Ekoloji hareketinde güncel sorunlar ve toplumsallaşma dinamikleri
Hazırlayan: Yol Politika Kolektifi
Ekoloji mücadelesi, Türkiye’de toplumsal muhalefetin on yıllardır en dinamik direniş dinamiklerinden biri. Artvin’den Çanakkale’ye, Uşak’tan Kazdağlarına Türkiye’nin her yanında, AKP iktidarının talan politikalarına, yol verilen şirketlerin saldırılarına karşı mücadeleler, halkın ülkesine ve toprağına sevgisinin ve mücadelesinin en güzel örneklerini üretti.
Ancak ekoloji mücadelesi de Türkiye’deki diğer toplumsal hareketler gibi tekil ve izole direnişlere dönüşme tehdidini yaşıyor.
Bugün dahi aktüel olarak devam eden onlarca direniş, sermaye iktidar ortaklığındaki yekvücut düşmana karşı kendi sınırlarını aşabilme mücadelesi veriyor. Türkiye’de suya, ağaca, toprağa yönelik her saldırı ülke çapında bir tepki almasına rağmen, bu tepkilerin somut bir desteğe dönüşebilmesi her zaman mümkün olmuyor.
Geçtiğimiz hafta başladığımız, toplumsal muhalefet hareketlerinin güncel sorunları ve birleşik mücadele olanaklarına dair söyleşimize, bu hafta Türkiye’de ekoloji mücadelesini örgütleyen isimlerle devam ediyoruz. Akbelen mücadelesinden Esra Işık, Kazdağı Koruma Derneğinden Süheyla Doğan, Salda Gölünü Koruma Derneğinden Osman Şakar, Sinop Nükleer Karşıtı Platformdan Zeki Karataş, Murat Dağı Yok olmasın Platformundan Ümit Alp ve Feridun Metin ile Yeşil Artvin Derneğinden Nur Neşe Karahan ile konuştuk.
Türkiye’de ekoloji mücadelesinin önündeki en önemli sorunun, talanın hedefi olan bölgelerdeki yerel halk içerisinde örgütlenebilmek ve bütünlüklü bir mücadelenin parçası haline getirebilmek olduğunu söyleyen isimler, yaşadıkları sorunlardan bahsetti.
***
FARKLI MÜCADELE ALANLARINI BİRLEŞTİRMEMİZ GEREKİYOR
Esra Işık:
Akbelen’de ormanlarımızı koruma mücadelesini büyütme konusunda problemler yaşıyoruz. Yerellerde, köy ve küçük ilçelerde örgütlenmekte zorlanabiliyoruz.
Biz bir avuç köylü olarak başladık, bize gelene kadar çok fazla köy boşalmıştı bile. İnsanlar musibeti yaşayarak, ne kadar mağdur olduğunu görebildiğini birleşebildik, örgütlenebildik. Mücadele hâlâ kimi kayıplarla sürüyor. İkiz köyde bir mahalle kaybettik, geri kalan üç mahalle için mücadele ediyoruz. Madenden mağdur olacak herkesi örgütlemeye çalışıyoruz, ancak daha 40’a yakın köy var madenden etkilenecek. Bu köylerle birlikte hareket etme konusunda sorun yaşıyoruz.
Yerelde örgütlenmek en önemli sorun. Konuyla ilgili kurumları nasıl dahil edeceğimiz de öyle. Yerelleşme sorunu yaşıyoruz, sesimizi dünyaya duyurduk mesela ama Milas’ta duyuramadık, buradaki insanları neden katamıyoruz, temel sorunumuz bu.
