Bu kitabın sayfaları arasına sevgiyle yerleştirilerek anlatılan tarihe, herhangi bir resmi yayında rastlayamazsınız. 10 küsur yıl önce (Facebook’tan Youtube’a) internette farklı mecralarda yayın yapan bir proje “Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi”. Şimdi kitaba dönüştü.

Aidiyet duygusunun azaltıldığı bir dünyadan müzik de nasibini alırken, analogdan dijitale yıldırım hızında geçilirken hayranlar müşteriye dönüştürülmüş; sevdiği müzik uğruna kendine bir yaşam biçimi biçen, bu işin folkloruna katkıda bulunacak kalem sahibi misyonerlerin de nesli tükeniyordu.


“Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi”, harici konularda üniversite okuduktan sonra, gönlünün sesine kapılarak çeşitli dergilerde müzik üzerine kalem oynatan, internet üzerinden kültür sanat dergisini çıkaran Adnan Alper Demirci’nin, rock müzik arşivciliğinin, tutkulu misyonerliğinin ürünü. Alana sonradan ayak basmış sosyolog işi değil; memleketin metal müziğine (ana akıma bir kaç münferit örnek dışında taşınmamış, nispeten kapalı bir alt-kültüre) içerden tanıklık.

Kitap Karakarga Yayınları tarafından Tolga Akyıldız’ın editörlüğünde basıldı ve yakın zamanda kaybettiğimiz metal müzik mücahidi Çağlan Tekil’e ithaf edildi.

***

40 yıllık (1981 - 2020) bir zaman dilimini kapsayan kitabın kıblesi heavy-metal. Ancak elektrik gitar merkezli müzikler arasında ve “bağımsız” kaldığı sürece (punk, deneysel, hard-rock, klasik rock gibi) bazı ana-akıma dâhil olmamış isimler de telaffuz ediliyor. Resmi tarihten aklı başında bir şüpheci tarihe uzanan yolda; ezenlerin değil ezilenlerin tarihi olarak kabul edebiliriz bu kitabı. Adnan Alper ezilenler arasında da belli bir kesimi biraz kayırıyor, öne çıkarıyor. Bu manada kitabı tarafsız bir tarih derlemesi kitabı olarak görmek yerine, bizzat tarafı net bir pencereden seyrederek yazılmış, itilip kakılan metalcilerin tarihi olarak görmekte fayda var. Yanı sıra tarihi bilerek ya da bilmeyerek zaman içindeki kendi tutumumuzu yansıtan, içinde yaşadığımız toplum içindeki yerimize dair soruya pozisyonumuz gereği vereceğimiz yanıtlar bütünü olarak kabul ederek...

Kitap tarihten ahlak dersi çıkarmaktan türünden kuru bir yaklaşıma sahip değil. Pozitivistler önce olguları koyun, ondan sonuçları çıkartın derler; bu kitap sadece ağır müzik hakkında birincisini yapıyor; ampirik bir gelenek olarak özne ile nesne arasında ayrım gözetiyor. Ancak yine de belgeler fetişizmine düşme ve memlekette ağır müziğin ansiklopedisini ya da antolojisini yazma tuzağına düşmüyor. Zira arkasında bir felsefe olmadıkça belgeler ve olgular tek başlarına tarih yazımı oluşturmuyor. Adnan Alper’in nahif de olsa bir felsefesi var, bir de iyi niyeti...

***

Yaklaşımı nostaljik değil. Amacı bir anı kitabı olmaktan öte, geçmişi bir tüketim nesnesi haline getirmeden kuşaklar arası bilinirliği arttırmak; bu kültürün dağınık parçalarını bir araya toplamak. Neticede kompakt bir kaynak kitap “Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi”. Bu anlamda memleketin yakın tarihine dair özel bir boşluğu doldurduğu söylenebilir. Bilhassa kültürün ve müziğin sosyal medyada bir gösteriş nesnesi olarak kullandığı devirde. Geçmişi özenle silinmeye çalışılan ve gerçek manada okumayan bir toplumda, “Türkiye’de Ağır Müziğin Geçmişi” gibi bir kitabın bir dizi kabul edilmiş yargılardan ibaret olan tarihi, bir nebze olsun değiştirmeye ve adil bir biçimde anlamaya yararlı olması dileğiyle...