Google Play Store
App Store

Kürtlerin muhtemel beklentisi ABD’nin tutumunu etkileyecek bir İsrail müdahalesi. İsrail’i orada görmek istiyorlar, özellikle Kongre ve Trump’ı etkileyerek Amerikan güçlerinin çekilmesinin engelleneceği umuduyla bir kumar oynanıyor.

Fehim Taştekin: Yeni Süreç Suriye’de Paradigma Değişikliği

Yusuf Tuna Koç

Öcalan’ın canlı yayında okunan mektubundaki silah bırakma çağrısı, ekim ayından bugüne yürütülen çözüm sürecini yeni bir aşamaya getirdi.

Ancak ülkede tüm baskı ve yasaklar tam gaz devam ederken, muhalefet partisi vekillerinin canlı yayınlarda neşeyle Bahçeli’nin zarafetinden bahsetmesi sürecin ülke için anlamına ve amacına dair soru işaretlerini artırıyor.

Bu hafta BirGün Pazar Forum sayfasında, Fehim Taştekin ile yeni sürecin Suriye haritasındaki anlamını konuştuk.

Yeni çözüm süreci, Öcalan’ın mektubu ile hız kazandı, ancak bu süreç insanlara Türkiye kadar Suriye’deki durumu da düşündürüyor. İktidar kanadı silah bırakma açıklamasının PYD’yi de kapsaması gerektiğini söyledi, Mazlum Kobani reddetti. Peki bu çağrı Suriye’de gerçekten neyi değiştirebilir?

Fehim Taştekin: Suriye 2013’te de bu görüşmelerin tetikleyici unsuruydu. 2015’te sürecin rafa kaldırılmasının sebebi de yine Rojava ile ilgili taleplerin Öcalan tarafından kabul edilmemesiydi. Haliyle Suriye meselesini bundan ayrı tutmak o kadar kolay değil. Metinde yer almaması bunun konuşulmadığı ya da öngörülmediği anlamına gelmiyor. Doğrudan oraya yönelmemesinin çok daha spesifik nedenleri var. İki farklı süreci benimsemiş olabilirler. Bir taraftan PKK’nin silah bırakarak kendini feshetmesi, diğer taraftan da Suriye’de Şam hükümeti ile ortaklaşma. Öncesinde baktığımız zaman bu kanaate varmadan önce devlet Suriye’de kendi çözüm sürecini zorladı. Erdoğan o zaman, bir kez daha Esad ile şansını denedi. Esad ile anlaşıp Kürtlerle ilgili meseleyi onunla çözmek istedi. Fakat ardından geçen sürede Suriye’nin hızla çözülmesi, Golani’nin kendini cumhurbaşkanı ilan ettireceği kadar hızlı bir geçişin yaşanması, devleti de meseleyi yeniden değerlendirmeye itti. Bu noktadan sonra, Şam’da iktidar oturana kadar koşulları Türkiye lehine değiştirebilmek için SMO’yu seferber ettiler. ABD’de de henüz Trump’ın saraya geçmediği aralığı fırsata çevirerek sahada fiilî coğrafyayı değiştirmek istediler. Ancak Amerikan tarafı yeşil ışık yakmadı ve SMO da istenilen sonucu veremedi. O zaman biz bu işi Şam’a havale edelim, bunun Suriye meselesi olduğunu vurgulayalım dediler. PKK’li kadrolar Suriye’den çıksın, SDG Suriye ordusuna entegre edilsin, özerklik olmasın, bu pazarlığı da Şam yapsın dediler. Bu devlet açısından bir çekilme ve sahadaki realitenin kabulü anlamına geliyor. Öcalan ile bu realite üzerine tekrar müzakere ettiler. Benim anladığım kadarıyla Irak’ta PKK kendini feshedecek ama Suriye’de çeşitli güç dengeleri içerisinde mesele bir yere bağlanacak.

Suriye’de Amerikan varlığı sona erse bile İsrail devrede. Bütün bu faktörler Türkiye’ye bir dayatmada bulunma şansı vermiyor, sadece Şam üzerinde baskı kurabilecek araçlara sahipler. Ancak diğer türlü, SDG kendisini feshetsin diyebilecek araçlara sahip değiller. Bunu dönüştürme yoluna gidebilirler, o yol da Şam’dan geçiyor. Öcalan ve PKK’ye Suriye bir ödül gibi sunuluyor. Kürtlere pazarlığa açık, statüsü belirsiz bir umuda yolculuk sunuluyor.