Süheyla Doğan – Kazdağı Koruma:
Bölgemizdeki en büyük eksiklerimizden biri ekoloji mücadelesi dışındaki diğer toplumsal mücadelelerden yeterince destek alamamak, emek ve demokrasi güçlerini ekoloji mücadelesi ile birleştirememek. Ekoloji sanki yalnızca aktivistlerin işiymiş gibi görünüyor, bu sebeple farklı mücadele alanlarından insanları sokağa katamıyoruz. Bunu sağlayabilsek daha güçlü oluruz. Çünkü yerel halkı ikna edebilmenin kendisi zor bir mesele, üstelik karşınızda her türlü imkâna sahip şirketler ve devlet koruması varken. Buna karşı mücadele ancak örgütlenerek, birikerek mümkün, bunun da yolu hem daha birleşik bir mücadeleden hem de gençleri de katabilmekten geçiyor.
ESAS MESELE YERELİ ÖRGÜTLEYEBİLMEK
Osman Şakar – Salda:
Salda gölünün ranta açılması, gölün popülerliği sebebiyle sosyal medyada çok destek aldı ancak yanımızdaki Yeşilova’dan, diğer yerellerden pek destek alamadık.
Birebir konuştuğumuzda herkes bize destek veriyor ancak içine dahil olmuyor. Bir de bizim mücadelemiz özel olarak doğrudan devlet bakanlıklarıyla, şirketlere değil. İnsanlar da karşımıza vali mi alacağız diyerek çekiniyorlar. Biz bir tweet attığımızda 2 milyon insana ulaşıyor. Ancak kendi yerelimizde bu desteği alamıyoruz.
Salda gölü daha çok yeraltı suları ile besleniyor, çevresinde maden ve krom ocakları var, onlara dair mücadelelere de destek veriyoruz. Ancak orada da yine aynı zorluklarla karşılaşıyoruz. Esas sorun yereli örgütleyememek.
Zeki Karataş - Sinop Nükleer Karşıtı Platform:
Sorun tek bir yerele özgü değil. Mücadelenin tüm Türkiye sathında yürütülmesi gerekliliğini ortaya koyuyor. Sadece yerellerle çözmeye çalıştığımızda sermayenin elinin güçlü olduğu bir alana kayıyoruz.
Sinop’ta bir nükleer belamız var. Bu projenin başlangıcı 1981’e dayanıyor. Türkiye’de enerji maliyeti AKP döneminde 4 cent’ten 8 cent’e çıktı. Akkuyu eğer bugün aktif olsa 12,35 cent’ten işlem görecek ve tamamı halkın cebinden çıkacak.
HALK MÜCADELEYİ SAHİPLENDİĞİNDE KAZANIYORUZ
Feridun Metin – Uşak Yok Olmasın Platformu:
Burada altın madeni ile ilgili bir orman katliamı var. İlk başta maden projesi köylülerden ciddi tepki gördü. Diğer yapılar da bu dönemde bu mücadeleye dahil oldu. Siyanürle altın işlemesi henüz daha yeni olduğu için pek bir bilinç yoktu. Üniversite hocaları gelip bilgilendirme yaptı. Ancak bu mücadele tüm desteğe rağmen geçen 17 senede maden işlemeye devam etti.
2017’de Murat Dağında tüm bölgenin su kaynağını etkileyen bir maden projesine karşı tüm bölge halkı desteğe geldi. İnsanlar su kaynaklarının topraklarının zehirleneceğine inandılar ve projeyi iptal ettirebildik. 3 bin kişi bilirkişinin etrafına toplandı, Uşak, Eskişehir ve Kütahya’dan gelenler bilirkişiye sorunu anlattı ve iptal edildi. Yerel halk mücadeleye inandırılabildiğinde, sahiplendirilebildiğinde başarılı olabiliyoruz. Ana dinamik bu. Bölgede yaşayanların bu işe inanarak karşısında durması.
Menderes havzasında da bir mücadelemiz sürüyor kirlilikle ilgili. Murat dağında yeni bir altın madeni açılabilmesi için şirket bakanlığı dava etti. Zaten ruhsatları dağıtan bakanlık, doğa katliamlarının temel sebebi onlar. Hem buna karşıyız, hem doğayı katleden, sömüren şirketlere de karşıyız. Bunu yerel halka anlatabilmek bütün sorun.
