Google Play Store
App Store

Merkez Bankası’nın kendi anketinde 12 ay sonrası için enflasyon beklentisinin hanehalkı için yüzde 54.39, reel sektörde ise yüzde 36.30 olduğu bir ortamda, kimsenin enflasyon hedeflerine neden ikna olmadığı ortada.

Enflasyon hem yüksek hem de inandırıcı değil
DİSK, TÜİK’in fiyat alım listesini 2022’den beri açıklamamasına karşı eylem yapmıştı. (Fotoğraf: DİSK)

TÜİK’e göre Ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 2.55 arttı. 2025 Aralık sonuna göre artış oranı yüzde 28.63’ü buldu. Böylelikle 2025’i öngörülen yüzde 25-29 aralığında kapatmak bir yana dursun, iktidarın yılı “yüzde 30’un altına indik” tarzı bir propagandayla kapatma şansı da kalmadı. Son 1 yılın tüketici enflasyonu da yüzde 32.87 şeklinde gerçekleşti. Yurttaşın asıl muhatap olduğu on iki aylık ortalama enflasyon ise yüzde 37.15 oranını buldu.

MERKEZ HAVLU ATTI

Gelgelelim bu veriler TÜİK’le paralel sonuçlar vermesi için güncellenen İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) açıkladığı sonuçların da çok dışında. İTO’ya göre 2025 Ekim’de tüketici fiyatları aylık yüzde 3.31 artarken, yıllık enflasyon da yüzde 40.84’ü buldu. Bu çelişki TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının inandırıcılığını bir kez daha sorgulattı.

Öte yandan sözü edilen sonuçlar bile başta Mehmet Şimşek ve TCMB ekonomi yönetiminin uyguladığı dezenflasyon programının zaten düşük seyreden kredibilitesini iyice zayıflattı. Şimşek “Enflasyonda yüzde 33 bir ilerlemedir ama yüzde 25-29 bandı zor” diyerek savunmacı bir söylem tutturdu. TCMB de Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti’nde, “Veriler dezenflasyon sürecinin yavaşladığını göstermektedir. Öncü verilere göre gıda fiyatlarındaki olumsuz seyir hız kesmekle birlikte sürmektedir” tarzı bir ifade ile adeta havlu attı. Bu metne konu olan Ekim ayı faiz kararıyla enflasyon yükselirken 100 baz puan indirime gitmesi de piyasalar açısından tutarsız bir görüntü verdi.

ENFLASYON YÜKSELİRKEN FAİZ İNDİRİLİYOR

Yüzde 39.50 politika faizi hala çok yüksek. Ayrıca sadece faizi yüksek tutarak enflasyonun düşürülebileceği beklentisi de geçersiz. Ancak TCMB’nin yurttaşın dertleri, sıkıntılarıyla pek ilgisi bulunmayan, sadece piyasalardan takdir bekleyen bir kuruluş olduğunu düşünürsek, enflasyon cephesinde işler yolunda gitmezken faiz indirimine başvurması hem bir tutarsızlık karinesi hem de Saray’ın talimatları dışında davranamadığının tescili gibi algılandı. 2023 Haziran’da enflasyonu yüzde 38.21 ile devralıp, halka onca bedel ödettikten sonra ancak yüzde 32.87’ye çekebilmek tam bir fiyasko sayılmalı. Zaten Şimşek’in, “program hem iç hem dış şoklara rağmen raydan çıkmadı” diye avunması da bir çıkmaza girdiklerini kanıtlıyor.

ÜRETİCİ FİYATLARI ÇIKIŞA GEÇTİ

Bu arada yurt içi üretici fiyatları da Ekim’de yüzde 1.63 artınca, yıllık enflasyon yüzde 27’ye yükseldi. 2024 Ekim’deki artış oranı yüzde 1.29 olduğu için bu veri yıllık üretici enflasyonunu yukarı çekti. Her ne kadar üretici fiyatları artışı tüketici fiyatlarının altında seyretse de gecikmeli olarak tüketici enflasyonunu etkileyeceği düşünülürse, bu cephede de işler yolunda gitmiyor. Üretici fiyatlarının bu seyriyle, tüketici enflasyonunun 2026 yılında yüzde 13-19 aralığında gerçekleşmesi hedefi örtüşmüyor. Tüketici fiyatlarıyla üretici fiyatları arasında yıl başında 15 puan civarında bulunan, enflasyonun düşme eğilimine gireceğinin belirtisi sayılan makas da böylelikle 5.9 puana kadar daraldı.

