Türkiye kaoslardan kurtulamıyor. Siyaset erbabı samimi olarak, “Önce ülke, önce halk, önce yurttaşın emeği ve güvenliği” demekten uzaklaşınca, bütün izler birbirine karışıyor.

Bir deprem felaketi yaşandı! Ülkenin de felaketzedelerin de geleceği belirsiz! İnsanlar ölümle yüzleşti. Yakınlarını kaybetti. Göçük altından çıktı. Yaralandı. Ölümden kurtuldu. Şimdi, aç, susuz, barınaksız ve hastalıklarla karşı karşıya. Yurttaşlar, “Yaşamak şans mı şanssızlık mı?" diye kendilerini sorguluyor! Çünkü; Devlet hâlâ yanlarında değil.


***

İktidardan yükselen “evleriniz hemen yapılacak, ödemelerde beraberinde başlayacak” sesi, umut yerine kulakları tırmalayan acı bir habere dönüşüyor. Çünkü İktidara güven kalmadı! 80 bin binanın göçtüğü ilan ediliyor. Her binada bir yurttaşımızı kaybetsek, 80 bin canımızı yitirmiş oluruz. 20 yıldır doğruyu söylemeyen iktidar, bu büyük afette de aynı karakterini gösterdi ve halkımızı kandırmanın yollarını arıyor. Kaybettiklerimizin sayısını bile bilmiyoruz! 200 bin kişilik trol ordusunu besleyerek yarattığı sanal dünya artık, Türkiye’yi aldatamıyor. Bu nedenle sonları geldi. İlk seçimle gidecekler!
Ancak gidebilmeleri için muhalefetin doğru, dürüst ve toplumu kucaklayacak ve bir o kadar da heyecanlandıracak bir yapı oluşturması gerekiyor. Diktatörlüğe evrilen hukuk dışı yönetim anlayışı, sömürgeci bir azınlık yaratarak emekçi halkı eziyor! Ülkenin tüm kaynaklarını kendine yönlendiren ve toplumu cahil bırakan anlayış,Türkiye’yi iflasa sürükledi. Şayet laik demokratik, sosyal ve hukuk devletine yeniden dönülmek isteniyorsa, bağımsızlıktan yana olanlar birleşmeli. Demokrasi, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, yurttaşın zenginleşmesi ve barış içinde yaşaması bekleniyorsa, üreten bir ekonomi, çalışan bir devlet, gelişen bir kültür düzeni kurulmalı! Yurttaşın yaşam biçimi eşitlik ve adalet üzerine oluşturulmalı! Dayanışan ve adil paylaşan bir anlayışın arkasında durulmalı! Yani, giderek otoriterlikten Talibanlığa dönüşen düzen değişmeli. “Tek adam Sistemi” yerine çoğulculuğu önceleyen parlamenter demokrasi istenmeli. Halkın özgürlük ve hak taleplerini sağlamanın tek yolu, “Toplumsal muhalefetin” birleşerek ve güçlenerek meydanlara çıkmasıdır!

***

Yapılan hazırlıklar insanlara umut verdi. Bir yandan, birbirine benzemez partilerden ve farklı ilkelerden oluşan 6’lı masa, diğer yandan, Sol Parti’nin başını çektiği “Sosyalist Blok” ve HDP’nin öncülük yaptığı “Emek ve özgürlük” bloku toplumda büyük sinerji yarattı!

Faşist bir anlayıştan kurtulmak, iç barışın kurulmasını istemek, ülke kaynaklarının adil dağıtılması sağlamak ve emeğin sömürülmesine son vermek için bu önemli 3 yapının birleşmesi beklenirken, cumhurbaşkanı adayını belirlemeye çalışan 6’lı masadaki olumsuz tutum, doğrusu tüm yurtta büyük sıkıntı ve üzüntüye neden oldu!

Meral Akşener’in, Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına itirazı yanlıştı! Kendisi için yanlıştı! Siyaset etiği için yanlıştı! Umutları yıkılan ve çağdaş demokrasiyi isteyenleri kırdığı için yanlıştı! Gençlere kötü bir siyasetçi örneği olabileceği için yanlıştı!

Masadan kalkmanın İyi Parti’yi küçülten bir davranış olmaktan daha ziyade, Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı verilen büyük zarara dikkat edilmesi gerekirdi! Dikta heveslilerine moral olacak bu davranış, 5’li çetenin AKP ile yaptıkları soygunların devamını da sağlayacaktı! Bu nedenle Akşener, toplum indinde “Tek adam düzenini” devam ettirmek isteyen siyasetçi gibi görülmesinin yanı sıra, hak etmediği kötü yorumlara neden olacağı bir dönem yaşamak zorunda kalacaktı!

Yanlıştan dönmek bir erdemdir! Akşener’in bu bilinçte ve olgunlukta olduğunu biliyorum. Ve gereğini yaptığı içinde ülkemin geleceği adına seviniyorum. Bilinmeli ki, Kemal Kılıçdaroğlu eğrisiyle doğrusuyla, verdiği yoğun emekle, Cumhurbaşkanlığı adaylığını hak etmiştir. Ve bu düzenin değişmesi için seçimi kazanmalıdır. 6’lı masanın Kılıçdaroğlu’nun seçimi sırasında samimi katkı sunacağı açıktır!

Masanın eksilmesi değil, sol birlikteliklerin de korkmadan, çekinmeden ve bir ülke görevi olarak kararlılıkla masaya davet edilmesi gerekir! Bu daveti Kılıçdaroğlu yapmalıdır. Sinerjinin enerjiye dönüşmesi, zaferi kalıcı kılacaktır! Böylece Türkiye, tarikatlar koalisyonundan kurtulmuş, mutlu ve barış içinde yaşayan çağdaş yurttaşların ülkesi haline dönüşecektir. Kazanılan “Demokrasi zaferinin” plaketini de” Toplumsal muhalefete “, Kılıçdaroğlu vermiş olacaktır!

Bilinmeli ki; Atatürk ve arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyet’in 100.yılında CHP’nin halka vereceği en büyük armağan, AKP’nin sonsuza dek sandığa gömülen bir parti olarak kalmasıdır…