Ümit Alp – Uşak:
Muratlı’da yalnızca bir tane altın madeni yok. Ayrıca jeotermal projeler var karşı durmamız gereken. Yerelden insanların canı gönülden katılması gerekiyor tüm bu mücadelelere. Yöredeki tüm muhtarlar mücadelenin içerisinde yer alıyor, Kütahya’da 6 muhtar bu mücadelenin parçası. Bir de kamu kurumlarının kuruluşlarının tepkisi diğer bir sorun. Bu kamu kuruluşlarının yetkililerine sorunları doğru aktarmamız gerekiyor. Yerelde keskin söylemler yerine sorunun iyi aktarılması, iyi bilinçlendirilmesi önemli.
REJİM DEĞİŞMEDEN ÇÖZÜLEMEZ
Nur Neşe Karahan – Yeşil Artvin:
Artvin’de mücadele Cerattepe ile başladı ancak bugün maden ve barajlarla ilgili 500’den fazla dağıtılan ruhsat var, henüz başlamamış projeler var… En büyük belamız da Yusufeli barajı gibi baraj projeleri. Bu projeler tüm doğal kaynaklarımızı yok ediyor. Felaketin boyutu projeler yapılınca gözüküyor ancak maalesef öncesinde engel olamıyoruz. Üstelik Milli Parklar da dahil olmak üzere inanılmaz bir orman katliamı var.
Bu katliamların sonuçlarını yaşayarak öğreniyoruz. Arhavi’de şu an 30 kadar köyün yolu kapalı. Aslında mesele dereyi değil sistemi ıslah edebilmek.
Cerattepe’de 2016’ya kadar İktidar ve muhalefet kesimlerinden de herkesin dahil olduğu bir mücadeleyi bütün olarak iyi yürüttük. 2016’daki büyük müdahaleden sonra iktidar partisi taraftarları ve onun yandaşları çekimser duruyor, eskisi kadar dahil edemiyoruz. O dönem Artvin Merkez’de CHP il başkanının şirketlerinin ticari işbirliği yapması da bizim elimizi zorlaştırdı. CHP o ismi başkanlıktan çekti ama biz daha sert bir tepki bekliyorduk.
Yerel halk olmadan bir şey yapılabilmesi imkânsız. Biz Artvin’de 30 senedir ezbere değil doğru bilgiyle anlattık, üniversite hocalarını çağırdık. Mahalle mahalle tüm parti gençlik, kadın kollarını, öğretmenleri bilgilendirerek sokak sokak gezdik. Herkes panele vs katılamayabiliyor. O yüzde bazen bir yere çağırmak yerine o insanların evine gidebilmek çok önemli.
Artvin küçük yer, biz bir mesaj sistemiyle 4-5 bin insana ulaşıp sokağa çağırabiliyorduk. Ancak açılan yüzlerce davayla artık insanlar yıprandı. Güvenlik güçlerinin saldırıları, davalar derken insanlar işini kaybetmekten korkar hale geldi. Bir yandan da sürekli ne olacağını soruyorlar ancak etkinliklere katılmaya artık çekiniyorlar, tehdit görüyorlar.
En son Hopa’da iş çok vahim bir duruma ulaştı. Köylülerin başka alternatif sunmasına rağmen maalesef kâr hırsından dolayı köylülerin yarısı köyü yok etmek, diğer yarısı korumak istiyor. Ve maalesef iş şu an farklı boyuta gitti. Katillere katil diyen arkadaşımız hâlâ içeride, gerekçesiz bir biçimde. Ne kadar tutacaklarını bilmiyoruz, şu anda tedirgin bir bekleyiş var ama mücadeleden de geri adım atmıyoruz. Olanlar arkadaşlarımızın inancını artırdı.
Biz Cerattepe davasını kazandık, AYM 7 sene sonra insan hakları ihlali kararıyla dosyayı iptal etti. Ancak yine karşımıza yeni bir ÇED ile çıktılar. Sorun yasalar, tek adam rejimi bitmeden sorun bitmeyecek ancak bu korkuyu yenmemiz gerekiyor. Artvin’de heyelanlar tetiklenmeye başladı artık, her yağmurda tedirginiz.
