Google Play Store
App Store

Doğurganlık hızı nüfusun yenilenme hızı sayılan 2.1’in altına düşerek 1.51’e inince, Erdoğan da “Eyvah” demişti: “Bu Türkiye açısından varoluşsal bir felakettir, tehdittir. Mevcut durum ülkemiz açısından tolere edilebilir olmaktan çıkmıştır.

Biz bu tabloyu gördüğümüz için sürekli 3 çocuk tavsiyesinde bulunuyorduk. … pek çok eleştiriye uğradık. Maalesef zaman, bizi haklı çıkardı. En az 3 çocuk çağrımızın önemi bugün daha iyi anlaşılıyor.

3 yetmez, 5” demişliği de var ve son AKP MYK toplantısında da çocuk yapmayı teşvik konuşuldu. Emekliye asgari ücret ver(e)meyenler,  3 ve üstü çocuklu ailelere asgari ücret tutarında bakım desteği, yenidoğan çocuklar için iki yıl süreyle bez ve mama yardımı düşünüyormuş. Düşündükleri çok da, hepsini sayacak yerim yok.

Dünya nüfusu şu kadar oldu, eyvah çok çoğalıyoruz, bunca insan nasıl doyacak derken, şimdi de azalıyoruz derdine düştük! Bu bize özgü değil, ama “Eyvah” çığlığı en çok bizden çıkıyor.

Doğurganlık hızı Türkiye’den düşük, yaşlı nüfusu da daha fazla çok ülke var. Güney Kore, 0.78’le dünyanın en düşük doğurganlık hızına sahip ülkesi ve en yaşlılardan biri. 2023’te 65 ve üzeri yaştakilerin toplam nüfusa oranı yüzde 18.4 ve 2025’de yüzde 20.6’ya ulaşarak “süper yaşlı” olacaklar. Kişi başına gelirleri ise 50 bin doların üzerinde.

Japonya, İtalya, Finlandiya, İsveç, Norveç, İsviçre, Hollanda, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, ABD… Doğurganlık hızları bizden düşük, bizden yaşlı, ama bizden zenginler!

Dünyanın önümüzdeki 30 yılda yüzde 7 gibi bir oranla genel bir nüfus azalması yaşanacak tek bölgesi Avrupa. Tamam, bunu dert ediniyorlar, ama “Eyvah” çığlıklarıyla değil.

Nüfusbilim Derneği, 11 Temmuz Dünya Nüfus Günü nedeniyle bir açıklama yaparak bu bağlamda pek çok soruya açıklık getirdi. Dediler ki: “Düşük doğurganlık, her zaman nüfus azalması anlamına gelmez. Türkiye’de nüfus artışı hala devam etmektedir, ancak azalan doğurganlık hızlarıyla birlikte nüfustaki artış hızının yavaşladığı bir gerçektir. Doğurganlığın yenilenme düzeyinde olduğu 2014 yılında Türkiye nüfusu 77,7 milyonken doğurganlığın azaldığı 10 yıl boyunca nüfus artmaya devam etti ve 2023 yılında 85 milyonun üzerine çıktı. ”(www.nd.org.tr)

Doğurganlık bu düzeyde kalırsa 2050 yılında Türkiye nüfusu 93 milyon civarına ulaşacak. Nüfus 100 yıl öncesinin teknolojik gerekleriyle yalnızca sayısal büyüklük olarak değil, niteliksel özellikleriyle değerlendirilmeli. “… düşük doğurganlık her zaman olumsuz bir durum olarak değerlendirilmemelidir. Ekolojik denge, kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve çevresel etkiler göz önüne alındığında, düşük doğurganlığın olumlu sonuçları olabilir.” Süreç doğru yönetilir, özellikle kadınlar gözetilerek insan haklarına uygun sürdürülebilir politikalar geliştirilirse toplumun refahı da artırılır.

Evet, doğuramıyor (!) ve yaşlanıyoruz. Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı 2017’de yüzde 8.5 iken, 2022’de yüzde 9.9’a yükseldi. (Güney Kore yüzde 18.4) TÜİK’in nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus oranı 2030 yılında yüzde 12,9, 2040’ta yüzde 16.3, 2060’ta da yüzde 22.6 olacak.

Peki, “Eyvah” deyip saç baş mı yolacağız? BirGün’de Ozan GündoğduHayır” dedi ve uyarıcı yazılarla, tıpkı deprem gibi kaçınılmaz bir gerçek olan demografik değişim için akılcı politikalar gerektiğini vurguladı. Bugün, Fındıklı Belediyesi de “Yaşlılarla Yaşamak” başlıklı bir toplantıda konuyu yerel yönetimler bağlamında tartışmaya açıyor.

Eyvah” çığlığına gerek yok, ama 3-5 çocuk yapıp onları da “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”yle formatlayarak sorun çözeceğini sananlara o çığlık da yetmez!