Depremde yüz binlerce insan açıkta kalmışken Erdoğan’ın tek derdi, “kamu mülklerini nasıl satarım” oldu. 6 Şubat’tan beri Resmî Gazete adeta Erdoğan’ın her gece yayınladığı “emlakçı bülteni”ne döndü.

Erdoğan’ın emlak bülteni
Didim Altınkum, Cennet Koyu’nun hemen dibindeki Hazine’ye ait yeşil alanın da imar planı değişikliği onaylandı. (Fotoğraf: BirGün)

Resmî Gazete uzun süredir Recep Tayyip Erdoğan’ın "emlak bülteni" gibi çıkıyor. Memleketin üzerine "kelepir" tabelasını asmış sanki. Her gece bir dokunuşuyla ormanı villaya, parkı rezidansa dönüştürüyor. Tek imzayla milyarlarca liralık serveti zahmetsizce bir yerden bir yere aktarıyor. Durmaksızın işleyen bir seri mülk üretim makinesi. Ama her gece biriktirip dağıtıma hazırlanan bu serveti biz ertesi günü hiç tanıyamayacağımız bir kıyafetle görüyoruz: İçinde, etrafında nelerin olduğu belirsiz, uzay boşluğuna çizilmiş eğri büğrü bir kroki, kimsenin dönüp bakmayacağı ada-parsel numaraları, imar değişikliğine dair teknik birkaç cümle…

Neler oluyor böyle? Bu acele niye? Yüz binlerce insan depremden sonra açıkta kalmışken, raflardan yoksulluk fışkırırken, bir parça adalet için insanlar inlerken tek sorun imar mı?

Öncesi bir yana, 6 Şubat depremlerinden sonraki Resmî Gazete’lere şöyle bir göz atın. Ne kastedildiğini kolayca göreceksiniz. İmar değişiklikleri, kamulaştırma kararları, 21 yıldır akıllarına gelmeyen deprem bahanesiyle ilan edilen riskli alanlar, statüsü değiştirilen ormanlar, tarım arazileri, parklar üst üste yağıyor. İzlemeyi, incelemeyi, itiraz etmeyi, neresini, kime satmak istediklerini takip etmeyi imkânsız kılan bir hızla yapıyorlar bunu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kapsamlı mülk yağması resmi imzalarla, gözümüzün önünde gerçekleşiyor.

Gelin sadece bir günde yapılanları inceleyelim şimdi. Manzaraya toplu olarak bakmak, karşımızdaki geri dönüşsüz tahribatı daha net gösterecektir.

12 Nisan 2023 günü İzmir, İstanbul, Balıkesir, Çanakkale ve Aydın’da kamu mülkleriyle ilgili imar planı değişiklikleri Cumhurbaşkanlığı kararıyla onaylandı.  

Kamunun kullanımına açık mülklerin statüsü ‘konut-ticaret alanı’ olarak değiştirildi. Böylece AVM, rezidans, villa, lüks site vs. yapılabilmesinin önü açıldı. Kat izinleri de artırıldı elbette. Bunu niye yaptılar? Çünkü Özelleştirme İdaresi satmak istiyor. İhaleden önce yeni sahipleri için kentsel rantı olabildiğince artırmaya, soygunu resmileştirmeye çalışıyorlar.

Peki Resmî Gazete’deki bilgilerden niteliğini göremediğimiz bu mülkler nasıl yerlerdir? İnsan, hayvan veya ağaç yaşıyor mu? Vatandaş mı kullanıyor yoksa atıl mı?

ÇİĞLİ GÜL PARKI

İlki bölge İzmir’in Çiğli İlçesi’nde. Resmî Gazete’deki ifade şöyle: “Mülkiyeti Maliye Hazinesi adına kayıtlı Küçükçiftliği Mahallesi, 1075 ada, 1 parsele ‘Gelişme Konut Alanı (E: 1.40; Yençok: 6 Kat) ve park’ kullanım kararları getirilmesine yönelik Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca hazırlanan 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Revizyon Uygulama İmar Planı değişikliği Cumhurbaşkanı kararı ile yeniden onaylanmıştır.” Bunu okuyan ne anlayacak? Oysa dönüp gerçek hayattaki karşılığına bakıyoruz, karşımıza kocaman bir yeşil alan çıkıyor. İçinde Çiğlilerin biraz nefes almak için gidip dolaştığı Gül Parkı da bulunuyor üstelik.