Herkesin birbirine desteği önemli. Yerel halkı dahil etmemiz, bu korkuyu aşmamız önemli. Göç edelim diyenlere “Nereye gideceksiniz?” diyorum. Her bölge aynı sorunlarla boğuşuyor.
Ekoloji mücadelesinde yaşanan yereli örgütleyebilmek, diğer mücadelelerle birleşebilmek, iktidarın yıldırma politikalarına karşı durabilmek gibi sorunların nasıl çözüleceğini sorduk. Konuşan herkes artık ekoloji mücadelesinde hukuki kısmın zorlaştığından, dolaylı bir alan olduğundan bahsediyor. Yıllar içerisinde hukukun siyasallaşması ile artık bu alan mücadele mevzisinden çok, farklı mücadelelerin ilerleyebilmesi, bir toplumsal baskının oluşabilmesi ile elde edilebilecek bir kazanım haline geldi. Mücadeleden insanlar, bu sorunlarla ancak daha bütünlüklü bir örgütlenmeyle, çevre sorunlarını gündelik hayatın bir parçası olarak görebilecek bir yaklaşımla ve tabii birleşerek, daha fazla örgütlenerek baş edilebileceğini anlattı.
ADALETİ SAĞLAYABİLMEK KALABALIK OLMAKTAN GEÇİYOR
Esra Işık
Bu projelerden öncelikle etkilenecek insanların inisiyatif alması, mücadelenin doğrudan parçası olabilmesi bu sorunlara bir çözüm olabilir. İnsanlara sorumluluk verebilmek, onlarla bu mücadeleleri örebilmek önemli.
Geldiğimiz noktada hukuki mücadele ikincilleşti, bizim şirketlerin gözünü korkutabilmek için kalabalıklaşmamız gerekiyor.
Süheyla Doğan
En önemlisi yerel örgütlenmeler arasında dayanışma sağlamak. Türkiye çapında mücadeleyi yükseltmek. Bunun adımlarını atmaya çalışıyoruz. Bölgesel örgütlenmeleri de katabilmek gerekiyor, biz Biga yarımadasına dair bir platform kurabildik. Ancak sendikalar, siyasi partiler dahil olsa da aktif mücadelenin parçası olmuyorlar. Yine de bölgesel dayanışma ile ortaklaşma ile bilgi-belge paylaşımı ile daha hızlı ilerleyebiliyoruz.
Mücadeleyi ortaklaştırabilmek için yeni iletişim grupları kuruldu. Vahşi Madenciliğe Hayır çağrısıyla, Türkiye’nin diğer bölgelerinden altın madenciliği ile mücadele eden örgütlenmeleri davet ettiğimiz bir miting gerçekleştireceğiz. Amacımız bölgesel örgütlenmeleri güçlendirirken yerellerden de ses çıkarabilmek. Ekoloji eylemimiz valilik tarafından yasaklandı. Daha genel, birleşik eylem ve mitinglerden iktidarın korkusu daha fazla. Bunu önce bölgelerde sonra da Türkiye genelinde denemek gerekiyor.
Türkiye’de 4’lü platform var; DİSK, KESK, TTB, TMMOB. Neden buna örneğin Eşik gibi kadın platformları, ekoloji birlikleri dahil olmuyor, bu birliktelik kurulabilirse daha iyi olur.
ÇEVRE MÜCADELESİ SINIF MÜCADELESİNİN BİR PARÇASI
Osman Şakar
Yerel örgütlenme işin esası. Ancak diğer örgütlenmelerle ortaklaşılabilse daha büyük ses çıkarılabilir. Yereldeki insanları örgütleyemediğimizde de mevcut sayımızla mücadeleyi bırakmamak gerekir. Akdeniz’deki diğer çevre örgütleri, emek ve demokrasi platformları, yan yana gelerek mücadeleye dahil olmalı diye düşünüyorum.
