Faşistler, medya ve Macron el ele
Erken seçim yaklaşırken medyayı elinde bulunduran sermaye, Macron’u Fransa’nın başında tutarak faşist blokla ortak yönetmeleri için çalışıyor. Macron, Halk Cephesi’nin olası zaferine karşı anayasal darbeye bile hazır.
Celal ÖZKAN - Gazeteci, Araştırmacı
Fransa’da General Charles De Gaulle ve Jacques Chirac’ın merkez sağ Cumhuriyetçi Parti’nin (LR) lideri Eric Ciotti, Faşist Blok ile ortak seçime gitme kararı aldı.
Parti Genel Kurulu, Ciotti’yi başkanlıktan uzaklaştırdı ancak mahkeme bu kararı durdurdu. Böylece 30 Haziran ve 7 Temmuz’da yapılacak seçimlerde Ciotti, partinin karşı olmasına rağmen amblemini ve başkanlık titrini kullanarak Marine Le Pen’in faşist Ulusal Birlik Partisi (RN) ile ortak olarak yarışacak.
62 seçim bölgesinde parti tarafından desteklendiğini söyleyen Ciotti, medya milyarderi Vincent Bolloré’nin televizyon kanallarında “Artık sağ, Le Pen ile birlikte iktidara gelmeli, Macron’dan kurtulmalı” açıklaması yaptı.
Faşist blok ile ortak seçimlere giren kanada karşılık, parti içerisindeki diğer bir kanat da Macron’un partisi ile ortaklık yapma eğiliminde. Böylece Cumhuriyetçiler 3 parçaya ayrılmış durumda.
LR’nin önemli figürleri olan Senato Başkanı Gerard Larcher, Jean-François Copé, son cumhurbaşkanı aday Valérie Pécresse ve gelecekteki cumhurbaşkanı adayı Laurent Wauquiez, Parlemento Grup Başkanı Philippe Gosselin, Ciotti’ye ve faşistler ile ortaklığa karşı olduklarını açıkladılar.
SAĞDA PARÇALI GÖRÜNTÜ
Faşist blok cenahında da bir anlaşma henüz sağlanamamış gözüküyor.
Yavru faşist Marion Maréchal Le Pen Ve Eric Zemmour (Yeniden Fetih Partisi), tüm yalvarmalarına rağmen yerleşik ana faşist lider Le Pen tarafından ortaklığa kabul edilmedi. Teyze Le Pen, yeğenini kendisinden ayrıldığı için cezalandırmaya devam ediyor. Bir başka açıdan da milyarderler, Fransa’nın yeni faşist ideolojisinin temsilcisi Yeniden Fetih Partisi’ni ‘bağımsız’ bir biçimde el altında tutmayı istiyor.
Merkez sağ parçalanması olarak gözüken bu durumun, sol partilerin oluşturduğu Yeni Halk Cephesi’nin işine yaradığı düşünülüyor. Anca tam tersi bir fonksiyon da işleyebilir. Bu, faşist bloktan çok, ‘söylemde’ tek başına mutlak çoğunluk peşinde olan Macron ve milyarderlerin isteği. Amaç da zaten faşist blok ile birlikte Meclis’te çoğunluğu sağlamak.
Macron, ilk planda sağdaki bu dağınıklığı “Aşırı sağ iktidara geliyor” tehdidi ile birleştirip soldan da oy alarak Meclis’te çoğunluğu sağlamayı hedefliyor.
SERMAYENİN ARZUSU
Seçimlerin gidişatını belirleyen ise Le Pen, Ciotti, Maréchal, Zemmour gibi isimlerin söylemleri değil daha çok Fransa’da başta medya olmak üzere ilaç, enerji, silah ve ulaşım sanayisini elinde bulunduran milyarderler. Macron’u Fransa’nın başında tutarak faşist blokla ortak yönetmeleri için çalışıyorlar.
Örneğin medya baronlarından Vincent Bolloré, Ciotti-Zemmour ortaklığını desteklerken Bardella ile birlikte yönetmeleri için tüm medya organlarını harekete geçirdi.
Macron da bu senaryo çerçevesine manevralarını sürdürüyor.
Parlamento’yu feshederken ‘aşırı sağı engelleme’ söyleminde olan Macron, seçim çalışmalarında gerçek niyetini ortaya koyarak “Aşırı solun mülteciler konusunda hiçbir programı, söylemi yok. Üstelik belediyelere cinsiyet değişikliği yetkisi verecekler” söylemi ile Katolik ve ırkçı kesimi Halk Cephesi’ne karşı kışkırtıyor.
