Google Play Store
App Store

Teknik olarak resesyona giren Türkiye ekonomisi, üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 küçüldü. Sanayide daralma derinleşirken, bireysel borçlanma ve tüketim hız kesti. Dolar bazındaki artış ise aldatıcı bir tablo sunuyor.

Ekonomik büyüme durdu

Ekonomide durgunluk belirtileri netleşmeye başladı. Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2024’ün üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 2,1 artarken, asıl kritik gösterge, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,2 azaldı. Birinci çeyrek büyümesi yüzde 2,4’lük büyümeden yüzde 1,4’e, ikinci çeyrek büyümesi de yüzde 0,1’lik büyümeden yüzde 0,2’lik daralmaya revize edildi. Böylelikle iki çeyrek art arda  küçülmeyle teknik anlamda resesyona girilmiş oldu. 2024 yılının Orta Vadeli Plan’ında (OVP) öngörülen yüzde 3,5’lik oranın çok altında, düşük bir büyüme temposuyla kapatılması olasılığı yüksek görünüyor.

İNŞAAT VE FİNANS ÇEKİŞLİ TALEP

Büyümenin sektörel kırılımlarına baktığımızda, deprem bölgesinde devam eden imar faaliyetlerinin de etkisiyle yüzde 9,2’lik bir performans sergileyen inşaat ve yüzde 6,2 genişleyen finans çekişli bir tabloyla karşılaşıyoruz. Büyümenin geçmiş dönemlerdeki motoru hizmetlerde ise yüzde 1,4’lük sınırlı bir artış var. Buna karşın kilit kabul edilen sanayi sektöründe yüzde 2,2’lik bir daralmayla karşılaşıyoruz. Zaten aylık sanayi üretim göstergeleri Haziran-Temmuz-Ağustos döneminde bir önceki yılın aynı aylarına göre sırasıyla yüzde 5,0, yüzde 3,9 ve yüzde 5,2 düşüş sergilemişti. Yılın 3’üncü çeyreğinde tek yüz güldüren veri, tarım üretiminin yüzde 4,6 artışı görünüyor. Ancak, madem tarım üretimi böyle bir artış ivmesi gösteriyor, o zaman taze meyve-sebze, et-tavuk enflasyonu niye bu ölçüde yükseliyor sorusu açıklama bekliyor.

YÜZDE 2,1 BÜYÜMENİN KAYNAKLARI

Önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,1’lik büyümenin kaynaklarını irdelediğimizde ise, özel tüketim harcamalarının ve net ihracatın yüzde 2,1 ve yüzde 2,2 katkı sağlaması göze çarpıyor. Özellikle ithalattaki düşüş dikkat çekiyor. Buna karşın kamu harcamaları yüzde 0,1 ve özellikle makine teçhizat yatırımlarının daralması nedeniyle yatırım harcamaları yüzde 0,2 oranında büyümeyi aşağı çekiyor. Talebin bir kısmının da üretim yerine stoklardan karşılandığı görülüyor. Bunu da yüksek faizler nedeniyle çalışma sermayesi ihtiyacının artışı ile açıklamak mümkün.

Bugünün BirGün'ü

DOLAR BAZINDA ZENGİNLEŞME ALDATICI

GSYH üçüncü çeyrekte dolar bazında 358 milyar dolara yükseldi. Bu sayede ekonomi yıllık bazda 1.260 milyar dolara ulaştı. Bu rakamı iktidar çevrelerinin bir öğünme malzemesi olarak tepe tepe kullanacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Halbuki söz konusu istatistik, halkın refah düzeyinin yükselmesinin bir yansıması değil. Sadece, TL’nin yabancı paralar karşısında reel anlamda değer kazanması sonucu ortaya çıkan yanıltıcı bir görüntü. Olası bir kur hareketinin hemen bu pembe tabloyu değiştireceğini, 2018, 2021 ve daha önceki deneyimlerimiz sayesinde görebiliyoruz.

BORÇLANARAK HARCAMA HIZ KESTİ

Ağustos sonunda, yıllık bazda bireysel kredi kullanımı yüzde 26, kredi kartı harcamaları yüzde 68 dolaylarında artmıştı. 15 Kasım itibarıyla bu oranlar yüzde 30 ve yüzde 66 idi. Tüketici enflasyonuyla karşılaştırıldığında borçlanarak harcama yapmanın ivme kaybettiği, önümüzdeki aylarda da talebi, dolayısıyla büyümeyi hareketlendiremeyeceği tahmin edilebiliyor. Aksine, 100 milyar liraya dayanan bireylerin takipteki alacaklarının baş ağrıtacağı anlaşılıyor.

EMEĞİN PASTADAKİ PAYI DÜŞÜŞTE

İşgücü ödemelerinin katma değer içerisindeki payı bir önceki çeyreğe göre yüzde 40,4’ten yüzde 36,4’e geriledi. Bunun temel nedeni, asgari ücrete temmuz ayında zam yapılmaması, asgari ücretlilerin satın alma gücünün gerilemesi. Buradan hareketle işgücünün katma değerden aldığı payın 2024’ün son çeyreğinde daha da gerileyeceğini tahmin edebiliriz.

DURGUNLUK DERİNLEŞECEK

Sonuç olarak henüz enflasyon içinde durgunluk, “stagflasyondan” söz edemesek de bu yönde belirtilerin arttığını söyleyebiliriz. Reel sektörün 12 ay sonrası enflasyon beklentisi yüzde 47,8, bireylerin ise yüzde 64,1. Buna karşın Enflasyon Raporu’nun 2025 enflasyon tahmini yüzde 21. Aradaki bu yüksek fark, hâlâ talebi öne çekme eğilimini besliyor. Zamanla bu farkın azalması, bireylerin ve küçük işletmelerin borç limitlerine dayanması; Türkiye’nin en önemli ihracat kapısı AB’deki ekonomik durgunluk da göz önüne alınırsa, önümüzdeki çeyreklerde ekonomik  büyümenin sert bir frenle karşılaşma riskini artırıyor.