Google Play Store
App Store

Ülkemizi yıllardır yönetmekte olan Siyasal İslam iktidarı, yerel yönetimlerdeki “işlemleriyle de” her gün gücüne güç katıyor.

Üstelik bunu ekonominin bir türlü düzelmediği, hukuksuzluğun arttığı, eğitimin bilimden uzaklaştığı, halkın bunaldığı çok olumsuz koşullarda, kısaca siyaseten zayıflaması kaçınılmaz olan koşullarda yapıyor. CHP’nin yerel yönetimleri de elden gidiyor.

Buna izin verilmemeli; yerel yönetimler de elden gitmemeli.

YEREL YÖNETİM DEPREMİ

AKP-MHP iktidarı, yaklaşık on ay önce 31 Mart 2024 seçimlerinde yitirdiği, kendisini azınlığa düşüren yerel seçimlerin sonuçlarını sıfırlamayı başarıyor: adım, adım kendisinden olmayan belediyeleri tümüyle çalışamaz kılıyor.

Önce, Güneydoğu’daki kayyum atamalarına İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt’u da ekleyen iktidar, bu uygulamasını Ankara ve İstanbul başta olmak üzere, en olmadık zamanda ve yerde belediye “meclislerinde büyük kavgalar” çıkararak tamamlıyor.  CHP yönetimleri “iş yapamaz” ve “kavgacı” gösteriliyor.  İktidar bununla da kalmıyor, Ankara BB’de inceleme başlatıyor; Beykoz örneğinde olduğu gibi savcılık eliyle soruşturma açıyor. Özetle iktidar şu dört yöntemi, “kayyum, kavga, inceleme ve soruşturma” yöntemlerini kullanarak yerel yönetimleri de muhalefetin elinden alıyor.

Böylece seçmenin beynine “muhalefet kazansa da yönetemez” kanısı iyice yerleştirilmek isteniyor.

Oysa muhalefetin eline geçen yerel yönetimlerin etkin ve verimli yönetilmeleri ve böylelikle ülkede iktidara gelmenin temeli olmaları sağlanabilmeliydi; daha doğrusu, bu köşede de sıkça vurgulandığı gibi mutlaka sağlanmalıydı. Çünkü gerçekten yaşamsal ya da tarihsel Mayıs 2023 genel seçimlerinin kaybedilmesi sonucu oluşan ağır ve tarihsel yıkım, yerel yönetimlerin bir “bütünlük içinde” daha etkin ve başarılı çalışmalarıyla en azından “dengelenebilirdi”. Hiç de öyle olmadı.

Partide yerel yönetimlere saldırı karşısında da tam bir şaşkınlık yaşanıyor. CHP, belediyelerin elinden gitmesi karşısında ya AKP’ye “siz de yapıtınız” gibi çok sığ ve yanlış biçimde ya da yine yanlış bir tutumla, çok sayıda “bireysel” karşı çıkışlar yapmanın “tuzağına” düşüyor; belediye başkanları, parti üst yöneticileri ve milletvekilleri her el koyma ya da işlem karşısında iktidara “kendine göre” eleştiri yetiştiriyor.  CHP’liler bireysel olarak iktidarın ağına takılıyor;  Esenyurt’a kayyum atanmasına CHP yönetimi tam kadro oraya giderek karşı çıkarken “ben bütün anketlerde birinciyim” diyen Ankara BB Başkanı M. Yavaş ile Afyonkarahisar ve Bolu belediye başkanları katılmadı. Olağanüstü kurultay çağrıları gündeme getirilebildi. Bereket 81 il başkanının birlik içinde kurultaya karşı çıktılar ve parti içi ayrışma şimdilik atlatıldı.

Gelinen noktaya bakar mısınız? Yıllardır “hiçbir konuda” yaptıklarının hesabını vermeyen iktidar, muhalefet belediyelerinden üstelik savcılık eliyle hesap soruyor.

KATILIM, KATILIM!

Ülkenin bu karanlığa gidişini önlemenin bir tek yolu vardır. O da, iktidarı, halkın daha çok katılımıyla sınırlamak.

Parti, öncelikle “kurultay, cumhurbaşkanlığı adaylığı”  gibi  “çokseslilik” daha doğrusu “dağınıklık” yanlışlarından kurtulmalıdır. Bu süreçte penaltı atacağı açıklanan iki adayın “yarışmalarının” ne kadar zararlı olduğu görülmeli ve bu durum mutlaka ve hiç geç kalınmadan düzeltilmelidir.  Kanımca en doğrusu adayı teke indirmek ve şimdiden İmamoğlu’nun aday göstermektir.

Sonra, iktidarın belediyelere el koyması karşısında izlenecek “ortak” politika oluşturulmalı ve bu girişimde tüm demokratik kesimlerin desteği alınmalıdır. En geniş katılımla hazırlanacak bu ortak politika, yalnız yerel yönetimlerin etkin ve verimli çalışmasını sağlamakla kalmayacak, demokratik bir ülke iktidarının temellerinin atılmasının da “ön çalışması” olacaktır.

Böylelikle AKP-MHP iktidarının CHP ve diğer muhalefeti sindirme girişimleri, muhalefetin ilkeler düzleminde işbirliği ile durdurulmalı ve tersine çevrilmelidir.

Eğer bu yapılmazsa, CHP bu tıkanmışlıktan bir an önce kurtulup hızla toparlanmazsa,  yerel seçimlerde halkın oylarıyla doğan büyük “umut” da yok olup gidecektir.

Çok daha olumsuzu, yerel yönetimlerin elden gitmesi,  partinin önceki yönetimiyle başlayan siyasal İslamcı iktidara desteğinin yeni bir aşaması olacaktır.

Oysa toplumun özgürlük, hukuk, eşitlik, laiklik, bilim, ekmek, güvenlik ve barış isteyen tüm kesimleri CHP’nin bir an önce kendine gelmesini istiyor ve bekliyor.

***

Hemşin merkezli depremden etkilenenlerin tümüne büyük geçmiş olsun diyorum.