Erbil’de seçimler, Saray’da hesaplar
Amerikan/Batı emperyalizminin Ortadoğu’yu İsrail saldırganlığı üzerinden dizayn etme planlarının bir ucu da kaçınılmaz olarak Kürtlere çıkıyor. Bölgedeki “sıcak gelişmeler”in merkezinde yer alan Irak Kürtlerinin 20 Ekim’deki kritik seçimi bölgesel saflaşmayı net bir biçimde gösterdi.
Ortadoğu büyük bir alt üst oluş içinde. Bölgede çarpıcı gelişmeler yaşanıyor. Amerikan/Batı emperyalizminin Ortadoğu’yu İsrail saldırganlığı üzerinden yeniden dizayn etme planları taşları yerinden oynattı. Netanyahu’nun savaşı yayma hamleleri, Lübnan, Suriye ve İran’daki gelişmeler birbirini tetikleyerek yayılıyor. Yerel, bölgesel, küresel aktörler yeni denklemde pozisyon alma, oyun kurma/bozma, safları sıklaştırma peşinde.
Bölgesel dengelerin değişmeye yüz tuttuğu, küresel konjonktürün her türlü oyuna elverişli olduğu bu kaotik iklimde Ortadoğu’yu yeniden şekillendirme girişimi Kürtleri de kapsıyor haliyle.
Erdoğan-Bahçeli’nin “iç cephe tahkimatı” için gerekçelendirdiği bölgedeki “sıcak gelişmeler”in önemli bir ayağında da Kürt meselesi var. Dört parçadaki Kürtlerin her bir bölümünde dikkat çekici hareketlilik yaşanıyor. Ve bu her bir parçadaki gelişmeler de Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
BİR SEÇİM, ÇOK AKTÖR
Gazze’de fitili yakılan savaşın Irak, Suriye ve İran’a sıçraması hedeflenirken Irak Kürtleri 20 Ekim’de kritik bir seçime gidiyor. Söz konusu Ortadoğu’nun kaygan zemini olunca Kürtler de artık denklem dışında tutulamayacak aktörlerden. Kürt siyasi aktörler küresel güç mücadelesinin Ortadoğu ayağında stratejik bir konuma sahip. Haliyle Kürtlerin gerek Suriye gerekse de Irak’taki tercihlerinin bölgesel denklemde yadsınamayacak bir ağırlığı söz konusu.
BÖLGESEL SAFLAŞMALAR
İki yıldır ertelenen, sonuçları itibarıyla İran’dan Türkiye’ye, Suriye’den Irak’a tüm bölge ülkelerini direkt ilgilendiren Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) seçimlerinde ikili bir saflaşma oluşmuş durumda.
Süleymaniye cephesi: Talabani ailesinin yönetimindeki Süleymaniye merkezli Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), İran, PKK ve PYD tarafından da destekleniyor. Kürt Yönetimi’nin yöneticilerinden de olan Bafıl ve Kubat Talabani kardeşler Erbil merkezli Barzani yönetimine, “davayı satmak”, “Türkiye’nin güdümüne girmek”, “Kürt birliğini baltalamak” gibi sert eleştiriler yönetiyorlar. Bafıl Talabani’nin PKK ve Suriye’deki PYD/YPG ile kurduğu yakın ilişkiler, Erbil ve Ankara’da ciddi rahatsızlık nedeni. Öyle ki Türkiye, Süleymaniye yönetimi ve Bafıl Talabani’yi uzun süre önce “kara liste”ye aldı.
Erbil cephesi: Barzani Ailesi’nin kontrolündeki Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) oluşturduğu hatta ise Türkiye, İsrail, ABD ile Suriye Kürtlerinin ENKS etrafında bir araya gelen küçük bir kesiti var. Erbil yönetiminin her üç başkent ile de sıkı bağlantıları var ve IKBY Başkanı Neşirvan Barzani neredeyse her ay Ankara’ya geliyor. ABD-İsrail’in İran’a uzanma stratejilerinde Irak Kürtleri kritik bir role sahip. Irak’tan tüm askerlerini çekeceğini açıklayan ABD, Erbil’deki askerlerinin kalacağını açıkladı. Erbil’in Tahran ile de ilişkileri olsa da Ankara-Tel Aviv-Washington hattına daha yakın. Türkiye ile yeniden bir çözüm sürecine oturacağı varsayılan PKK ve Talabani yönetimi ile KDP arasında büyük bir kavga var.
