Google Play Store
App Store

İrademizi ne küçük çıkarlara ne de endişelerimize teslim etmeden haklılığımızın cüretiyle en geniş alanlarda taleplerimizi haykıralım ve faşist tek adam rejimini yıkacak yolu hep birlikte açalım. Çünkü özgürlükler ülkesinin mutlu çocukları olmak, felaketler ülkesinin asi çocukları olmaktan geçer!

Felaketler ülkesinin asi çocukları

Üniversite Öğrencileri 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptaliyle başlayan süreçle halk, seçeneksiz olmadığını bir kez daha fark etti. Bu farkındalık 19 Mart’ta İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin zulmün barikatlarını yıkmasıyla halk kesimlerinde karşılık bulan bir cürete dönüştü. İlerleyen saatlerde Ankara’da Eskişehir Yolu’nu saatlerce trafiğe kapatarak AKP diktatörlüğüne direnen ODTÜ öğrencileri, bu cesaretin ve kararlılığın bir diğer simgesi oldu.

Türkiye devrimci tarihinin hatırlattığı gibi gençlik; halkın seçeneksiz olmadığını, çözümün birleşik mücadelede olduğunu göstermekte öncü rol oynadı. Gençliğin öncülüğünde halk, içine sürüklendiği bunalım, baskı ve kriz dönemine ve bu dönemi yaratan Siyasal İslamcı, faşist, tek adam rejimine karşı gerçek halk muhalefetini örgütledi.

Yıllarca biriken öfkesi, itirazı, gözyaşı sandığa sıkıştırılan gençlik, çözümün adresini bir kez daha gösterdi. Siyaset sahnesinde kendisinin temsil edilmediğini, itirazlarının siyasallaştırılmadığını, statükonun devam ettirildiğini gören gençlik, kendi iradesini üretmekte başka bir alternatifin mümkün olduğunu fark etti. 3 bin lira KYK bursuyla geçinmeye çalışan, devletin yurtlarında ölümle, hastalıkla, güvencesizlikle burun buruna yaşayan, tarikat yurtlarında intihara, istismara terk edilen, insanca yaşam talebini yükselttiğinde baskılanan, siyasi talimatlarla bir günde diplomasız kalabileceğini fark eden, diploması olsa dahi işsiz kalacağını bilen gençlik, “bu böyle gitmez” demek için sokağa çıktığında karşısına dikilen barikatlarla karşılaştı. Tek adamın buyruğuyla polis şiddetine maruz kalan gençlik kesimleriyle baskılara karşı özgürlük hakkını savunan halk kesimleri birleşti. 1 ay boyunca gençlik, okullarında türlü boykotlar, forumlar örgütledi.Liselerde öğrenciler, sürgün edilen öğretmenlerine sahip çıkmak için ayağa kalktı, polis ablukasına karşı eyleme geçti 1 ay boyunca halk, her akşam meydanları faşizme dar etti. Apolitik olarak kodlanmış yeni kuşak gençliği, kendi kuşağının isyanını tek adam rejiminin en kurumsallaştığı dönemde ortaya çıkardı. Boykot süreçleriyle gençler, hem okullarda hem de sokaklarda farklı bir yaşamım mümkün olduğunu gösterdi. Bir sermaye partisi olan AKP’nin gelir kaynakları, yatırımları; kısa tabiriyle parası olmaksızın bir hiç olduğunu bilen gençler, AKP’nin ve destekçisi şirketlerin ürünlerini boykot ederek depremde, yangında, kadın cinayetlerinde, işçi cinayetlerinde görev yerlerinde olmayan bürokratların şirketlerini korumak için sahalara inmesini sağladı.

Gençliğin ayağa kalkmasından korkan Erdoğan, “Yıllarca gençlere ‘banka soyguncularını model gösterdiniz” çıkışıyla devrimci gençlik tarihini lekelemek istemiş, bu toprakların devrimci birikiminin yinelenmesinden kaçmaya çalışmıştır. Ancak gençlik, Saraçhane’de açtığı Mahir Çayan pankartlarıyla, Seğmenler’de haykırdığı “Gündoğdu” marşıyla, Bursa’da hatırlattığı Devrimci Gençlik’le, Eskişehir’de yaşattıkları Ali İsmail’le ve memleketin dört yanında sahiplendikleri politik duruşla Türkiye’deki devrimci gençlik tarihinin silinemeyeceğini, üstüne koyarak büyütüleceğini bir kez daha gösterdi. Bu korku, gençlerin ev baskınlarıyla gözaltına alınmasıyla, tutuklamalarla kendini açığa çıkardı. Ancak tutuklanan gençler mücadelelerini sürdüreceklerini, dışarıdaki arkadaşları ise arkadaşlarını alacaklarını söyleyerek mücadeleye tutundular.

Şimdi bu süreçten ders çıkarma, umudu büyütme zamanıdır. Bu rejim kendini devam ettirebilecek güce sahip değil. Hukuksuz tutuklamalarla, emperyalist müdahalelerle, kahveci ziyaretleriyle bu rejim kendini bir yere kadar götürülebilir. Ancak bu rejimden kurtulmak; halkın gerçek taleplerini örgütleyerek, halkı siyaset sahnesine taşıyarak, halkı etken kılarak mümkün olacaktır. Halkın geniş kesimlerinde birikmiş bu öfkeyi tarihi belirsiz, hileli ve seçeneksiz sandıklara yönlendirmek yalnızca rejime can suyu taşıyacaktır. Halka kendi alternatif yolunu kendi gösteren gençler, halkın kendi iktidarını nasıl kuracağının deneyimini de yaratmıştır.

Bu sürecin ardından görevimiz, halkın karar alma ve uygulama mekanizmalarını geliştirmek, dağınık politik itirazları birleştirecek bir siyaset izlemek, halkın ortak talep ve sorunlarına ortak çözümler üretmek ve her zaman sokakta olmaktır.

SOL Genç, bütün halk kesimlerine, bütün siyasi kurumlara, bütün demokratik yapılara birlikte mücadele çağrısını devrimci bir sorumluluk olarak görmekte ve bu çağrının sorumluluğunu üstlenmektedir.

Mücadelenin başka bir aşama kaydedeceği bir tarih olan 1 Mayıs’a doğru giderken herkese sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyoruz. Bugünün tartışmaları yaratılan kitlesel öğrenci hareketinden kimin dar grupçu çıkarlarıyla neler koparabileceği değil gençliğin birleşik öz örgütünü yaratmak olmalıdır. Bu kararlılıkla çıktığımız yolda 1 Mayıs’ta eşit, demokratik, tam bağımsız bir ülkede yaşama mücadelemizi hep birlikte bir adım daha öteye taşıyalım. İrademizi ne küçük çıkarlara ne de endişelerimize teslim etmeden haklılığımızın cüretiyle en geniş alanlarda taleplerimizi haykıralım ve faşist tek adam rejimini yıkacak yolu hep birlikte açalım.

Çünkü özgürlükler ülkesinin mutlu çocukları olmak, felaketler ülkesinin asi çocukları olmaktan geçer!