Google Play Store
App Store

ABD ablukasındaki Venezuela’da siyasi irade, halkın desteğiyle daha azıyla daha fazlasını yapmayı öğrendi. Artık Venezuela izole olmak bir yana dursun, gelişmekte olan çok kutuplu dünyaya daha da entegre oluyor.

Emperyalist ablukaya karşı zafer
Halk, Maduro’ya destek verirken ABD yaptırımlarını protesto ediyor. (Fotoğraf: AA)

Roger HARRIS

İktidara geldiği 1998 yılından bu yana ABD emperyalizminin hedefi olan Venezuela’nın Bolivarcı Devrimi’nin geleceği, başkanlık seçimlerinin yapılacağı 28 Temmuz’da belirlenebilir.

Görevdeki Devlet Başkanı Nicolás Maduro ve diğer yedi başkan adayı, seçmenlerin iradesine saygı gösterme taahhüdünde bulundu. ABD tarafından desteklenen Edmundo González ve bir başka aday ise, aşırı sağın sadece kendi kazandığı seçim sonuçlarını kabul etmesiyle tutarlı bir şekilde, bu taahhüdü imzalamadı. Aynı şekilde, 18 Haziran’da ABD Kongresi’ne Maduro’nun “hileli” zaferinin tanınmaması için iki partili ve iki meclisli bir karar tasarısı sunuldu.

Bu seçim ABD’nin tek taraflı zorlayıcı tedbirleri bağlamında gerçekleşiyor. Bu sözde yaptırımlar, ekonomiyi felce uğratarak halkın hükümetinden vazgeçmesine neden olmak için tasarlanmış gerçek bir ekonomik ve mali ablukaya dönüştü. Washington’un bu tür dış müdahaleleri seçim şantajına eşdeğerdir.

Yine de Venezuela’nın Kuzey Amerika’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Carlos Ron, hükümet partisinin kazanacağından emin. Ron 25 Haziran’da Venezuela Dayanışma Ağı tarafından düzenlenen bir web seminerinde konuştu.

ABD’NİN HİBRİT SAVAŞI

Ron, Venezuela halkı ve hükümetinin Washington’un “maksimum baskı” kampanyasına direnerek dikkate değer bir ilerleme kaydettiğini açıkladı. Dibe vuran ekonomi artık tersine dönmüş durumda. Venezuela, yıllar süren ekonomik daralmanın ardından 2023 yılı sonu itibarıyla 11 çeyrek üst üste büyüme kaydetti.

Ron’a göre ABD’nin Venezuela’ya karşı yürüttüğü hibrit savaş, ekonomiyi geri dönülmez bir şekilde çökertmek yerine, kendi halkına karşı yaptırım çağrısında bulunan ve hatta ABD destekli bir askeri darbe seçeneğini haince onaylayan ABD destekli muhalefeti açığa çıkardı.

Venezuela Merkez Bankası ile ilişkili olan ve tek taraflı zorlayıcı tedbirlerin etkisi konusunda Birleşmiş Milletler Özel Raportörü ile işbirliği yapan ekonomist Yosmer Arellán da web seminerinde bir konuşma yaptı. Arellán, ABD yaptırımlarının Venezuela halkına yaşattığı acılardan bahsetti.

Ekonomist Arellán, ekonominin 2014 yılında başlayan petrol fiyatlarındaki düşüşten ve ABD’nin misillemelerinden korkan üçüncü tarafların ekonomik zorlayıcı tedbirlere aşırı uyumundan daha fazla etkilendiğini açıkladı. Ardından Covid vurdu. Pandeminin en yoğun olduğu dönemde, Venezuela’nın yeterli dövizi olmasına rağmen, ABD yaptırımları aşı satın almak için gerekli finansal işlemleri engelledi. Arellán bu tür önlemleri “toplumumuza atılan bombalara” benzetti.

Buna karşılık Venezuela’nın ekonomik durumu şu anda nispeten yükselişte görünüyor. Seminer ile aynı gün Başkan Maduro petrol üretiminin günde bir milyon varile ulaştığını açıkladı. Bu ayın başlarında Büyük Konut Misyonu sosyal programı kapsamında beş milyonuncu ev teslim edildi.

ERDEMLİ FORMÜL

Arellán, ekonomiyi toparlamak için üç adımlı “erdemli formül” olarak adlandırdığı şeyi anlattı. Bunun, ABD’nin tek taraflı zorlayıcı önlemleriyle cezalandırılan insanlığın yaklaşık üçte birlik kısmı için bir model olduğunu da sözlerine ekledi.

İlk olarak tek taraflı zorlayıcı tedbirlerin “zorbalığı” karşısında direniş geldi. Venezuela deneme yanılma yoluyla daha azıyla daha fazlasını nasıl yapacağını öğrendi. Zorunluluktan dolayı ülke, yüzde 90’ın üzerinde düşen petrol gelirlerine olan bağımlılığından kurtulmaya başladı. Küçük ve orta ölçekli işletmeler teşvik edildi. Sosyalist projeye karşı çıkmaya eğilimli olan özel sektör bile ABD önlemleriyle cezalandırılmıştı. Arellán’a göre bugün büyük şirketler yerli üretim kapasitesine daha fazla yatırım yapıyor.

