Google Play Store
App Store

Modern futbolun doğuşunda ve gelişiminde Sanayi Devrimi’nin beraberinde getirdiği şehirleşmenin büyük etkisinin olduğunu söylemek mümkündür. 1860 yılında İşçi sınıfının çalışma saatlerinin düzenlenmesi, kırsal kesimden kentlere göç eden insanların kent yaşamına uyum sağlaması, işçi sınıfı arasında yeni bir futbol kültürü yaratmıştır. 1863 yılında İngiltere Futbol Federasyonu’nun (Football Association) kurulması ve futbolun kurallarının belirlenmesi ile bu süreç resmiyet kazanmıştır.

İngiltere’de 19. yüzyılda bir işçi sınıfı eğlencesi olarak karakterize edilen futbol kültür emperyalizminin aracı olarak söz konusu gelişmelerle birlikte, İngiliz denizciler tarafından başta İberya Krallığı, İskandinavya, Şili, Arjantin, Uruguay ve Brezilya olmak üzere tüm dünyaya yayılmış ve zamanla bu branşa olan ilgi artmıştır. İspanya da modern futbol ile 19. yüzyılın sonlarında; İngiliz göçmenler, gemiyle ülkeye gelen İngiliz denizciler ve İngiltere'de okuduktan sonra ülkeye geri dönen İspanyol öğrenciler tarafından tanışmıştır. İspanya'nın en eski kulübü, İngiliz işçi çalıştıran Rio Tinto Şirketi tarafında 23 Aralık 1889'da kurulan Recreativo de Huelva’dır.

Küreselleşen dünyada endüstrileşen futbol, kendi sermaye kurgusunu yaratan bir sektör haline gelmiştir. Artık finansallaşmış yapısal değişikliği ile başka bir boyuta evrildi. Futbol endüstrisi milyarlarca dolarlık sermayenin el değiştirdiği, ekonomik büyüklüğü bakımından yeniden üretimin üzerinden işletme modellerinin yapılandırıldığı bir alan haline getirilmiştir.Ama, tüm yapısal krizler ve oluşumlarla birlikte sahada da büyük bir rekabet ortamının yaşandığı bir oyundur futbol… Artık gelinen noktada futbol teknolojik gelişimlere koşut biçimde, uygulamadan çok seyir niteliği ile öne çıkmaktadır.

Tüm tarihsel derinlikle beraber, gelinen noktadaki oyun kurgusuna da bakarak EURO 2024 finalini hem tarihsel süreç olarak hem de rekabet koşulları içinde futbola kattıkları değerler bütünüyle İspanya-İngiltere maçını değerlendirmek gerek.

***

İspanya futbolunun bugün finale gelip oynayan bir milli takıma sahip olmasının temel dayanağı total futbolun ilk uygulayıcısı olan Rinus Michels, 1971 yılında Ajax'tan ayrılıp Barcelona'nın başına geçmesidir.  Bu total futbol oyunun tüm kodlarını ve futbol geleneğini de Katalunya'ya taşıdı. İki yıl sonra da Ajax'tan Johan Cruyff ona katıldı. Cruyff’un Barcelona'daki etkisi sadece futbolculuk üzerine olmadı, aksine, her şey belki de futbolu bırakmasıyla başladı. Total futbol sistemi, sert markaja ve baskı oyununa yönelik bir oyun tarzıdır. Oyuncuların standart bir mevki yoktur. Her oyuncu yapılan hamlelere göre takıma arkadaşının yerini doldurmaktadır. Bu sebeple asıl oyun planını üçüncü bölge alana yönelik uygulanma üzerinden değiştiren Cruyff, böylelikle bu oyun sistemi üzerinden kendi felsefesini yaratarak Barcelona’da uygulamaya başlayıp bir tarz yarattı.

Cruyff'un Barcelona'daki önemi burada da kalmadı. Teknik direktörlüğü sırasında kulübün futbol akademisi La Masia'yı da yeniden şekillendirdi ve top yekûn bu futbol felsefesini Barcelona'nın altyapısında egemen kıldı. İşte İspanya futbolu bu felsefeyi temel alarak 2010 Dünya Kupasını kazanırken, bir jenerasyon değişim sonrası bugün de aynı oyun tarzı ile İngiltere’ye karşı final oynayacak.

