Bugünden sonraki dördüncü yazım tarihi bir güne, 15 Mayıs'a denk geliyor! Uzun zamandır seçimden başka gündemimiz yok, daha otuz gün de olmayacağı kesin ve ben bugün bir Muharrem İnce yazısı daha yazıyor olmanın derin mutsuzluğunu yaşıyorum. Bir kuşağın bir kesimine bazı şeyleri anlatmak bu kadar zor olmamalıydı.

“Bir kesimine” diyorum, çünkü Z kuşağının tümü bu adamın peşinde koşuyor diye bir şey yok tabii ki. Tamam, kimse de bunu iddia etmiyor zaten ama ben bu bir kesimin de benim çevremden çok uzakta olduğunu düşünüyordum. “Kim yahu bunlar, neyin peşindeler, ne düşünüyorlar acaba” diye merak ediyordum. Meğer çok uzağımda değilmiş. Bizim Emre de İnce'ye verecekmiş oyunu. Bizim Emre yeni 18 oldu. Bu sene ilk defa oy kullanacak. Peki kim bu Emre?

Karı, koca çok yakın arkadaşlarımın oğlu. Elimde büyüdü desem yalan olmaz. Kardeşim gibi severim. Zehir gibi bir çocuk. Okuyan, araştıran, sorular soran. Sporcu, çevresinde popüler. Her girdiği ortamda sevilen. Uzun boylu, yakışıklı, sırım gibi delikanlı. Tutturmuş “Benim oyum İnce'ye” diye. Yazılar, videolar falan gönderdim annesine. “Baksın şunlara bir” dedim. “Sen bir konuş” dedi annesi. "Konuşmam ben, tansiyonum fırladı zaten son dönemde, iyi değilim. Konuşmayı denerim, ters bir şey söyler, sinirlenirim, yine çıkar tansiyonum." Korktum. Gitsem dövsem mi diye düşünüdüm. O da olmaz; eşek kadar oldu herif. Basketbol falan oynuyor. Tek eli benim iki elimin iki katı oldu. Bir tane koysa bana yarısı boşa gider şimdi. Bir de madara olmak var. Babası dövecek, rica ettim.

***

Şaka bir yana, madara demişken... İnce'nin en son konuk olduğu Babala TV programını izledim. Genç bir arkadaşım soruyor:

“Sizin genel başkan yardımcınızın eşi Kolin İnşaat'ta çalışıyor. Bu konu hakkında açıklama yapacak mısınız?” Cevap veriyor Muharrem Bey. Elindeki kağıtları sallıyor, bağırıyor: “Hazırlıklı geldim. Bu konuyu açacağınızı biliyordum. Madara olun diye erken yaptım!"

Madara ne demek? Bu “argo” sözcüğün sözlük anlamı şöyle: “Düşük nitelikli, kötü, niteliksiz, sevimsiz.” Sahnede yıllların tecrübesiyle bir siyasetçi, bir cumhurbaşkanı adayı hatta, damarlarını çıkarta çıkarta, en maganda haline bürünüp bir insanın, “madara” diye bağırıyor pırıl pırıl gençlere. Ortalık karışıyor. “Lütfen salondan özür dileyin... Lütfen sözünüzü geri alır mısınız...”

“Biz zaten bundan bıktık. Bize bu şekilde konuşulmasından, böyle davranılmasından bıktık... Yirmi bir senedir zaten bize bu şekilde hitap ediliyor ve biz artık bunu değiştirmek istiyoruz. Bugün şu an bu şekildeyseniz yarın iktidara geldiğinizde nasıl olacaksınız, çok merak ediyorum...” Sonra soruyu soran arkadaşa “Fetöcü” diyor İnce... Böyle böyle şeyler... Bu tür videoları, yazıları falan gönderince de “siz de işte AKP'nin koyunları gibisiniz, her şeye inanıyorsunuz” gibi şeyler söylüyor Emre.

***

Biz, bu ülkede soğanın tanesi yüz lira bile olsa akıl almaz bir fanatizmle birini destekleyecek birileri olduğunu biliyorduk. Hep söylerdik. Bunlara “koyun sürüsü” demek işin kolayıydı. Bizler de zaman zaman bu hatayı yaptık. Yapılması gerekenin bu insanların eğitim seviyelerini, yaşam kalitelerini yükseltmek olduğunu bildiğimiz halde. Bu eğitimsiz, cahil bırakılmış insanlar, her ne pahasına olursa olsun kendilerinden gördükleri liderlerini destekleyeceklerdi. Hatta bir bakan çıkıp “Eğitim seviyesi yükseldikçe bizim oylarımız düşüyor” bile diyebilmişti. Hiç yüzü kızarmadan hem de.

Sen ve arkadaşların onlardan değilsiniz Emre! Anneleriniz, babalarınız yemediler yedirdiler, içmediler içirdiler. Siz güzel okullarda okuyun, iyi beslenin, spor yapın, güzel konuşun, güzel, ince zevkleriniz olsun, ailenize, çevrenize, memleketinize hayırlı bir evlat olun diye.

İnsanlar bedel ödediler. Bu iktidarın nefret savaşı sayesinde bu ülkede şu anda kaç suçsuz, günahsız insan cezaevlerinde biliyor musunuz? Kaç kişi kendini astı, kaç kişi işkence gördü, kaç kişi açlıktan öldü, haberiniz var mı? Var tabii ki, olduğunu biliyorum. Ee o zaman? Bir tane bile ileriye dönük projesi olmayan, varsa bile bunları anlatmak yerine yirmi küsur yıldır alıştığımız üslupla parmak sallayan, ayar veren, bağıran biri var sahnede. Bu, bir öncekinin aksine kıçını sallayıp dans da edebiliyor. Yakıştırıyor musunuz Atatürk'ün Çankaya'sına? Bu ülkenin aydınları, müzisyenleri, şairleri, yazarları, tiyatrocuları, bilim insanları bas bas bağırıyor “Buna vereceğiniz her oy mevcut iktidara verilmiş sayılır” diye. Bu insanlara “koyun” demek ayıp olmuyor mu? Yakışıyor mu size? En basit matematik ile bile içinden çıkabileceğiniz bu duruda neyin inadını kime yapıyorsunuz? Yazık değil mi?

Bu topraklarda yetişmiş en değerli insanlardan Metin Akpınar, Kafa Tv'de Candaş Tolga Işık'ın “Kızıyor musunuz siz de Muharrem İnce’ye, oyları gerçekten bölüyor mu sizce?” sorusuna bakın nasıl yanıt veriyor: “Tabii bölüyor net! Bunu bilmeyecek adam değil Muharrem İnce, intikam alıyor yani ben öyle hissediyorum başka türlü olamaz. Yüzde 30’la ikinci tura kalacağım, yüzde 60’la cumhurbaşkanı olacağım iddiası çok akıllı bir iddia değil. Allah tarafından vahiy gelirse böyle şey söylenir. Normal bir insan bunu söyleyemez. O zaman geriye ne kalıyor. Yüzde 9-10 oyla millet ittifakını engelleyecek bu kadar. Bu da kimin lehine olur? Cumhur İttifakı’nın lehine olur.”

Emre, bana inanmıyorsan Metin Abi'ye inan...

Tüm Z kuşağını temsilen senin gözlerinden gözlerinden öperim canım kardeşim...