Burası 3194 sayılı İmar Kanunu gereği 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı’nda kamunun sosyal ve kültürel tesis alanı olarak belirlenmiş. Amaca uygun imar değişikliği şartıyla da Maliye Hazinesi’ne kaydedilmiş. Onlar da hemen Özelleştirme İdaresi’nin ‘satılacak araziler’ portföyüne almış. Sonra idare, imar planı değişikliği hazırlıyor ve alanın statüsünü ‘gelişme konut alanı’na çeviriyor. 16 Nisan 2019 günü de Cumhurbaşkanı değişikliği onaylıyor.

Şehir Plancıları Odası (ŞPO) İzmir Şubesi hemen harekete geçip yürütmenin durdurulması için Danıştay’da dava açıyor. Bilirkişi de haklı buluyor itirazı. Nitekim Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 31 Ekim 2022 tarihli kararıyla da yürütmeyi durdurma kararı veriliyor. Kamu mülkiyetinde bulunan alanın, kamunun kullanımı dışına çıkarılmasının yasadışı olduğunu tescilliyor böylece. İşte orada "başkanlık rejimi" devreye giriyor. Cumhurbaşkanı kendi kendine verdiği yetkiye dayanarak, planda minik değişiklikler yapıp, yüksek yargıyı devre dışı bırakıp planı geçen hafta onaylıyor.

Başından sonuna her adım kamunun değil arsa spekülatörlerinin, müteahhitlerin çıkarını gözetiyor. İlk örnekte aktarılan detaylar diğerleri için de geçerli. Tekrar etmeye lüzum yok, prosedür aynı: El koy-emlakçı bültenine al-statüsünü değiştir-sat!

EDREMİT TCDD ARAZİSİ

İkinci yer Balıkesir’in Edremit İlçesi’nde. TCDD’nin Akçay Eğitim ve Dinlenme Tesisleri’nin de bulunduğu demiryollarına ait olan ve Özelleştirme İdaresi’ne satış için devredilen alan, deniz kıyısında ve kentin tam ortasında yer alıyor. Bütünüyle kamusal kullanıma açık bir alan ama Erdoğan buranın statüsünü "ticaret-konut-turizm" olarak değiştirdi ve yeni sahiplerine teslim edilmek üzere milyarlık bir rant üssüne çevirdi.

KEMERBURGAZ ORMANI

Üçüncü bölge İstanbul’da Eyüpsultan İlçesi’nde lüks rezidanslar ve villalar yapılsın diye parça parça kemirilen Kemerburgaz’daki ormanlık bölgede bulunuyor. Kemerburgaz’da sürekli bir arazi satışı, imar değişikliği var. AKP uzun süredir İstanbul’un Kuzeyi’ni kendi zümresinin mülkiyetine geçiriyor zaten.

ÇANAKKALE ORMAN KAMPI

Satış için hazırlanan diğer yer Çanakkale’de Çınarlı Mahallesi’nde. Burası Orman Genel Müdürlüğü’ne ait bir kampın bulunduğu, yine deniz kıyısında yeşillik bir alan. Çanakkale’nin en değerli bölgelerinden. Konut ve turizm tesisi yapmak için onun da statüsünü değiştirdiler ve satışa hazır hale getirdiler. Tabii plaj da halka kapatılacak.

AYDIN’IN CENNET KOYU

Devam edelim. Aynı gün Aydın’ın Didim İlçesi Altınkum mahallesinde, Cennet Koyu’nun hemen dibindeki Hazine’ye ait yeşil alanın da imar planı değişikliği onaylandı. Üzerinde tek katlı birkaç günü birlik tesis var ve burası da tamamen halkın kullanımına açık. Şimdi turizm tesisi kurulacak, villa yapılacak. Tabii ihale ile yeni sahibini bulduktan sonra.

***

Sadece bir günde olanlar böyle. Bunun her gün gerçekleştiğini düşünün ve gerisini siz tahayyül edin. Nâzım Hikmet, Aydın Menderes iktidarı için yazmıştı; “Yüz Türkiye olsa, elinizden de gelse yüzünü de zincire vurur, yüz kere satarsınız” diye. Toprağı dahi satacak kadar gözü dönmüş, doymak bilmez bir mülkiyet hırsı bundan daha iyi anlatılabilir mi? Erdoğan da imzaladığı her imar kararıyla memleketin bir köşesini daha gece zincir vurup, ertesi günü mezata çıkarıyor. Tüm marifeti bu işte.