Google Play Store
App Store
Erdoğan konuşunca patika otoban oldu!
Fotoğraf: AA

Erdoğan’ın merakla beklenen konuşmasını partisinin grup toplantısında yaptı. Konuşmanın bütününe baktığımızda Devlet Bahçeli’nin açtığı yola dair partisinde oluşacak kafa karışıklığını giderecek bazı detaylar verdiğini söyleyebiliriz. Türk-Kürt İslam kardeşliği vurgunun esasını oluşturdu. Erdoğan ortağı gibi -ismini zikretmese de- sürecin Öcalan’la yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Ve hangi başlıklarla da ilerleyeceğini söylemiş oldu. Bu konuda da mesafe alınacağı konusunda emin gibiydi. Bu rahatlığın arka planında konuşmasının ana fikrinin Öcalan’ın 21 Mart 2013 tarihinde Diyarbakır’da okunan Nevruz mektubuna yakın olmasının ne kadar etkili olduğunu önümüzdeki birkaç hafta içerisinde göreceğiz.

Erdoğan’ın konuşmasının muhtemel bir sonucu da Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması olacak. Ve ardından Öcalan’dan gelecek mesajları konuşmaya başlayacağız.

TÜRK VE KÜRT İSLAM BİRLİĞİ

Erdoğan kendini Saray’da tutacak yolu ortağıyla birlikte adım adım işletmeye başladı. Bu yolculukta bugün yanında olanların yetmediğinin ortakları çoğaltmaktan başka çare olmadığının farkında. Ama ortakları artırayım derken eksilme riskini de görüyor. Bunun için en genel seçmen kitlesini hedefleyen çok itiraz edilmeyeceğini düşündüğü bir söylemle ilerliyor. Elinde iki argüman var: Bin yıllık Türk-Kürt kardeşliği ve İslam bayrağı altında birleşmek. Hem Bahçeli, hem Erdoğan bu noktadan ilerlemeye devam ediyor.

Bu sırada çemberin dışında tutması gereken hatta, düşmanlaştıracağı kesimlere de ihtiyacı var. Yine konuşmasından anladığımız kadarıyla Kürt kanadında karşısına şimdilik Kandil, PYD ve biraz da Demirtaş’ı alacak. DEM durumu partinin izleyeceği çizgiye göre değerlendirilecek. Şimdiye kadar DEM’in gösterdiği performanstan çok memnun kalmadığı anlaşılıyor.

Bununla birlikte üzerinde çok laf çevirmemiş olsa hatta Özel’e teşekkür bile etse esas derdinin CHP olduğunu çok saklayamadı. CHP’nin tutumunun muhalefetin diğer bileşenleri üzerinden muhtemel etkisinin farkında ve tüm gücüyle etkisiz bir noktaya doğru çekmeye çalışıyor.

ÖZEL’İN ÜZERİNE OYNAMAYA DEVAM

Erdoğan, “Normalleşme” sürecinde Özgür Özel’le iki kez görüştü ve görüşmelere önem atfettiğini ifade etti. Sonrasında görüşmelerin somut bir çıktısı olmasa da muhalefet rüzgârını kesmeyi başararak kaldığı yerden devam etti. Bugünlerde yaptığı konuşmalarda Erdoğan, yeniden moral üstünlüğü eline almış gibi görünüyor. Kuşkusuz bu durumun Özel’in elini tamamen açmasının da etkisi var. Erdoğan, CHP’ye ve liderine sürekli “normalleşme” diye başlattığı çizgide durmasını öğütlüyor ve destekliyor. Erdoğan, muhalefetini sertleştirse de artık CHP Lideri’nin inandırıcılığını yitirdiğini düşünüyor. Özel’in 31 Mart sonrası yakaladığı ivmeye yeniden ulaşması için çok daha fazla bir efor sarf etmesi gerekecek.

ESENYURT’TA KİME NE MESAJ VERİLDİ

Ekrem İmamoğlu, 29 Ekim konuşmasıyla Erdoğan’ın çizdiği muhalefet çemberinin dışında olacağını ifade etmiş oldu. Rejimi açık olarak karşısına aldı. İmamoğlu’nun konuşmadan dört beş saat sonra Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gözatına alınmasını buna yoranlar olduğu gibi Erdoğan’ın Meclis’te yapacağı konuşmanın öncesinde gerçekleşmesinden hareketle “İktidar içi bir çatışma” diyenler de oldu.

Nereden kaynaklanırsa kaynaklansın rejimin 1 Ekim’de başlattığı süreçle uyumlu bir gelişme olduğu söylenebilir. Erdoğan ve Bahçeli görüşeceği insanları, konuları ve izleyeceği yolu belirlemiş durumda. Buna itiraz eden herkesi de bir yolla dışarıda tutacaklar.

Bu hizada tutma işinin Cübbeli Ahmet’e kadar ilerletildiğini Çakıcı ile çekilen fotoğrafta görmek mümkün. Sopa elde barış diyecekler.

REJİM YOLUNA BARİKAT LAZIM

Cumhur İttifakı’nın izleyeceği yol belli oldu. Aslında çok fazla seçeneği de yok. Burada sürecin nasıl gelişeceğini belirleyecek olan hâlâ muhalefet güçlerinin tutumu olacak. Ya rejime bir kez daha şans tanıyacak ikircikli ve parçalı tutum alacak ya da topyekun bir itirazı örgütleyecek.

Erdoğan ve Bahçeli’nin “dağıttık” diye düşündüğü toplumsal kesimlere dair atladıkları şey söz konusu rejim olunca çok hızla bir araya gelme özelliğine sahip olmaları. Son olarak yaşanan 31 Mart seçimi bunun en güzel örneği. Erdoğan-Bahçeli ikilisinin hayal satıcılığına karşı yaşamın gerçekliği hala çok daha güçlü ve kazanabilecek güçte. Yeter ki kimsenin eli titremesin.