İnsanın hayallerini ekip mahsullerini devşirebileceği bir toprağı olmalı. Yoksa despotun kurduğu, kurallarını koyduğu ve başrolünü oynadığı oyunda ayakçılık, kıyakçılık, yancılık gibi rolleri oynamaya mecbur kalır. Doğaçlama yapmasına bile izin verilmez, oyunun metnine sadık kalmak zorundadır. Zira en küçük bir sapma metnin bütünlüğünü bozabilir, despotu yerinden edebilir. O yüzden metinden sapanlar ya da despotun deyişiyle sapkınlar derhal tutuklanıp kapatılır. Oyunun sürekli tekrar eden döngüsel bir kurgusu vardır. Her seferinde olay örgüsü bir çatışmaya doğru sürüklenip düğümlenir ve her seferinde deux ex machina denilen mekanik bir düzenekle sahneye tepeden indirilen despot, çatışmayı sona erdirip düzeni yeniden kurar. Oyunun metni o kadar eski ki, tanrı krallar zamanına dayanır. Zaten despot da kendisini tanrının yeryüzündeki temsilcileri, tanrı krallar soyuna dayandırır. Hiçbir şey değişmedi, despot hâlâ sahnede Marduk rolünü oynuyor: “Her sene… kralın kendisi Marduk’un Tiamat’a karşı kazandığı ve ritüel şeklini almış döğüşü pandomim şeklinde taklit eder. Ritüel boyunca Yaratılış Destanı Enuma Eliş okunur.” (M. Detienne, Hakikatin Efendileri, Pinhan) Hâlâ tapınaklarda Babillilerin Yaratılış Destanı okunuyor ve huşu içinde dinliyoruz. Marduk’u, yani düzeni temsil eden despot, kaosu temsil eden Tiamat’ı öldürünce alkışlıyoruz. Oysa Tiamat, yaşamın ta kendisidir. Tiamat’ın içeriği, despot tarafından güncellenen düşmanlara göre değişebilir.

Tiamat; oyuna katılmak istemeyenlere, başka bir dünyanın hayallerini kuran ve yaşama, yaşamlarına sahip çıkanlara, yani ötekilere, despot ve şürekâsı tarafından verilen ortak addır. Tiamat, her yıkımda enkaz altında kalanların yardımına koşan ve despota rağmen dayanışma ağlarıyla yaşanası bir dünya inşa etmeye çabalayandır. Tiamat, despotun şeytanlaştırdıklarıdır. Aman dikkat! Her an despotun dolduruşuna gelip hayatı savunduğunuz için kendinizi şeytanlaştırabilir ve taşlayabilirsiniz. Despotun en büyük numarası, yaşamın çağrısına kulak verip yeryüzüne dair hayaller kurmaya başladığınız an günah işlemiş gibi hissettirmesidir sizi. Yaşamı devletinden kovmuş, içeriye girmesin diye kalın surlar inşa ettirmiştir. Yaşam kirletir, bulaşmışsanız arınmanız gerekir. Babillilerin Tiamat’ı, despota boyun eğmeyen, asla evcilleştirilmeyen yeryüzüne ait bedenlerin birleşimidir, melez ve kirli bir yaratık, bir su ejderhası. Su, yaşamın dizginlenemez kuvveti; Dicle ve Fırat nehirleri taştıklarında Babil’in surları yıkılırdı. Fakat düzenlenen ritüeller dışarıdaki doğayı değil, içerideki tutsak bedenlerin doğasını bastırmak içindir. İçlerine yaşamın kuvvetleri kaçtığında bedenleri birbirinden ayıran görünmez duvarlar yıkılabilir ve çok gövdeli çok başlı bir ejderhaya dönüşebilirler.

Tiamat; hakikatin tek bir merkezden yayıldığı, bedenleri ve zihinleri ele geçirdiği bildik topraklarda yaşayamaz, yaşasa bile kolluk kuvvetleri tarafından görüldüğü yerde derhal ezilecektir. Tiamat, kentin dışında, henüz haritası çıkarılmamış topraklarda yaşayabilir ya da haritanın çöktüğü, yerleşiklerin doğal felaket dedikleri yıkım anlarında. Böyle anlarda hemen yanı başınızda size destek olurken Tiamat’a rastlayabilirsiniz. Merkezden yayılan hakikatin tüm zihinleri ele geçirdiği normal zamanlarda hâlâ ele geçirilmemiş zihinler varsa onların hayallerinde yaşayabilir. Despotik hakikatin ele geçirdiği zihinlerse Tiamat’ı tekinsiz bir yaratık, uykularından sıçrayarak uyanmalarına sebep olan bir canavar olarak deneyimleyeceklerdir. Tiamat, canavardır, yani canı vardır; tanıdık yabancıdır, tanırlar fakat despota boyun eğdiklerinden beri yaşam onlara yabancılaşmıştır. Tiamat, canı olan her şeye düşman olanların kâbusu olmaya devam edecek.

Hayaller bilindik topraklarda değil, bilinmedik topraklarda yeşerebilir. Eskiden haritacılar henüz keşfedilmemiş bölgelere haritalarında “Terra incognita” notu düşer, buralara ucubeler, ejderhalar çizerlerdi. Fakat despotlar oraları da fethettiler, ejderhalar katledildi. Katledilen hayallerimizdir. Eğer insanın hâlâ hayallerini ekip mahsullerini devşireceği bir toprağı varsa içine yaşam kaçmıştır, ötekilerle birleşip ejderhaya dönüşebilir. Yaşam temsil edilemez, yaşamı ancak yaşayanlar savunabilir.