Google Play Store
App Store

AKP İsrail, MHP ise yıllardır PKK karşıtlığı üzerinden toplumsal taban buldu. Bugün onlarca yıldır izledikleri siyasetten keskin dönüşler yaparken yerine yeni bir şey koyamamak, AKP ve MHP’yi büyük bir boşluğun içine alabilir.

Eyy İsrail, Eyy Öcalan devri sona erdiyse sağ ne yapacak? Yerine ne koyacaklar?
DEM Parti İmralı heyeti MHP ile bir araya gelmişti. (Fotoğraf: AA)

Türkiye’yi bugün, 35 yıl öncesinde marjinal sayılabilecek iki sağ parti yönetiyor. Bugün iktidarda olan, hatta bir rejim kurmuş olan MHP ve AKP esas ivmesini 1990’ların ortasından sonra yakaladı. Önceki seçimlerde her dönem dolgu malzemesi olarak görülen partilerdi. 1980 öncesinde Süleyman Demirel’in Adalet Partisi’nin Milliyetçi Cephe hükümetleri içinde yer alarak kendilerine alan açmışlardı. Darbe öncesi yapılan son genel seçim olma özelliği taşıyan 5 Haziran 1977 seçiminde MSP’nin oyu yüzde 8,6 iken MHP yüzde 6,4’te kalmıştı. Son genel seçim olan 14 Mayıs 2023’te ise tablo çok farklıydı. Bu seçimde MHP yüzde 10 alırken, AKP’nin oyu yüzde 36,1 civarında kaldı. Bu iki partinin yüzde 50’lere yaklaştığı dönemler bile oldu.

Türkiye’de bu iki partinin yükselişi açıklanmaya muhtaç bir durum. Özellikle ABD ve Batı ülkelerinin desteği bir yere not edilmekle birlikte, tek başına açıklamaya yetmeyeceğini söylemek gerekiyor. Dışarıdan desteklenen bu iki parti, Türkiye’nin baskı ve şiddet yılları olarak ifade edilebilecek bir iklimde palazlandı. MHP özellikle PKK karşıtlığı, hatta düşmanlığı üzerinden kendine taban bulurken, gençler arasında da etkili oldu. AKP ve öncülü Refah Partisi ise esas olarak Batı ve İsrail karşıtlığı üzerinden muhafazakâr kesimlere seslendi. Bu iki parti yaklaşık 40 yıldır bu siyasi çizgiyi devam ettirdi. Aslında sadece bu iki parti değil, genel olarak “sağ” da bu doğrultuda ilerledi.

Ancak şimdi durum değişti. İki parti ve liderleri, 40 yıldır izledikleri siyasetten keskin dönüşler yaptılar ya da yapmak zorunda kaldılar.

AKP SUÇÜSTÜ YAKALANDI

Tayyip Erdoğan ve onun çok güvendiği, eskinin MİT Başkanı şimdinin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın sözcülüğünü yaptığı "yerli ve milli" politikanın ne kadar kof olduğu ortaya çıktı. İsrail ve ABD’ye efelenmelerin ne kadar boş olduğu görüldü. Suriye’de yaşanan gelişmeler sonrası, İsrail’le gerilim yaşaması beklenen Ankara’dan hızlı adımlar geldi. Geçen hafta Türk ve İsrailli yetkililer, Suriye’de çatışmasızlık mekanizması kurulması için ilk görüşmeyi Azerbaycan’ın ev sahipliğinde Bakü’de gerçekleştirdi. Kuşkusuz bu toplantının Azerbaycan’da yapılması tesadüf değildi. Aliyev yönetimi, Türkiye ile olduğu kadar İsrail devletiyle de çok yakın ilişkilere sahipti. Nitekim “Türkiye-İsrail normalleşmesi için çalışmaya devam edeceğim” diyerek meseleye dair hassasiyetini de kayda geçirmiş oldu. Bu sürecin bir tarafında ABD’nin de olduğunu tahmin etmek zor değil.

Peki, Suriye’de karşı karşıya gelmesi an meselesi olan; Gazze’de yaşananlar ortadayken Türkiye-İsrail yakınlaşması mümkün mü? Bugünden yarına Netanyahu ile Erdoğan’ın aynı karede buluşması mümkün görünmese de evet, pekâlâ yakınlaşma mümkün.

Trump’ın dünyaya ilan ettiği Gazze planının bile yandaş medyada “Hicret” üzerinden ciddi şekilde tartışıldığı bir ülke burası. İslamcı yazarlar, Filistinliler için hicretin ne kadar mümkün olabileceğine dair yazılar yayımlıyor. En olmayacak başlık bile İslamcı bir gerekçeyle yorumlanıp meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bu anlamıyla “hicret” tartışmasının bugünlerde yandaş medya kanallarında başlatılması hiç de tesadüf gibi görünmüyor. Açık ki ABD eliyle Türkiye ve İsrail arasında kavşağı güçlendirmek için yol temizliği yapılıyor. AKP’nin, Ortadoğu’da İran karşıtlığını da içine alacak şekilde ABD-İsrail hattıyla aynı noktada duracağı şimdiden belli oldu.

MHP İÇİN DURUM ÇOK KARIŞIK

Son 40 yılını Kürt siyasetine düşmanlıkla geçiren bir parti, şimdi PKK’nın kurucusu ile birlikte “Terörsüz Türkiye” çalışmasına girdi. Bahçeli, sağlık sorunu yaşadığı güne kadar sürecin bayraktarlığını yaparken, DEM heyetinin de gönlünü kazanmayı bildi. Şimdi bile telefon görüşmeleri ve sosyal medya paylaşımları ile Erdoğan’a destek vermeyi sürdürüyor. MHP, neredeyse varlığını borçlu olduğu siyasetten vazgeçtiğini Bahçeli’nin ağzından açıklamış oldu.

SONUCU NE OLUR?

Kamuoyu yoklamalarına göre bu hamlelerin seçmen tabanında şimdilik ciddi bir sonucu olmadığı görülüyor. Ama unutmamak gerekir ki henüz uygulama aşamasına geçilmedi. İki başlıkta da hazırlık kısmı tamamlanmış değil. Ama bu kadarı bile iki parti seçmeninde tedirginlik yarattı denilebilir. Erdoğan ve Bahçeli bu hamlelerle muhalefeti bölmeyi hedeflerken, kendi çekirdek tabanlarında da çatlaklara yol açabilirler.

Erdoğan, her zaman yaptığı gibi süreci izleyerek son kararını vermeyi hesaplıyor olabilir. Bu yüzden bu iki meselede geri planda durmayı tercih etti. Ancak siyaset, bu defa gizlenmesine izin vermedi. Anlaşılıyor ki bu meselelerde “dün dündür, bugün bugündür” anlayışı çok işlemeyecek. İki mesele birbirine sıkı sıkıya bağlanmış durumda. Erdoğan, sorun çıkmadan sürecin istenildiği gibi ilerlemesi için şimdiden duaya başlamış olabilir. Ama bu işin duayla olacağa benzer bir tarafı yok. Çok fazla çapak var. Onlarca yıldır izledikleri siyaseti terk ederken yerine yeni bir şey koyamamak, AKP ve MHP’yi büyük bir boşluğun içine alabilir. Ya da almaya başladı bile.