Google Play Store
App Store

Dün gazetemizde 12 Eylül darbesinin ardından başlayan direniş mücadelesi sırasında 27 Mayıs 1981 tarihinde işkencede öldürülen Artvinli bir devrimci olan Ensar Karahan’ın anma ilanı vardı. İlanda döneme ilişkin birçok ayrıntı anlatıldı. Ama bir yerinde geçen “Ensar Hükümeti” en ilginç olandı. Sahi Artvin’in Şavşat ilçesinde kurulan Ensar Hükümeti neydi? Merak edip dönemin tanıklarına sorduk. Aldığımız yanıt bugünlerin moda sorusu olan “muhalefet ne yapmalı”ya verilen yanıt gibiydi: “Şavşat’ta yaşayan devrimciler olarak her sorunla ilgilendik. Arazi anlaşmazlıklarından, orman köylüsünün dertlerine, öğrenim özgürlüğüne kadar. Sadece sorun tespit etmedik iktidar erkine çözüm önerileri sunduk. Olmayınca da önerdiğimiz çözümü kendimiz hayata geçirdik. Sonuçta halk ne derdi varsa bize geldi. Yani çareyi Demirel’in hükümetinde değil Ensar’ın hükümetinde aradı ve buldu.”

Düşünün elinizde tüm meselelere vakıf bir kabineniz yok, ortalıkta dolaşan dokunulmazlığı olan milletvekili de değilsiniz hatta parti bile değilsiniz. Ama tüm bir halka güven verecek bir süreç işletip çözümler üretebiliyorsunuz. Bu nedenle de yöre halkı devletin hükümeti ile kıyaslayıp size yeni bir isim buluyor.

MUHALEFET YAPAMAZ MI?

Bundan tam 45 yıl önce çok daha zor koşullarda yaşananları anımsatıp bugüne gelelim.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte ülke yönetiminde tüm yetki tek adama devredildi. Atamalardan, bütçeye her şey ona bağlı artık. O yüzden ne sorun varsa ne talep varsa tek muhatabı da Saray haline geldi. Meclis ise Saray’da pişirilen konuların onaylanacağı mekâna dönüştürüldü. Kısacası Erdoğan ve Bahçeli ikna edilmeden memlekette hiçbir meselenin çözülmesi mümkün olamaz hale geldi. Muhalefetin işlevi Meclis’in sınırlarına kadar çekildi. O da herkesin her dakika yaşadığı ve milyonlarca insanın hayatını cehenneme çeviren sorunların bir kez daha Salı grup toplantılarında ifade edilmesi çerçevesini aşamaz hale gelmişti.

Cumhur İttifakı’nın kurduğu rejime karşı mücadele edenler 31 Mart seçiminde önemli bir mesaj verdi ve yeni bir muhalefet çizgisinin önünü açtı. En azından başka bir yol yürümenin mümkün olabileceğine dair moral motivasyonu artırdı.

Ekonomik kriz, doğanın ve insanın sömürüsü, tarikat ve cemaatlerin merkezinde olduğu gerici kalkışma, demokratik alanın iyice daraltılması gibi onlarca sorun alanı ve mücadele başlığı var. Her biri için sayfalarca tespit, çözüm önerisi muhalefetin elinde mevcut. Muhalefet partileri bu başlıkları her fırsatta ifade ediyor, sonrasında da iktidardan talepler listesine ekliyor. Sonrasında ise tüm bu başlıkların önemli çoğunluğu iktidara gelinecek güne havale edilip rafa kalkıyor.

Çok açık ki bu tutum muhalefeti sorunların çözümü konusunda devre dışı bırakıyor. Ayrıca halkın büyük çoğunluğu muhalefet partilerinin sorunlarının dile getirilmesinden memnun olsa bile çözüm için yüzünü Saray’a dönmüş olduğu durumu değiştirmiyor.

Emeklilerin, üreticilerin, kadınların, öğretmenlerin, ekoloji mücadelesi verenlerin sesi bugünlerde dünden çok daha gür çıkıyor. Mitingler, basın açıklamaları daha yaygın ve kitlesel. Seslerini Saray’a duyurma çabasından geri adım atmıyorlar. Cumhur İttifakı ise ısrarla tutumunda bir değişiklik yapmıyor ve talep edenlerin yorulmasını bekler haldeler.

İşte tam da burada bir kez daha 45 yıl öncesine dönmekte fayda var.

ESKİ DÜNYA ARKAMIZDA

Dünya ve Türkiye değişti ve çok katmanlı sorunlarla boğuşuyor. Kuşkusuz bu konulara dair yeni sözler söylenmeli yeni çözümler bulunmalı. Ama ne yapılmalı ve nasıl yapılmalı sorusuna, geçmişe bakarak doğru yanıtlar üretmek mümkün.

İtiraz etmek, eleştirmek muhalefet hareketlerinin en önemli görevlerinden biri. Halk bunu yaklaşık 15 yıldır her fırsatta hatta partilerden çok daha kararlı bir şekilde yapıyor. Cumhur İttifakı’nın yaşadığı gerilemede bu tutumun önemi çok büyük. Bu gerilemenin kalıcı hale gelmesi hatta bu fikrin bir daha yeşermemesi için bunlar yeterli olmayacaktır. Bugünden başlayarak sorunları çözecek mekanizmaların toplumun içinde oluşturulması, kalıcı kılınması gerekir. Vaat edilen hedef olarak gösterilen gelecek güzel günlerin nüvelerinin bugünden görülmesine hissedilmesine ihtiyaç var.

Bu bağlamda Ensar Hükümeti boş öylesine söylenmiş bir söz değil. Halkın teveccühünü ve insanlara duyduğu güveni gösteriyor. Halkın imbiğinden süzülerek gelen bir söz.

Ve bugün bile yol gösteriyor.

Bize bugün bile ‘yeninin’ kapılarını açan eski dünyaya selamla.