Fay kırığı, kalp kırığı ve parmak kırığı
Bu kadar sorun ve bu sorununlar altında ezilen milyonlar varken parmak kırığı gündemi, muhalefetin fikir ve örgütsel dağınıklığının işaretidir. Bu durum her geçen gün zayıflayan Erdoğan’ı bir nebze de olsa umutlandırmıştır.
Üreticiler uzun süre boyunca yaygın ve kitlesel olarak meydanlara çıktı. Her yerden “Maliyeti karşılamak mümkün değil, artık üretemiyoruz” sesleri yükseliyor. İktidar ise çiftçilere Resmi Gazete’den yanıt verdi: “İki yıl ekim yapmayan çiftçinin toprağı kiraya verilecek.” Bu yanıt, “Senin ne yaşadığınla ilgilenmiyorum, ben sermayenin ihtiyaçlarına bakarım” demek oluyor.
İşçilerin durumu da farklı değil. Temmuz ayında ara zam alamadıkları gibi, Merkez Bankası Başkanı’nın yabancı sermaye kuruluşlarına aralık ayında belirlenecek zammın %20-25 civarında tutulacağını açıkladığını öğreniyoruz. Sömürü derinleşerek devam ediyor. Bu arada sendika isteyenlere de kapı gösterilecek. Polonez işçilerinin başına gelenler, herkese ibret olsun diye bekleniyor.
Eğitimde müfredat değişiklikleri, Öğretmenlik Yasası, Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı ve Meclis’in tutumu gibi konularla uzun bir liste oluşturmak mümkün. Bunlar, aynı zamanda gerici ve anti-demokratik uygulamaların birer göstergesi. Tabii ki bunlara karşı büyüyen bir öfke de var. Son 7 ayda o kadar çok fay hattı yerinden oynadı ki, bu durumun büyük bir sarsıntıya yol açması, en az İstanbul depremi kadar olası ve gerçek.
HALK YOKMUŞ GİBİ
Sistemin üzerinde durduğu zemin kaymaya başladı. İktidar cephesi bu durumu fark etti ve önlem alıyor. Gündemi değiştiriyor. Yeni Anayasa tartışması Uçum eliyle bir kez daha servis edildi. Tüm afra tafralardan sonra batı ülkeleriyle ilişkileri derinleştirme peşindeler. Bakan Fidan’ın beş yıl sonra AB toplantısına katılması bile yandaş medyada heyecan yarattı. Bunun, birkaç ay sonra başlaması muhtemel faiz indirimleriyle “krizden çıkıyoruz” havası yaratılarak rüzgârın yönünü tersine çevirebileceğini düşünüyorlar.
TÜİK, Türkiye’de yaşayanların AB üyeliğine bakışını değerlendiren bir veri yayınladı. Buna göre, bir referandum yapılsa ve Türkiye’nin AB üyeliği oylansa, “evet” oyu vereceklerin oranı 2004 yılında %70 civarındayken, bu rakam 2023 yılında %47.9’a düştü. Bu durum, AB’den umudu kesme olarak yorumlanabilir. Ancak aynı zamanda AKP’nin izlediği siyasetin hâlâ halkın bir bölümünde etkili olduğunu da gösteriyor. AKP neyi savunuyorsa, oraya yönelen bir kitle var.
Bu nedenle muhalefetin “Geçim yoksa seçim var, o seçimde biz geliyoruz” yaklaşımı fazlaca iyimser ve kestirme bir yanıt olarak değerlendirilmeli. Evet, iktidar meşruiyetini kaybetti, daha da zayıflıyor, halkın taleplerine kulaklarını tıkamış bir avuç yandaşı memnun etme peşinde. Bunlar doğru. Toplumda iktidara karşı biriken öfke, çıplak gözle bile görülebiliyor. Ancak her şeyin, özellikle de bir iktidar değişikliğinin kendiliğinden gerçekleşeceğini düşünmek, rejimi hafife almak olur.
Muhalefet, ülkenin birçok yerinde kardelen gibi açan itirazlarla gönül ve örgüt bağı kurabilmiş durumda değil. Birçok yerde dışsal bir varlık olarak duruyor. Halkın sorunlarıyla yoğunlaşan, onlarla yaşayan ve kendini Meclis duvarının dışına atan bir muhalefetin eksikliği, bugünün en acil sorunu. Halkla devam eden kalp kırıklığının onarılacağı yer de burası.
KIRIK KARDEŞLİĞİ
Hadi özetleyelim: Hayat pahalılığı, geçim derdi, işsizlik tüm ülkeyi esir aldı. Geleceğe umutla bakanların sayısı her geçen gün azalıyor. Toplumsal fay hatlarında ciddi anlamda enerji birikmiş durumda. Küçük sarsıntılarla devam eden süreç, çok daha şiddetli depremler üretebilir.
Farklı toplumsal katmanlarda yaşanan hareketliliğe karşın, aynı enerji siyaset erbabında görülmüyor. Özellikle muhalefet cenahı, enerjisini siyasetin ateşini normal seviyelerde tutmak için harcıyor. Toplumla siyaset erbabı arasında oluşan açı farkı, aralarında gönül kırgınlığına ve kalp kırılmasına yol açıyor.
Ülkenin her yanı darmaduman, kırıklar içinde dururken yüzünü başka yöne çeviren muhalefetin, bir parmak kırığının bu kadar gündemde kalmaması da çok normal. Memlekette bu kadar kırık ve kırılan varken, en çok tartışılanın parmak kırığı olması, Erdoğan’ın devam eden hegemonyasını ve muhalefetin dağınıklığını gösteriyor.