Felaket kapıda!..
Çocuğu olan herkes, dünkü gazetelerde yer alan "okuldaki uyuşturucu partisi" haberi ile yakından ilgilendi. Öyle ki bu haber, ülke gündemindeki gelişmeler ya da trafik kazalarında kaybettiğimiz milletvekillerinin acısını dahi unutturdu. Velilerin bu denli heyecan duymaları doğal!... Zor koşullarda yetiştirdikleri çocuklarının okullarında tehlike ile karşı karşıya kalmaları, onları ciddi endişeye sürüklüyor. Üstelik olayın, "köklü vakıf okullarının" birinde geçmiş olması, daha da düşündürücü.
Bazıları; "hadi devlet okulunda olsaydı anlardım." diye açıklamalarda bulundu. Bu anlayışın bile, ülke gidişatının ne denli tehlikeli bir güzergâhta olduğunu açıkça gösteriyor!..
Özal'la başlayan "özelleştirme" furyasından yaşantımız için en önemli sektör olan "eğitim" de nasibini aldı. Bir ülkenin "geleceği olan" çocukları, sermayenin yeni para kaynağı haline getirilmesi, aslında o ülkenin geleceğini ipotek altına almakla birlikte sınıfsal dengelerin de bozulması demektir.
Eğitimin özelleştirilmesinden sonra devlet, sistemli olarak kamuya açık "ücretsiz" okullardan elini çekti. Fiziki koşulların yanı sıra öğretim "kalitesi" de bilinçli bir şekilde düşürüldü... Okullarda öğrenciler bir "emtia" gibi görülmeye başlandı.
Çağdaş "eğitim ve öğrenim programları" yapılamadı. Nüfus artışı ile paralel yeni planlamalar ön görülmedi. Çok öğrencili sınıflarda, eğitim ve öğretim vermek zorlaştı.
Okul binalarının yetersizliği, araç ve gereç eksikliği devleti ilgilendirmez oldu. Eksik bina yapımları "hayırseverlerin" üzerine yıkıldı.
Eğitim bakanlığı görevini, "duyarlı medya kuruluşlarının ve eğitim vakıflarının" çabalarına bıraktı. Başta kız çocuklarının okula gönderilmesinden tutun da, çağın gerektirdiği kitap, defter araç ve gereç olmak üzere bir çok demirbaş vatandaşların katkısı ile sağlanır oldu.
Anadolu'da, "idealist öğretmenlerin" sayesinde köy okulları görev yapar durumda. Kentlerde okulları, gönüllü veliler ve kuruluşlar ayakta tutuyor.
Bakanlık, işin ideolojik tarafında kalmış. Yeni kitap çalışmaları adı altında, çocukların yaşam biçimlerini değiştirecek "bir bakış" getirilmeye çalışılıyor.
Kamu okullarında görev yapan öğretmenlerin "özlük hakları" kötü. İşsiz öğretmenler kadro beklerken, yandaşlar, "usul oyunlarıyla" okullarda görev alabiliyorlar.
Devlet okullarında öğretmen, öğrenci ilişkisi dejenere bir vaziyette. Öğretmen, öğrenci üzerinde otorite kuramıyor. Gevşek eğitim, "güvenlik sorununu" da beraberinde getiriyor. Kanlı televizyon dizilerinin etkisinde kalan gençler potansiyel suçlu haline geliyor. Uyuşturucu satıcıları bu okulların çevresinde "fink" atıyor!.. En çok müşteri buralarda çıkıyor!.. İşin acısı kimse de önlem almıyor!..
Hal böyle olunca; biraz hali vakti yerinde olan veli, "ceketini satma" pahasına çocuğunu "iyi" bir okula göndermek istiyor. Tercih edilen okullar ise muhtemelen, "vakıf" okulları oluyor.
****
Umut duyulan okullarda uyuşturucu kullanılması haberinin velileri sarsması doğal!..
Ama asıl konu; kayıt dışı ekonominin siyaset tarafından desteklenmesi!..
Kendi sermaye tabanını oluşturabilmek için bilinçli bir şekilde kayıt dışı ekonomiye "göz yuman" her iktidar; ülkede otorite zaafını geliştirmenin yanı sıra, toplumu "hukuk dışılığa" da itmiş oluyor!... Dramatik olanı ise, bunun halk tarafından görülememiş olması!...
Son 20 yılda, siyaset, ticaret ve mafya ilişkisinin oluşturduğu "liberal(!) ekonomi" düzeni, kazancın en fazla olduğu "uyuşturucu sektörünün" canlanmasına neden oldu!..
Şimdi: Ülkede etkin ve prestij sahibi olmanın yolu zenginlikten geçiyor. Kolay zenginliğin kaynağının ise uyuşturucu ticareti. En geniş "Pazarı" da okullar.
Yıllardır açıkladığım bir bilgiyi yineliyorum:
"1998 yılında, güvenlik güçlerimizin yakaladığı uyuşturucu miktarının toplamı, dünyada yakalanan uyuşturucu miktarın yüzde 38'ine, Avrupa'da yakalananın ise yüzde 64'üne tekabül etmektedir."
Bu oranlar, ülkemizde ne denli büyük bir uyuşturucu varlığını göstermektedir. Güvenlik güçlerimizin başarısı yadsınamaz. Ancak, "potansiyelin büyüklüğü" hepimiz için kaygı vericidir.
Dünkü haber, vahim bir sinyaldir ve önemsenmelidir!..
Uyuşturucu ticareti mafya dünyasından çıktı. Böyle giderse, korkarım "meşruiyet" kazanacak!..
ACILARI PAYLAŞIYORUM.
Trafik kazasında kaybettiğimiz, TBMM'de birlikte çalışmaktan zevk aldığım CHP Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz ile CHP Konya İl Sekreteri Ali Alp ve eski Bakan Mustafa Taşar'ın vefatlarına çok üzüldüm. Onlara Tanrıdan rahmet, ailelerine, partililerine ve sevenlerine baş sağlığı dilerim.
ÖZÜR
Fikri Sağlar'ın dün yayımlanması gereken yazısını bugün yayımlamak zorunda kaldık. Özür dileriz.