşaltırmış. Bu yöntem zamanla bir deyim haline gelmiş ve “insanları yanıltma, dikkatini başka yöne çekme, algı yönetimi” anlamını kazanmış.
Tarikatı, MÜSİAD’ı, siyasi iktidarı, foncu yapılar aylardır tek ses oldu, eğitim süresi kısaltılmalı diyor. Eğitimde onlarca sorun var iken ve bu sorunların yaratıcısı kendileri iken suçlu ilan edilen zorunlu, kamusal eğitim hakkının niteliği değil süresi. Bir kez daha cambaza bak taktiğini uyguluyorlar.
Zorunlu, laik, kamusal eğitim hakkını hedef alan bu adımın atılacağını ilk kez Aralık 2023’te yayımlanan iktidarın 12. Kalkınma Planı’nda (2024-2028) gördük. Aynı planda müfredatın değiştirileceğini, halkın değil iktidarın öğretmenini yaratmayı amaçlayan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun ve Milli Eğitim Akademileri’nin hayata geçirileceğini de görmüştük.
SUÇLU EĞİTİM SÜRESİ!
Kalkınma Planı’nın açıklanmasının hemen ardından yıllardır uyguladıkları strateji devreye girdi. Siyasi iktidar politikalarının destekçisi yapılar art arda zorunlu eğitim başlıklar çalıştaylar düzenlemeye, açıklamalar yapmaya başladı. Laik, eşit, parasız, nitelikli eğitimde yaratılan tahribat, eğitimde tasarruf adıyla çocukların, gençlerin ellerinden alınan haklar, artan okul terkleri hiçbir mesele onlar için sorun değildi. Sorun, suçlu eğitimin süresiydi.
Zorunlu eğitim tartışması ile ne amaçladıklarını konuşmadan önce şu soruyu soralım.
Son 23 yılda eğitimde değişim adıyla attıkları her adımda çocuklar, gençler, öğretmenler, veliler, ülkemiz kazandı mı kaybetti mi?
Eğitimde bu denli büyük bir yıkım yaratan siyasi iktidar eğitim ile ilgili çocukların, gençlerin, toplumsal faydanın yararını esas alan bir değişime imza atar mı?
Şimdi de zorunlu eğitimle ilgili hazırladıkları raporlar, açıklamalarda yer alan argümanlara bakalım.
SADECE İLKOKUL DÜZEYİ
Birinci argüman; zorunlu, kamusal eğitim, eğitime ayrılan bütçe devlete yük, büyük masraftı ve devlet bu yükten kurtarılmalıydı. Liselerin süresi azaltılmalı, lise eğitimi zorunlu olmaktan çıkarılmalı, fabrika-okul, dershanesiz okul, cami-okul gibi esnek, yarı zamanlı okul modelleri uygulanmalıydı. Yalnızca lise değil ortaokul da aşamalı olarak zorunlu olmaktan çıkarılmalı, -dört yeni okul modeli ve meslek ortaokulları da bu projenin bir parçası- okulların büyük bölümü sermayeye erken yaşta iş gücü olabilecek meslek okullarına dönüştürülmeli devlet yalnızca ilkokul düzeyinde zorunlu eğitim vermeliydi.
Eğitim sermaye gruplarının, vakıf, dernek adı altında şirketleşmiş tarikat yapılarının “paydaş” rolünün daha da kapsayıcı hale getirildiği bir şekilde planlanmalıydı.
SERMAYENİN İHTİYACI
İkinci argüman; eğitim süresinin sermayeye erken yaşta, ucuz iş gücünü engellediğiydi.
Üçüncü argüman; eğitim süresinin yuva kurmaya engel olduğu, evlilik yaşını yükselttiğiydi.
Söz konusu yaş grubu on sekiz yaş altı okul çağındaki çocuklar.
Özetle dedikleri eğitim kamusal hak olmaktan çıkarılmalıdır. Para karşılığında ulaşılabilen bir meta haline getirilmelidir. Sermayenin erken yaşta ucuz iş gücüne çocuk işçiye ihtiyacı vardır. Eğitim, okullaşma politikası buna uygun yapılandırılmalıdır. Devlet, Milli Eğitim Bakanlığı çocukların, gençlerin kamusal eğitim hakkı sorumluluğundan elini büyük oranda çekmeli eğitim alanını daha da fazla sermayeye, özel okul sahiplerine ve şirketleşmiş tarikat yapılarına bırakmalıdır. Aile yılı ile eş zamanlı –atılan onlarca adımla evlilik yaşı 12 yaşa kadar düşürülmüşken- bir şekilde evlilik yaşı düşürülmelidir.
Yeni rejime uygun bir “eğitim” inşasının hazırlığı yapılıyor.
Zorunlu eğitim süresi başlığı ile laik, kamusal eğitim hakkında yapılması amaçlanan yıkımı durduramazsak yaşayacağımız hakikat kırıntıları bırakılan laik, kamusal eğitim hakkının çocukların, gençlerin ellerinden tamamen alınması olacak. Yaşayacağımız hakikat; binlerce yeni çocuk işçi, iş cinayetlerinde yaşamını kaybeden daha fazla çocuk, binlerce yeni çocuk yaşta evlilik olacak. Yaşayacağımız hakikat; geleceksiz bırakılmış bir memleket olacak.
Daha fazla birlik, daha fazla mücadele, daha fazla dayanışma. Çocuklar, gençler ve memleketimiz için.