Zeki Karataş
Kitleselleşmeyi sağlamak gerek öncelikle. Biz de bunu zaman zaman yapmaya çalışıyoruz. Miting ve panellerle insanları bilgilendirmeye çalışıyoruz. Her alandaki mücadelemize TTB, TMMOB ve Barolar Birliğini katabilmiş durumdayız. Gerek alansal gerek hukuki mücadelelerimizde bu örgütlenmelerin desteğini görüyoruz.
Ancak ekoloji mücadelesi asla yalnızca çevreyle alakalı değil. Örneğin Karadeniz’deki madencilik projeleri bölgeyi tarıma kapattı, bu sebeple köylü de doğrudan bu sorunun muhatabı haline geldi. Onları ve farklı kesimleri de ortak bir hedefte buluşturabilmek, bu türden farklı yönleriyle mücadeleyi ortaklaştırmak gerek.
Feridun Metin
Biz Uşak’ta birleşik bir biçimde mücadeleyi bir oranda başardık. Diğer meslek örgütlerini, çevre derneklerini işin içine katarak daha geniş bir mücadele alanı oluşturduk. Mücadeledeki etkisi daha büyük oldu.
Çevre mücadelesi verirken şöyle de bir durum var. Genelde kırsalda yaşayan yoksul insanların, üreticilerin yaşam alanına direkt müdahale oluyor. Doğa alanlarına yönelik saldırıları anlatırken, aynı şekilde emek sömürüsü olduğunu da anlatmak gerekiyor. Sermaye doğayı meta olarak görüyor. Kâr için kullanıyor. Dolayısıyla bölgede yaşayan diğer insanlar, canlılar da ikincilleşiyor. 20 yıl önce ilk maden kavga dövüş açıldı, o zamandan beri sürüyor, ekonomiye katkı olacak dendi ancak hiçbir katkısını görmedik biz hayatımızda. Şirketlerin aç gözlülüğü sebebiyle bu sorunların yaşandığını anlatabilmek gerekiyor, antikapitalist bir perspektifle bunu anlatabilmek gerekiyor.
Nur Neşe Karahan
Artvin’de üretim yapılabilirken zengin olmuyorduk ama geçimimizi sağlıyorduk. İnanılmaz bir ülkeyi yok ediş planları var, Artvin’in can damarlarını kesiyorlar diye biz bunu anlatıyorduk. Korku iklimini yarattılar. 2017’den bu yana ancak doğa felaketlerini tecrübe ettikçe insanlar yaşam alanlarını tümüyle kaybetme korkusu ile mücadeleye katılıyorlar. Gidecek bir yer olmadığı için, daha detaylı, kapsamlı şekilde bunu anlatmak zorundayız.
Artvin gibi çok göç veren illerin hemşeri dernekleri var büyük şehirlerde. Biz bu derneklerin de desteğini aldık. Buralarda işin yalnızca Artvin ile bitmediğini, ülkenin yıkımı olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bakış açılarını değiştirmeye çalışıyoruz. Bizimle aynı anda farklı illerde basın açıklamaları yapıyorlardı bizimle.
Bölgesel örgütlenmelerle bir araya gelip yeni yol yöntemler tartışmamız gerek. Yasaların, siyasetin değiştiği noktada bizim de değişmemiz gerek ama en azından bu yıkımların önüne geçebilmek için de bugünün mücadelesini de sürdürmemiz gerek.
Zeki Karataş
Tüm bu talanların özünde kapitalizmin yeşile boyadığı yeni düzeni karşısında birlikte hareket etmek gerek. Örneğin eko-turizm meselesi, ekolojinin yararına değil, kapitalizme yeni kapı açmak anlamına geliyor. Bunlara aldanmamak, bunları ortadan kaldırmaya yönelik mücadele etmek gerekir.
Yerel mücadeleler tek başına başarıya götürmez.