ABD-İSRAİL’İN OYUNLARI
Amerikan emperyalizmi ve İsrail’in Ortadoğu’daki temel hedefi İran. İran merkezli “Direniş Ekseni”nin dağıtılması, İran’ın bölgedeki etkisinin kırılması Amerikan emperyalizminin ve İsrail’in bölgesel çıkarları açısından bir zorunluluk olarak görülüyor. İsrail yönetiminde önemli bir kesim İran’ın nükleer tesislerine saldırılması için “şimdi tam zamanı” diyor. Eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett birkaç gün önce İsrail’in böyle bir saldırıyı gerçekleştirmek için “nesilde bir kez ele geçecek bir fırsata” sahip olduğunu belirtmişti. Bennett, “Şimdi değilse ne zaman?” sözüyle “İran’ın nükleerleşmesini engellemenin tam zamanı” olduğunu söylemişti.
Parça parça oyununu devreye sokan ABD bunun için de Irak, Suriye ve İran’daki Kürtleri yanına çekme niyetinde. Bu çerçevede IKBY ile bir sorun gözükmüyor. Erbil saflara çekilmiş halde. Ancak Talabanilerin KYB’sinin seçimi alamasalar da oylarını önemli oranda artırması, Amerika’nın buradaki oyununu sekteye uğratabilir. Evrensel’de Yusuf Karadaş’ın da yazdığı gibi, “KDP’nin Türkiye ile olan ilişkilerine benzer biçimde İran ile ilişkileri bulunan YNK’nin, PKK ile sürdürdüğü işbirliğinin Türkiye-ABD-İsrail eksenine karşı İran’ın bölge politikası ve bölgesel çıkarları ile önemli oranda kesişiyor.”
ANKARA’NIN HAMLELERİ
Bu denklem doğrultusunda Irak Kürt Bölgesi’nde 20 Ekim’de yapılacak seçimlerden nasıl bir sonuç çıkacağı da önem taşıyor. Özellikle Suriye’deki Kürtler bu sonuçlardan doğrudan etkilenecek. KYB ve PKK’nin Suriye’de YPG/ PYD ile kurdukları bağ ile ABD’nin sıkı ittifaklarından KDP’nin YPG/ SDG ile kurduğu bağ birbirlerinden ayrışıyor. Bu kısım özellikle İran ve Rusya’nın bu ülkede önünü kesmeye çalışan Washington açısından kritik.
Birbirini zincirleme olarak etkileyen olaylar silsilesinin bir diğer ucunda da Türkiye var. Suriye Kürtleri ile her türlü işbirliğinden rahatsız olan ve Rojava’daki Kürt oluşumunu kendisine bir tehdit olarak kodlayan Ankara da karşı hamlede bulunuyor. Esad ile görüşme, Şam’la normalleşme sancıları bu yüzden. Ankara Şam, Moskova ve Tahran ile bir karşı cephe oluşturmaya çalışıyor.
Erbil’deki Selahaddin Üniversitesi’nden Dr. Nawzad Hetuti de, Kürt bölgesindeki parlamento seçimlerinin bölge ve komşu devletler için çok önemli olduğunu vurguluyor. İlk kez Irak Seçim Komisyonu’nun seçimleri denetleyeceğinin altını çizen Hetuti, seçim sonuçlarının KYB lehine maniple edilebileceğinden korkan KDP’de endişeye yol açtığını şu sözlerle belirtiyor: “İran ve Şii gruplarla güçlü bağları olan KYB ve müttefiklerinin etkisiyle Irak Federal Mahkemesi, Kürdistan’daki seçimlerin Irak’taki komisyon tarafından yürütülmesi gerektiğine karar verdi. Bu durum KDP’de sonuçların manipüle edilebileceği endişesine yol açtı. Adil ve şeffaf bir seçim yapılmasını sağlamak için çeşitli adımlar atılmış olmasına rağmen...”
Seçimin bölge açısından taşıdığı öneme dair de şunları söylüyor: “İran ve Şii gruplar KYB’nin önemli sayıda sandalye kazanması ve bir sonraki hükümetin kurulmasında kilit rol oynaması için her türlü çabayı gösteriyorlar. KDP şu anda özellikle Kerkük ve Musul gibi tartışmalı bölgelerde zor bir konumda. KYB, Şii gruplar ve Takaddum Partisi lideri Muhammed Halbusi’nin desteğiyle KDP’yi Kerkük ve tartışmalı bölgelerde hükümet kurma sürecinden dışlamayı başardı. İran da Şii grupların ve Halbusi’nin KYB’yi desteklemesinde önemli bir rol oynadı.”
İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın 12 Eylül’de Erbil ve Süleymaniye’ye yaptığı ziyaretin derin anlamlar taşıdığını ifade eden Hetuti, “İran’ın öncelikli hedefi, IKBY’nin kendi politikalarına daha yakın olmasını sağlamak. Bu durum özellikle petrol ve gaz ihracatı, tartışmalı bölgeler, Kürdistan Bölgesi’nin ABD, Türkiye ve Arap ülkeleriyle ilişkileri ve Irak’taki Amerikan güçlerinin varlığı gibi konular nedeniyle önem kazanıyor. İran bölgedeki iç bölünmeler arasında dikkatli bir manevra yapıyor. Buna karşılık Türkiye özellikle KDP’ye yakın ve aralarındaki ilişki güçlü, özellikle Kürt Bölgesi ve bazı Sünni Arap ve Türkmen güçler aracılığıyla bölgedeki etkisi Bağdat’taki siyasi dinamikleri de etkiliyor. Ancak Türkiye’nin etkisini İran’ınkiyle karşılaştırdığında daha az ve sınırlı. İran’ın Irak’taki siyasi süreçler üzerinde önemli bir etkisi var ve başka hiçbir aktör, hatta ABD bile İran kadar etkili değil” dedi.
Erbil’de yaşayan gazeteci Mervan Özdemir ise KYB’nin seçimi kazanamasa da büyük bir lobisinin olduğunun görüldüğünü belirterek, Bafıl Talabani’nin partiyi iktidara oynayacak şekilde yeniden dizayn ettiğini söyledi. Özdemir, “KDP’ye İsrail güvencesinde olsa da seçimden önce İran’a gidildi. Her iki parti de çok taraflı ilişkileri geliştiriyor. Seçim Kürtler için bir referandum. KDP, Türkiye tarafında yer almayı seçti, YNK ise ulusal çizgide ısrarcı oldu. Bu durum iki parti için de referandum niteliğinde. KDP 45 vekilden 35’lere gerilerse politikaları çökecek. YNK ise 3-5 ne arttırırsa kendi çizgisinin kazandırdığını anlayacak” dedi.
Ortadoğu’da bir kaos sürecinin yaşandığını, doğru hamle yapanın kazanmaya yakın olduğunu vurgulayan Özdemir, “Bir taraftan bölgeye büyük bir yığınak yapan Türkiye’nin ufak bir ihtimal de olsa bu kaosta olabilecekleri ön görerek çatışma sürecine ara vermek istemiş olabilir. Sahadaki gelişmeler aksi yönde olsa da çatışma sürecinin sürdürmenin bir anlamının olmayacağı görülmüş olabilir. Bu yaz “kilidi kapatacaklardı” iddialara göre. Ancak sahada hiçbir değişiklik olmadı. Bir şekilde sonuç alınamayacağına ikna olunmuş olabilir, yumuşama konusunda ciddilerse.”
Tahran’ın KYB’yi yani Süleymaniye merkezli yönetimi desteklemesinin pek çok nedeni olduğunu ifade eden Özdemir, KYB’yi oluşturan esas güç olan Soraniler’in önemli bir kesiminin İran’da yaşadıklarını, bu nedenle İran ile Süleymaniye arasında yakın bir dostluk ilişkisi olduğunu kaydetti.
İÇ CEPHEDE TAHKİMAT
Seçimler, çatışmalar, savaşlar, gerilimler. Ortadoğu’da aynı anda pek çok gelişme iç içe yaşanıyor. Birbirleriyle ilintili bu gelişmelerin nasıl sonuç üreteceği şimdilik belirsiz. Görünen şey, aktörlerin oluşan yeni denklemde pozisyon almaya çalıştığı.
Yaşananlar Türkiye’deki sorun üzerinde de basınç yaratıyor. Erdoğan ve Bahçeli’ye “iç cephe” sözlerini sarf ettiren de bölgeden gelen basınç. Ortadoğu’daki meselelerin az veya çok Türkiye’yi etkilememe olasılığı yok.
“İsrail’in gözü Türkiye’de” diyerek “iç cephe” çağrısı yapan Erdoğan’ın çağrısına koşar adım destek veren MHP Lideri Bahçeli’nin bu desteği iç cephe tahkimatına girişildiğinin işaretlerini veriyor.
Manevra alanı kalmayan Erdoğan-Bahçeli ikilisi Ortadoğu’daki kırılmaların yol açtığı sarsıntı üzerinden bir iç dizayn arzusunda. Kürt sorununun çözümü konusunda bir beklenti oluşturarak bunu anayasa değişikliği için kullanmaya çalışıyorlar. Bu beklentinin alıcıları şimdiden sıraya girdi. Çözüm adresi olarak İmralı’yı işaret eden Kürt siyasi hareketi, anayasa değişikliği hayaliyle uzatılan eli bir kez daha tutmakta kararlı.
Ortadoğu’da taşlar harekete geçirildi. Köklü bir değişiklik olsa da olmasa da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kapalı-açık hesaplar, türlü oyunlar, kirli planlar ikliminde “evdeki hesaplar” Ortadoğu “çarşısında” tutmayabilir. Bölge daha çok gelişmeye gebe.