4-3-3 sayısal şablonla oynayan İspanya, oyun formatındaki tüm toplu aksiyonunu Williams ve Yamal üzerinden şekillendirerek sonuca gitmektedir. Williams’ın genelde son çizgiye doğru rakip eksilterek yaptığı driplinglerle, Yamal’ın ters ayak ile içeriye yaptığı dripling hücum organizasyonun temelini oluşturmakta. Sol bek Cucurella, bu aksiyon içinde Williams’a yardımcı olup arka bindirmeyi yaparken hücumu beşli oynamasına neden olmakta. Carvajal, Yamal’ın arkasında daha kontrollü kalıp stoper oyununa yardımcı olacak şekilde yukarıda pozisyon almaktadır ki bu birazda rakip kanat oyuncunun etkisine de bağlı…

HHH

Takımın oyun aklı Rodri’dir. Temposu ve yüksek pas yüzdesiyle oyunu tutarken, takımın tüm geçişlerindeki pas trafiğinde etkin süreç yaşamaktadır. Ruiz, Rodri’yi asist ederken sekizde daha etkin oynamakta. En önemli kayıp olan Pedri’nin yerine oynayan Olmo ikinci santrafor ile 10 numara arasında oynaması gol için avantaj sağlarken, savunma içinse geç ve ağır kalmakta. Stoperler birinci bölge oyununda zaman zaman hata yapmalarına rağmen ilk müdahalelerde etkililer. Kulübeden ise Merino ve Oyarzabal’dan olumlu performans aldılar. İngiltere Ligi’nin 1992 yılında Premier Lige dönüşmesiyle birlikte, o yüksek uzun paslarla oynanan, sistematik oyun ve oyuncu şablonu aynı olan, temaslı ikili mücadele ile oynanan Britanya futbolunun tüm karakteristik özellikleri terk edilerek Avrupa ile aynı kültürel kurgu içinde ve aynı felsefeyle oynanan bir oyun haline geldi. Sauthgate hariç, final oynayacak kadronun tamamı bu değişen kurgu içinde yetişen oyunculardan oluşmaktadır.

Avrupa ağırlıklı olmakla birlikte, diğer futbol ülkelerinden çok sayıda yabancı teknik direktör ve oyuncuların gelmesiyle birlikte futbola ait tüm değişkenlikler kullanılarak en prestijli lig yaratıldı.

İşte bu değişkenlikler içindeki İngiltere sahada 3-4-3 formatına daha yakın oyun kurgusuna sahip. Çünkü Treppier ters ayaklı-sol bek oyunu içinde o hatta tek oynaması nedeniyle genelde Guehi, Stones ve Wolker üçlü kalmakta. Bellingham ve Foden içeride hemen Kane’nin arkasında yarım alanda oynarken, Saka sağ çizgide aldığı toplarla içeriye ya da çizgiye dripling yaparak oyunu girmekte. Burada da kilit oyuncu Rice’tır. Hem 6 numarada hem de Treppier’e yakın oynayarak stoperlerin önümde ön altılıyı kontrol edecek şekilde oyunu tutmakta. Mainoo ise orta alanda Rice’ı asiste ettiği gibi, topla birlikte direk içeriye yaptığı driplinglerle rakibin hattını kırmaya çalışıp ön oyunculara alan açmaktadır.

Tüm bu oyun kurgusuna rağmen İngiltere Slovakya ve Hollanda maçının ikinci yarısında olduğu gibi, orta alandaki set savunma içinde 4’lü veya 5’li set oyunun kurgusunu açmakta zorluk çekmektedir. Ancak değişik oyuncu formatına geçip Palmer-Watkins-Eze-Toney gibi oyuncularla sonuca gitmeyi şimdiye kadar başardı.

İki kaleci de ortalama performansla buraya kadar geldiler. Takım kaliteleri biraz onlara yardımcı oldu. İspanya’nın ayrıcalığı; oynadığı futbol ile turnuvayı da yukarıya çekmesidir.