Emekçilerle hemhal olmuş resimler

İbrahim Karaoğlu - Sanat Yazarı
Yaratıcılık, yaşamının enerji kaynağı. Resim, bir tür yaşam dürtüsü onun için. Yaklaşık 25 yıldır resim yapıyor. Sanat döngüsünü başlatan soyut dışavurumcu evreden günümüze kadar arayışlarla sürdürdü serüvenini. Biçimsel, duyusal ve anlatımsal bir ifadeyle oluşturduğu anlam, yapıtlarının özünü oluşturuyor. Kendi kurallarıyla biçimlenen, değişen, gelişen ve genişleyen imgelemlerle, kendi resimlerinin içinden bakıyor dünyaya. Sanat skalasını, pusulasının yönünü belirleyen çok ve çeşitli izlekleri kendi biçemiyle; her izlekte yine, yeniden deneysel arayışları yaşayarak şekillendiriyor.
Kendi kuşağının en üretken ressamlarından biri Baran Kamiloğlu. Her evresinde yeni imgeler üzerinden tanımlıyor izleklerini. Sanatsal varoluşunu, biçeminin sürekliliğini yitirmeden oluşturduğu yapıtlarla gerçekleştirmiş.
İnsan ve yaşam arasındaki ilişkinin özünü yansıtan emek kavramının en yüce değer olması gerektiğine olan inancı ve özlemi üzerinden, kendini adadığı en önemli izleklerden biri emekçiler. Her dönem resimlerinde var emek insanları. Çocukluğundan bugüne uzanan ömrünün çoğunu o insanların mekânlarında yaşamış. Yaratım sürecinin farklı evrelerinde, gerçekliği sorgularken; hep insanın insanla ilişkisini odak almış. Kimi resimlerinde yaşamın ironik, abartılı, grotesk, gerçeküstü yanlarını; kimi resimlerinde de sahici, yoğun duygularla yaşanmış görüngüleri yepyeni bir gerçeklikle yansıtmış. Bütünsel, birbirini tamamlayan; yaratıcısını aşarak izleyicisinin algılarıyla da tanımlanan yapıtlarla çoğaltıyor sanatını.
Kadrajına giren görüngüler kendi yaşam deneyimleriyle sınırlı değil; sıradan yaşamları, başkalarının acılarıyla, sevinçleriyle kurduğu ilişkileri ve insanları birbirine çeken duygu birlikteliğini öznel bir sanat diline dönüştürüyor.
Renk patlamalarıyla dolu, rengârenk bir aura var Baran Kamiloğlu’nun Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’ndeki “Eski Düşler Yeni Mitler” sergisinde. Yaşamını, düşlerini şekillendiren mekânları, insanları, ilişkileri, olayları, olguları plastik bir dille serimliyor…
İmgelerini çözdükçe keşfedilebileceğimiz görsel hikâyeler tutanağı resimleri. Kimi tuvallerindeki resimleri, farklı zamanların, mekânların iç içe geçtiği; silinmiş, eklenmiş, unutulmuş, anımsanmış şeylerle bütünleşmiş görsel efektlerle yüklü.
İlk resminden bugüne, baştan sona doğru; varyantlı bir sanat yolculuğu onunkisi. Soyut, yarı soyut bir biçemle; lirik senfonilerin partisyonları sanki ilk resimleri. Sonra, çocukluğun küçük hüzünleri, özlemleri, sevinçleri; yaşadığı mekânların varoluşunu şekillendiren ilişkiler, kaygıları, bekleyişleri, suskunlukları, mutlulukları, yoksunlukları, yoksullukla varsıllık arasındaki uçurumların derinliğe tanıklığı, endişeleri, tedirginlikleri, üzüntüleri… Yaşadıklarının, gördüklerinin, duyduklarının, okuduklarının izdüşümleri; renklerin çığlığıyla, desenlerle, dokularla, lekelerle tuval yüzeyinden, resimlerinin içinden, katmanlarından, içeriğinden gelip içimize dokunanlar. Her biriyle hemhal oluyoruz. Ve serginin sonunda, içimizi dolduran yeni imgeler, izler; onun eski düşleriyle, yeni mitleriyle yüklü resimlerinden yeni hikâyeler kuruyor içimizde.