Macron ve destekçilerinin uzun vadede hedefleri, Parlamento’da Faşist Blok çoğunluğu ve Cumhurbaşkanlığı’nda merkez sağ ile ülkeyi yönetmek. Bu 30-40 yıldır merkez kapitalist ülkelerde ‘parlamenter-sivil’ ve çevresindeki bağımlı ülkelerde asker kanalı ile uygulanan, uygulanmaya çalışılan bir yöntem.
Ancak bu seçimlerde biraz farklı bir yol izlenebilir.
KAOS ÇIĞIRTKANLARI
Seçimlerde faşist blokun çoğunluğu almaması ya da Halk Cephesi’nin birinci çıkması durumunda Macron, Parlamenter sistemi askıya alarak ülkeyi olağanüstü halle yönetmeyi de planlıyor.
Bunun hazırlığını öncelikle RN’nin lideri Jordan Bardella ile yapıyor ve hazırlıyorlar. Bardella mütemadiyen “Eğer mutlak çoğunluğu almaz isem Başbakanlığı kabul etmeyeceğim” açıklaması yapıyor. Faşist blok adına medyaya çıkan herkes de aynı söylemi aynı cümlelerle tekrar ediyor. Bu düşünce kamuoyunda yavaş yavaş tartışılmaya başlandı bile.
Macron ve faşist bloku korkutan en önemli şey, Halk Cephesi’nin güçlü bir programla seçimlere girmesi ve Meclis’te çoğunluğu alma olasılığı.
Bunu engellemek içim her şeyi yapmaya hazır bir yönetimle karşı karşıyayız.
Bir taraftan faşistler “Çoğunluğu almazsak parlamento çalışmaz, ülkeyi yönetilmez hale getiririz” söyleminde dozu artırırken diğer taraftan Macron yeni çıkışlara kaos yaygarası yapıyor.
Son hamlesi “Eğer aşırılıkçılar çoğunluğu alırsa iç savaş dahi çıkarırlar” söylemi oldu.
Hedef olarak faşist bloku gösteriyor gibi dursa da Halk Cephesi de iç savaş çıkartabilecek ‘aşırı uç’ olarak gösteriliyor. Fransa devletinin kurucu ögelerini taşıyan Sosyalist Parti de ‘iç savaş çıkaracak aşırı uç’ kategorisine alındığına göre, Macron “Ya beni seçersiniz ya tufan” söylemi ile halkı daha çok Halk Cephesi’nden uzaklaştırma hedefi güdüyor.
Böyle bir durumda da darbenin anayasal zeminini hazırlıyor.
Halk Cephesi, ilk 100 günlük programı yanında iktidara gelişlerinin ilk 15 gününde uygulayacakları programı da çok açık ve net bir şekilde ilan etti. Bunlar arasında temel tüketim mallarının fiyatlarının dondurulması, Macron’un ‘Emeklilik Reform Yasası’nın iptali, asgari ücretin net bin 600 avro olması ve ‘Servet Vergisi’ getirilmesi var.
ANAYASA SOPASI
Bu programa karşı atağa geçen Macron, Halk Cephesi’nin iktidar olma olasılığına karşılık Anayasa’nın 16’ncı maddesini uygulayabileceğini söylemeye başladı. Şimdiye kadar bir kez Generale De Gaulle tarafından 1961 Cezayir Bağımsızlık Savaşı sırasında uygulanan bu maddeye göre “Ülke varlığı ve bütünlüğü acil bir tehdit ile karşı karşıya ise Cumhurbaşkanı, Anayasal düzeni askıya alarak ülkeyi 2 ay boyunca tek başına yönetebilir.” Macron seçimlere bu sopayı elinde tutarak giriyor.
Hiçbir partinin Meclis’te tek başına çoğunluğu alamayacağını gösteren son seçim anketleri böyle bir gelişmeye zemin hazırlayacak sonuçlara işaret ediyor.
Ayrıca bu seçimlerin ilk turunda, seçmenin yüzde 64’ünün sandığa gideceği açıklanıyor ki bunların yeni, genç ve daha çok sol seçmen olması yüksek ihtimal. Anketlere göre RN yüzde 35, Halk Cephesi yüzde 29, Macron’un Ensemble İttifakı yüzde 21,5 ve LR yüzde 6,5 alıyor. Bu anketler büyük ölçüde yine milyarderlerin denetiminin etkisinde. Dolayısıyla ‘solun her hâlükârda çoğunluk alamayacağı’ tezinin tüm anket çalışmalarında işlendiği de hesaba katılmalı.
Tüm bunlar hesaba katıldığında Macron-milyarderler ve faşist blok, Fransa halkını açıkça seçimleri kazanamama durumunda ‘zor kullanma ve darbe’ ile tehdit ediyor.
Halk Cephesi bu kısa sürede bütün bu manevraları halka anlatabilir mi, faşist ve milyarderlerin tehditlerini savuşturabilir mi göreceğiz.