Etki ajanı
Memlekette çoğu gelişmeye “Bu bir ilk” denir, genelde de değildir. Ama bu sefer gerçekten bir ilki yaşıyoruz: Kanunda olmayan bir suç, tutuklanan şüpheliyle ilgili tutanaklara geçti.
Menajer Ayşe Barım’ın tutuklanmasından bahsediyorum.
Anadolu ajansının haberine göre, Ayşe Barım hakkındaki nöbetçi sulh ceza hakimliğine yazılan savcılığın tutuklamaya sevk yazısında “etki ajanlığı” ifadesi yer aldı: Barım'ın menajerlik şirketine bağlı oyuncuların 2021'de Türkiye'de yaşanan orman yangını ve depremlerden sonra Türkiye'yi uluslararası arenada yetersiz gösterme adına sosyal medyadaki "#HelpTurkey" kampanyasına eş zamanlı olarak katıldıkları tespitinin soruşturmaya dahil edildiği kaydedilen yazıda, “şüpheliye ait şirketin faaliyetlerinin amacının dışına çıkarak etki ajanlığına yöneldiği, iş yerinde yapılan aramada ise #Occupygezi - solidariedade com o poyo Turco (Gezi işgali - Türk halkıyla dayanışma) ibareli dokümanlar bulunduğu” kaydedildi.
Neden “etki ajanlığı” lafına takıldık?
İçeriği muğlak “etki ajanlığı” kavramı aylardır yasalaştırılmaya çalışılmasa, bir sevk yazısında yer alması dikkatimizi çekmeyecekti ve “Bu ilk kez oluyor” demeyecektik. Çünkü bu yazılarda daha önce de gayet öznel değerlendirmelere ve ifadelere çokça rastladık. Ancak “etki ajanlığı”, ceza kanunumuzda potansiyel bir suç maddesi.
Etki ajanlığı denilen düzenleme ilk kez geçen yıl Mayıs ayında açıklandı, kanun maddesi 9. Yargı Paketi’ne eklendi, ardından çıkarıldı. Yeni yasama yılında bu kez torbaya dahil edildi, yine çıkarıldı. Sonuç olarak, komisyondan geçen kanun maddesi halen Meclis’te kabul edilmiş ve yasalaşmış değil.
Komisyondan geçen “Devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlıklı 339/A sayılı maddenin birinci fıkrası şöyle: “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler hakkında üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fail hakkında hem bu suçtan hem de işlediği ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.” (Biz sıradan vatandaşlar olarak, Milli Güvenlik Konseyi olmadığımızdan devletin o dönemdeki siyasal yararlarının ne olacağını bilemeyeceğimizden, her an suçlu konumuna düşmemiz olası.)
KANUNSUZ SUÇ OLMAZ
Konumuza dönersek, bize her gün yeni bir ilki yaşatan memleketimizde her şeye rağmen halen “kanunsuz suç olmaz” ilkesi yürürlükte.
Anayasa madde 38’de belirtildiği gibi, “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.”
Ya da Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde yer aldığı üzere, “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.”
Prof. Dr. Adem Sözüer de sosyal medya hesabından şunları yazdı: “Deprem için yardım çağrısı etki ajanlığı sayılmış ve Ayşe Barım için tutuklama sebebi olmuş. Halbuki etki ajanlığı diye bir suç yok! Bu "fail" ceza hukukudur yani kişi düşüncesi, hayat tarzı vb nedenlerle iktidarca tehlikeli görüldüğü için cezalandırılıyor. Halbuki Anayasada ve TCK'da öngörülen fiil ceza hukukudur. Ceza yaptırımları sadece Kanunda "açıkça" suç olarak tanımlanan bir fiil nedeniyle uygulanabilir.”
Gayet açık. Bu ilke, zaten ceza hukukunun, yargılamasının en temel, evrensel ilkelerinden biri.
İkinci konu da, kanunu sadece yasamanın yapabileceği gerçeği. Yani, Avukat Baran Doğan’ın internet sitesindeki makalede açıkladığı üzere, “Kanun yapma yetkisi yasama organına ait bir yetki olduğundan, suç ve ceza içeren kurallar ancak yasama organı tarafından meydana getirilebilir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin doğal bir sonucu olarak idarenin düzenleyici işlemlerle suç ve ceza içeren kural koyma yetkisi yoktur.”
Dolayısıyla, savcılık veya hakimlik kendi kendine suç maddesi üretemez.
Her şeyi geçtim, bizzat Adalet Bakanlığının sitesinde, avukatlara bilgi sağlamak amacıyla yayımlanan rehberin başlığı şöyle: “Kanunsuz ceza olmaz: Suçun sadece kanun ile tanımlanabilme ve cezanın sadece kanun ile öngörülebilme ilkesi”
Yani, işin ABC’si…
Evet, çok basit (temel) ve mevzuata ilişkin konular bunlar. Yani, olmazsa olmazlardan bahsediyorum. Tam da bu yüzden, temelin bu kadar derinden sarsılması, sadece Ayşe Barım’ı değil hepimizi enkaz altında bırakabilir.