YURTTAŞ ZORUNLU HACAMALARA SIKIŞTI

Ekim ayında fiyatlar mallarda yüzde 2.94, hizmetlerde yüzde 1.79 arttı. Böylece mal enflasyonu yüzde 27.65, hizmet enflasyonu yüzde 44.44 gerçekleşti. Dar gelirli yurttaşların harcamaları başlıca üç kalemde yoğunlaşıyor; gıda, kira ve ulaştırma. Yıllık fiyat artışları kirada yüzde 66.28, gıdada yüzde 34,64 ve ulaştırmada yüzde 41.33 ile yüzde 32.87’lik manşet enflasyonun üzerinde seyrediyor. Bu bir bakıma emekçinin enflasyonunun ortalamadan daha yüksek olduğuna işaret ediyor. Ekmek ve tahıllardaki yüzde 40.56’lık fiyat artışı ise yoksul kesimler açısından bu saptamayı perçinliyor. Giyim ve ayakkabıda yüzde 7.27, dayanıklı mallardaki yüzde 23.20’lik ortalamanın altındaki enflasyona gelince, düşük seyreden kur yanında geniş halk kesimlerinin talebinin zorunlu ihtiyaç maddelerine sıkışmasının, isteğe bağlı harcamaların iyice daralmasının doğal bir sonucu gibi duruyor. Sadece üst gelir grubunun işine yarayacak bir gelişme görünüyor.

TUZAĞA DİKKAT!

TÜİK’in açıkladığı enflasyon verisiyle Yeniden Değerleme Oranı da belli oldu. 12 aylık ÜFE ortalamasına göre hesaplanan yeniden değerlemenin böylelikle yüzde 25.49 uygulanması beklenir. Normalde yeniden değerleme oranı; ehliyet, pasaport, motorlu taşıtlar vergisi (MTV), vergi, harç ve cezaları belirler. Ama Mehmet Şimşek bu konuda bir açıklama yaparak, vergi ve harçlardaki güncellemenin enflasyon hedefleri dikkate alınarak yeniden değerleme oranından daha düşük oranda yapılmasının gündemlerinde olduğunu açıkladı. Bu ilk bakışta mutlu bir haber gibi görünüyor. Taşıt sahipleri daha düşük MTV ödeyerek, yurt dışına çıkış harçları düşük bir orandan belirlenecek vb. Gelgelelim deneyimlerimiz, bu hamlenin asgari ücreti, emekli ve kamu çalışanları maaşlarını belirlerken, yine gerçekleşme şansı çok düşük olan enflasyon hedeflerinin temel alınacağı, “biz üzerimize düşeni yaptık, siz de fedakarlığa katlanın” türü bir söyleme eşlik edeceği fikrini akla getiriyor.

12 ay sonrası için enflasyon beklentisinin TCMB’nin kendi anketinde hanehalkı için yüzde 54.39, reel sektörde ise yüzde 36.30 olduğu bir ortamda kimsenin enflasyon hedeflerine ikna olmadığı ortada. Ancak 2026 yılı ücretleri belirlenirken insanların kaderinin iktidarın insafına terk edilmemesi için hak sahiplerinin taleplerini çok daha kararlı ve mücadeleci bir şekilde dile getirmesi büyük önem taşıyor. Toplumsal muhalefetin de bu çabayı gündeminin merkezine yerleştirmesi hem hakkaniyetli bir davranış niteliği taşıdığı, hem de sade yurttaşın gündelik sıkıntılarına tercüman olarak kitleselleşmesine katkı sağlayacağı için hayati önem taşıyor.