Google Play Store
App Store

Lenin, yüzyıl önce -1916- kaleme aldığı “Emperyalizm-Kapitalizmin en yüksek aşaması” kitabında yeryüzünde paylaşılmamış tek bir toprak parçası kalmadığını, dünyanın egemenler arasında fiili paylaşımının tamamlandığını yazar. Evet, dünya –toprak bazlı- paylaşılmıştır ancak kapitalizm durmamaktadır gelişmektedir. Üretimin yoğunlaşması, daha fazla kar ve sömürü üzerine kurulu kapitalizmin yeni pazarlara ihtiyaç duyduğunu bunun da “yeniden bir paylaşımı” zorunlu tuttuğunu söyler.

Lenin, kapitalizmin bu gelişim sürecini eserinde şöyle açıklar; "Kapitalizm geliştikçe hammadde eksikliği de kendini o denli duyurmaktadır; rekabetin koşulları o denli sertleşmekte, bütün yeryüzünde hammadde kaynakları arama çabaları o denli alevlenmekte, sömürgelere sahip olma savaşımı o denli amansız olmaktadır." Kapitalist devletler kendi çıkarları doğrultusunda pazar bulma amacıyla başka uluslara müdahale etmektedir.

Aradan geçen yüzyıldan fazla sürede sistemin özünde değişen pek bir şey yok. Koşullar tam da Lenin’in tespit ettiği yüzyıl önceki gibi. Emperyalist kapitalist sisteminin krizinin derinleştiği, yayılmacı emellerin depreştiği, dünyanın yeniden paylaşım sürecinin hızlandığı bir tarih kesitindeyiz.

Gerileyen hegemonyasının tesisi için tüm gücünü ortaya koyan Amerikan emperyalizmi Trump önderliğinde yeni bir küresel paylaşım peşinde. Amerikan emperyal sermayesinin azgın temsilcisi Trump için “öncelik Amerikan çıkarları” ve bu zorla veya rızayla sağlanmalı.

Tam da bu nedenle Trump’ın Danimarka’ya ait Grönland’ı istemesi, Kanada’ya göz koyması, Ukrayna’nın nadir toprak elementlerini ve Panama Kanalı’nı istemesi yeni toprak savaşlarının başlangıcı. Kapitalist rekabet artık paylaşılan toprakların yeniden paylaşılmasına kadar dayandı. Emperyalist-kapitalist sistemin derinleşen krizi ve şiddetlenen rekabetinin semptomları olan tüm bu yaşananlar şaşırtıcı değil. Trump’ın toprak talepleri, fitilini ateşlediği “ticaret savaşı” hepsi kapitalist-emperyalist sistemin doğasının bir gereği.

ULUSLARARASI TOPRAK GASPLARI MASADA

Amerikan Dış İlişkiler Konseyi’nin önemli yayın organlarından Foreign Affairs dergisinde 4 Mart’ta çıkan “Bölgesel Genişlemenin Yaklaşan Çağı” yazısında bu yeni toprak paylaşım savaşı şöyle aktarılıyor: “Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden ABD Başkanı Donald Trump’ın Grönland’ı ele geçirme konusundaki açık ilgisine kadar, uluslararası toprak gaspları tekrar masada. Toprak fethi tehditleri, büyük güç rekabetinin yeni bir aşaması, artan nüfus baskıları, teknolojideki değişimler ve belki de en önemlisi değişen bir iklim tarafından yönlendirilen jeopolitiğin merkezi bir parçası haline geliyor.”

Trump, Danimarka’ya bağlı Grönland’ı gasp etmek için gerekirse zor kullanmaktan imtina etmeyeceğini açıkça deklare ediyor. Trump, öyle ya ada böyle ele geçireceğini söylediği Grönland’ın önemini Temsilciler Meclisi’ndeki ilk konuşmasında şöyle açıklayacaktı: "Grönland’a ulusal ve uluslararası güvenlik için ihtiyacımız var." ABD’nin Grönland’a yönelik emperyal iştahı toprak için yeni bir küresel rekabetin sadece açılış bölümü.

Grönland için çekişme sadece bir başlangıç. Dünyada Grönland’ın profiline benzer bir profile sahip düzinelerce bölge bulunuyor. Faroe Adaları, Falkland Adaları, Fransız Guyanası veya Yeni Kaledonya gibi yerler büyük güçlerin ilgi odağındalar. Tüm bu alanlar yeniden bir paylaşıma maruz kalabilir.

Yeni toprak kapışmasının bir diğer önemli adresi de Kuzey Kutup dairesi yani Arktika ve Antarktika. Buzullar eridikçe açılacak yeni kuzey nakliye rotaları Grönland’ı ve Kuzey Kutbu’nu ve Antarktika’yı paha biçilmez kılıyor.

Michael Albertus’un Foreign Affairs’teki yazısından aktaracak olursak, buz örtüsü şimdiye kadar Grönland’daki mineral yataklarının keşfini sınırlasa da bilim insanları adanın önemli miktarda demir cevheri, kurşun, altın, nadir toprak elementleri, uranyum, petrol ve diğer değerli kaynaklara sahip olabileceğine inanıyor. Kanada, Rusya, Çin, Hindistan, ABD gibi büyük aktörlerin hepsi Atlantik ve Pasifik Okyanuslarını birbirine bağlayan rotalara göz dikmiş durumda.

ANTARKTİKA VE ARKTİKA’DAKİ EMELLER

Soğuk Savaş sırasında, büyük güçler Antarktika Antlaşması’nı imzalayarak kıtadaki toprak iddialarını bir kenara bıraksa da bu düzenleme artık çözülmeye başlıyor. ABD’nin açık isteğine karşılık Çin ve Rusya da Antarktika’daki çıkarlarını ulusal güvenlik stratejilerine dahil ettiler. Büyük güçlerin bu yönelimine karşı Arjantin ve Şili de toprak iddialarını dillendirerek yanıt verdi. İsrail’in Filistin ve de Suriye’deki gaspları toprak işgallerinin en çarpıcı olanı. İsrail’in yayılmacılığı Güney Lübnan’a da sirayet edebilir. Orta ve Batı Afrika’daki toprak anlaşmazlıkları, çok uluslu şirketlerin büyük ölçekli arazi edinme girişimleri hepsi bu alandaki emellerin açı bir dışa vurumu. Ruanda destekli M23 hareketinin mineral zengini Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusundaki “işgali”nde Ruanda’nın bu ülkedeki değerli minerallere yönelik hamlesinin etkisi var.

Özetle kaynaklar eridikçe, kapitalizmin kriz dinamikleri derinleştikçe emperyalist saldırganlık kendisini daha şiddetli şekillerde gösterecektir. Rekabet, büyük güçlerin yeni topraklar edinme çabalarını körükleyecektir. Grönland’da, Orta Afrika’da, Kuzey Amerika’da, Hint-Pasifik’te yeni toprak çatışmaları an meselesi.

Büyük güç rekabeti kızıştıkça üçüncü dünya savaşı söylemlerinin bu kadar yoğunlaşması tesadüf değil. “Kurallara dayalı uluslararası düzen”in yok edildiği 21’inci yüzyılın bu evresinde kendilerine yeni topraklar arayan emperyalist merkezler, onu elde etmek için güç kullanmaktan çekinmeyebilirler. Paylaşım rekabeti şiddetlenirken toprak yarışı daha yeni başlıyor.