SURİYE’Yİ LÜBNAN’LAŞTIRMAK

İsrail’in Suriye’nin güneyindeki siyasi ayrışmaya askerî olarak vekâlet ettiği bir realite önümüzde duruyor. Peki İsrail’in Suriye gündemi, Dürziler kadar Kürtler için de belirleyici bir hal alabilir mi?

İsrail’in rolünün birbiriyle çelişen iki tarafı var. Birincisi, İsrail’in Kürtlere ya da Dürzilere desteği Suriye içerisinde Kürtlerin ve Dürzilerin işlerini zorlaştırır. Suriye açısından düşmanla işbirliği anlamına gelir. Lübnan’da bir dönem İsrail ile işbirliğindeki Falanjistlerin konumuna sokar ki bu tehlikeli bir şey. Diğer taraftan İsrail fiilen Dürzilere karşı güç kullanmayı zorlaştıracak bir caydırıcılık getirebilir ama aynısı Kürtler için mümkün mü emin değilim çünkü Türkiye ile kafa kafaya girmek istemezler.

Kürtlerin muhtemel beklentisi ABD’nin tutumunu etkileyecek bir İsrail müdahalesi. İsrail’i orada görmek istiyorlar, özellikle Kongre ve Trump’ı etkileyerek Amerikan güçlerinin çekilmesinin engelleneceği umuduyla bir kumar oynanıyor. İsrail ABD’nin Suriye politikasının şekillenmesinde rol sahibi. ABD için de öncelikli olan Kürtlerin ya da Dürzilerin değil İsrail’in güvenliği. Başından beri de Suriye’de İsrail’in çıkarları ve güvenliğine endeksli olarak ele alındılar. İsrail açısından ise mesele hâlâ İran, Suriye de buraya giden bir yol. Bu sebeple de Suriye’nin bağımsız, kendisini savunabilecek bütünlüklü bir devlet olmasını istemiyor. Dilediği zaman Suriye hava sahasında istediğini yapabilmek istiyor. Bunu yaparken de müdahale araçları üretmesi lazım, Kürtleri ve Dürzileri Suriye’ye sürekli müdahale edebilecek bir kanal olarak konumlandırıyor.

Bu her şeyden önce Suriye’yi Lübnan’laştırır, etkili bir devlet olmaktan çıkarır. Bunu Kürtler ve Dürzilerin bazıları kendi pozisyonlarını güçlendirecek bir oyun olarak görebilirler ama özünde İsrail’in dertleriyle onların dertleri aynı değil. İsrail kendi stratejisine uygun şekilde bölgede kırılgan devletler istiyor.

İSRAİL ANKARA’YA TEŞEKKÜR ETMELİ

Amerikan yönetimi buna kategorik olarak karşı çıkmaz, İsrail’e şans da tanıyabilir. ABD’ye daha fazla külfet getirmeden “ne yapabilirsen yap” diyeceklerdir. Burada tabii Türkiye ile Suriye’de karşı karşıya gelmek gibi bir risk var. İsrail içinde Suriye’de sıradaki temel sorunun Türkiye olduğunu düşünenlerin sesi yükselmeye başladı. Erdoğan’ın bölge politikaları başından beri İsrail’in işine geldi ama işler tersine dönebiliyor. Şu an yeni bir denklem oluşuyor ve belirsizlik çok fazla. İsrail ise işi şansa bırakmadan Suriye’yi sürekli olarak vurabileceği bir ülke olarak tasarlıyor, içeride de belirleyici olmak istiyor. Bu Lübnan’da denendi ve kısmen başarıldı, ülkede İsrail’i kayıran unsurlar var. Burada da örneğin Dürzilere 1 milyar dolar harcama yapılabileceği söyleniyor. Fütursuz bir devlet, bunu da yapabilirler.

Burada öngörülemeyen mesele şu, İsrail Suriye gibi en önemli düşmanlarından birini Türkiye, ABD ve Katar sayesinde ortadan kaldırdı. Önlerindeki tablo henüz istedikleri gibi değil. HTŞ’yi tamamen uslu, bağımlı bir yapıya dönüştürmeleri gerekiyor, HTŞ de pek çok açıdan Batı’ya, Körfez’e, Türkiye’ye mahkûm. Bu da devamlı zayıf ve tehdit altında bir Suriye yönetimi demektir. Aslında HTŞ’nin iktidarı ele geçirmesi İsrail tarafı için “Allah’ın lütfu” olarak nitelendirilebilecek bir durum oluşturdu. HTŞ bu kirli geçmişiyle herkese taviz vermek zorunda olan bir yapı, İsrail de bunun tadını çıkarıyor. Dönüp Ankara’ya teşekkür etmesi gerekiyor, böyle bir Suriye’yi altın tepside teslim ettiği için.