Google Play Store
App Store

İsrail’in 13 Haziran'da İran'ı vurmasıyla başlayan savaş Ortadoğu’da yeni bir dönemin kapılarını araladı. Saldırı zamanlaması itibariyle sürpriz olsa da beklenmedik değildi. Zira Gazze, Lübnan, Suriye’nin ardından sıranın İran’a geleceğini İsrail savaş makinesi sıklıkla dillendiriyordu.

7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısının ardından aradığı fırsatı yakalayan İsrail, bu tarihten itibaren tüm bir Ortadoğu’yu emperyalist-siyonist çıkarlar doğrultusunda dizayn etmek için harekete geçti. Esasında bir güvenlik devleti olan İsrail, İran’a karşı kapsamlı bir güvenlik siyaseti izliyor. 2018’den itibaren İran’a karşı uygulamaya başladığı askeri-güvenlik siyasetinin temeli “ahtapot doktrini”ne dayanıyor.

AHTAPOT DOKTRİNİ

Sonradan başbakanlık da yapacak olan dönemin İsrail Savunma Bakanı Naftali Bennet tarafından formüle edilen doktrin, Tahran’ın bölgedeki kolları (müttefikler) yerine “ahtapot”un kendisini (İran) hedef almayı içeriyor. Ancak başa ulaşmak için de kolların kesilmesi gerekiyor. Sırasıyla Hamas’ı, Hizbullah’ı, Esad yönetimini çökerten İsrail, 12 ay gibi kısa bir sürede bu emellerini gerçekleştirince nihayetinde İran’ı doğrudan hedef almaya başladı.

Son birkaç yıldır da bu doktrin çerçevesinde İran ile savaşını bu ülkenin derinliklerine taşımaya yöneldi. Geçen yıl ağustos ayında Hamas lideri İsmail Haniye’nin Tahran’da vurulması, yine kapsamlı şekilde gerçekleştirilen füzeli saldırılar hepsi bu doktrinin unsurları.

YÜKSELEN ASLAN SALDIRISI

Netanyahu yönetiminin “Yükselen Aslan” adını verdiği saldırı da bu stratejiye dayalı. Pandoranın kapağını açan saldırı Ortadoğu’nun emperyalist namlularla dizayn etme girişiminin yeni evresi. Amerikan menşeli Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) bu yeni kanlı sahnesinde ilk perde 7 Ekim’de açılmıştı. Hamas ve Hizbullah’ın denklemden düşürülmesinin ardından ikinci perde 27 Kasım’da Suriye’de açılmış, 8 Aralık gibi kısa bir sürede tamamlanmıştı. 13 Haziran İran saldırısı BOP’un 3’üncü aşamasının ilk ve duruma göre belki de son etabı.

Aşırı sağcı figürlerle donatılan Tel Aviv yönetimi Ortadoğu’da emperyalizme ve siyonizme uyumlu iktidarlar, rejimler yaratmanın peşinde. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) nihai amacı da bölgenin ABD-İsrail çıkarları ekseninde dizayn etmek. Bu planın önündeki engeller birer birer kaldırılıyor. Filistin, Lübnan, Suriye bu kapsamda dönüştürülürken bölgeyi kendisi için “dikensiz gül bahçesi”ne çevirmek isteyen İsrail’in önündeki en büyük engel İran bariyerini aşmak.

İsrail, ABD ve Körfez ülkeleri destekli Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki köktendincilerin 8 Aralık’ta Suriye’yi ele geçirmesiyle Ortadoğu’da önemli bir eşik aşılmıştı. Ancak bu yeterli değildi, Ortadoğu’nun Amerikan emperyalizmi ve İsrail çıkarları doğrultusunda yeniden tasarlama projesinde İran mutlak suretle bertaraf edilmeliydi.

Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından dahi “savaş suçlusu” ilan edilen Netanyahu’nun bu kadar pervasız bir şekilde hareket etmesi nedensiz değil. Bunun pek çok etkeni var. Bunlardan en önemlisi uluslararası jeopolitik denklemin yarattığı politik iklim. İkincisi toprak genişletmeye çalışan, Kanada ve Grönland’a dahi göz koyan Trump etkisi. Üçüncüsü Ukrayna savaşı. Rusya’nın Ukrayna, Çin’in Tayvan krizleri üzerinden “esir” alınması Batılı hegemon güçlerin arkasını sıvazladığı Netanyahu’ya aranan fırsatı veriyor.

EMPERYALİST OYUNLAR

Bu sadece bir İsrail-İran savaşı değil. İsrail’in saldırısı emperyalizmin yeni yönelimlerinden bağımsız ele alınamaz. Tam da bu nedenledir ki ABD savaşın tam merkezinde konuşlanmış halde. Ortadoğu’daki jandarması İsrail’i kullanan ABD, bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda, bu ülkeyi de önceleyerek dönüştürme arayışında. Amerikan emperyalizmi ağırlık merkezini Hint-Pasifik’e kaydırsa da dünyanın enerji deposu Ortadoğu’yu siyasal İslamcılar ve İsrail üzerinden şekillendirmek istiyor. Ortadoğu'yu dünyanın kaynama noktasına getiren de bu emperyalist müdahalecilik. Trump’ın İran’a yönelik tehditleri, savaş uçakları ve gemilerin sevk edilmesi, Tel Aviv’e yönelik sınırsız destek bu işbirliğinin somut göstergeleri.

SUÇ ORTAĞI İSLAMCILAR

Emperyalist-siyonist birlikteliğinin suç ortağı ise siyasal İslamcılar. ABD’nin BOP kapsamında Ortadoğu’ya dayattığı yıkım projesinin koç başı İsrail olsa da proje Türkiye dahil bölgedeki siyasal İslamcı rejimler üzerinden uygulamaya sokuldu.

İsrail ve emperyalizm ile uyumlu siyasal İslamcı rejimler, Libya’daki yıkımdan Suriye’ye, Yemen’den Irak’a, Filistin’den Lübnan’a bölgedeki emperyalist oyunda birer piyonu olarak rol aldılar. Ve de empeyalist güzergahın önündeki “ayrıksı taşlar”ın temizlenmesinde İslamcılar katkı sundular. Suriye’nin köktendinci HTŞ’ye teslim edilmesinde Tel Aviv-ABD kadar Ankara, Doha ve Riyad’ın dahli söz konusuydu.

Emperyalizm ve gericilik kıskacındaki Ortadoğu’da 13 Haziran itibariyle yeni bir kanlı sayfa açıldı. İran'a saldırı İsrail’in gözünü nasıl da kararttığının göstergesi. Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda dönüştürmek için tüm bölgeyi ateşe atmaktan çekinmeyeceklerini gösterdiler. Ortadoğu’nun bir bütün olarak denetim altına alınması, emperyalist sisteme entegre edilmesi için başlatılan bu tehlikeli savaşın seyri Trump’a yani Amerikan emperyalizminin tavrına bağlı.

BOP’un bu yeni savaş sahnesi hiç olmadığı kadar büyük yıkımlara gebe. Emperyalistlerin ve siyonistlerin saldırılarına ve oyunlarına karşı net bir duruş sergilemek, İran ve Ortadoğu halklarının yanında olmak güncel bir görev.