İkincisi ise ekonomik serbest düşüşün durdurulması ve ekonomik istikrarın sağlanmasıydı. Özellikle iki alan kilit önem taşıyordu: Venezuela bolivarının (Venezuela para birimi) ABD doları karşısındaki döviz kurunun rasyonelleştirilmesi ve kontrolden çıkan enflasyonun dizginlenmesi. Aylık enflasyon yüzde 1,2’ye kadar düştü ki bu daha önce görülmemiş düzeyde düşük bir orandı.

Üçüncü aşama, ekonomiyi yabancı malları satın almak için petrol gelirlerine bağımlı bir ekonomiden, şu anda yüzde 90’ın üzerinde gıda egemenliğine sahip bir ekonomiye dönüştüren toparlanma aşaması oldu. Ekonomi, ABD’nin emperyalist hibrit savaşından kurtulmanın yakın gelecekte pek mümkün olmadığının bilinciyle çeşitlendiriliyor.

GÜÇLÜ İRADENİN ZAFERİ

Dışişleri Bakan Yardımcısı Carlos Ron, Chavez döneminin önemli kazanımlarını tersine çevirmek üzere tasarlanan ABD yaptırımlarının siyasi boyutlarını da açıkladı. Ron, yaptırımlarla amaçlananın umudu öldürmek ve “yağmacı kapitalizmin” saldırılarından sosyalizmi sorumlu tutmak olduğunu söyledi. Venezuela devleti ABD ve müttefikleri tarafından soyuldu: Denizaşırı varlıklarına, ABD’deki devlete ait petrol iştiraki CITGO’ya ve yurtdışında tutulan altın rezervlerine el konuldu.

Ron’a göre “yaptırımların sapkınlığı”, devletin halkın refahını destekleyen sosyal işlevlerini baltalaması. Yani, sosyalizmi kötü göstermek için hükümeti felç etmeye çalışıyorlar.

Ron, Hugo Chávez 1998’de başkan seçildiğinde yetersiz beslenme oranının yüzde 16 olduğu örneğini verdi. 2011 yılına gelindiğinde bu oran sadece yüzde 3’e düşmüştü. Ancak ABD’nin maksimum baskı kampanyasıyla bu oran yüzde 13’e yükseldi (hâlâ devrim öncesinden daha iyi ama yine de cezalandırıcı bir oran).

Venezuela rekor düzeyde dış göç yaşadı. Bu göç, ABD’nin iddia ettiği gibi siyasi zulüm nedeniyle değil, esas olarak ABD’nin siyasi amaçlı yaptırımlarının neden olduğu ekonomik beklentilerin kötüleşmesi nedeniyle gerçekleşti. Ancak şimdi Ron, vatandaşların Venezuela’ya geri döndüğünü ve geri dönüşlerine yardımcı olmak için yeni bir bakan yardımcılığı oluşturulduğunu açıkladı.

Washington Venezuela’yı hem mali hem de diplomatik olarak izole etmeye çalıştı. Dört yıl önce ABD ve 50 kadar müttefiki, Venezuela’da ulusal makamlara adaylığını bile koymamış olan “geçici başkan” Juan Guaidó’nun paralel hükümetini tanımıştı. Bugün sadece ABD, İsrail ve başka birkaç ülke seçilmiş hükümeti hâlâ tanımıyor.

Bu arada Venezuela Rusya, Çin, Türkiye ve İran gibi ülkelerle önemli yeni ekonomik ve siyasi bağlar kurdu. Küba, Nikaragua, Bolivya ve ALBA gibi bazı Karayip ülkeleriyle bölgesel ittifaklar güçlendirildi. Latin Amerika’nın önde gelen dört ekonomisinden üçü olan Brezilya, Meksika ve Kolombiya’daki dost hükümetlerle yakın işbirliği ilişkileri güçlendirildi. Venezuela ise Küresel Güney’e doğru yöneliyor ve gelişmekte olan ekonomilerden oluşan genişletilmiş BRICS+ ittifakına katılma olasılığı giderek artıyor.

Ron, Venezuela’nın izole olmak şöyle dursun, gelişmekte olan çok kutuplu dünyaya daha da entegre olduğunu belirtti.  Venezuela temsilcisi kısa bir süre önce BM Genel Kurulu başkan yardımcılığına seçildi. Ron, mevcut başarıları, birçok aktörü kapsayan “kolektif bir önderlik” olarak nitelendirdiği Başkan Maduro yönetimindeki güçlü ve tereddütsüz bir liderliğin siyasi iradesine bağladı. Bu, örgütlü “halk gücü” ile birleşti. Her ikisine de ihtiyaç olduğunu vurguladı. Venezuela’nın, halkın zorluklarla yüzleşme isteğini ve sosyalizm mücadelesinden vazgeçmeyen bir hükümeti ortaya koyduğunu belirtti.