Felsefe yolcusu kalmasın!
Gökhan Yavuz DEMİR
Türkçenin konuşucularının tuhaflıklarından biri de felsefeyi olumsuz mânâda kullanmaları olsa gerek. Hatta bir ara şarkısı bile vardı: “Felsefe yapma, felsefe yapma...” İyi ama neden felsefe yapmayalım? Bütün bir uygarlığın temelinde yatan, modern bilimin de sanatın da demokrasinin de ilham kaynağı olan felsefeden ne anlıyoruz ki yapana hoş gözle bakmayıp büyük bir özgüvenle yapmamayı nasihat ediyoruz.
Bunun asıl sebebi muhtemelen felsefe hakkındaki yanılgılarımızı bilgi sanmamız. Felsefeyi sıkıcı bir şey sandığımızdan ondan uzak durmayı da hararetle salık veriyoruz. Oysa Batı düşüncesinde neredeyse üç bin yıllık bir geleneği olan felsefe hiç de sıkıcı bir şey değil. Bilakis ustasının elinde çok heyecanlı ve keyifli bir maceraya dahi dönüşebilir. İşte mesleğini seven bir felsefe öğretmeni olan Matteo Saudino’nun Bilgelik Otobüsü'ü, Giacomo Leopardi İlkokulu 5-B sınıfı öğrencilerinin öğretmenleri Paolo’yla çıktıkları felsefeyi keşif yolculuklarını anlatıyor. Yolculuğun kendisi macera demek olduğundan, felsefe tarihinin beş büyük filozofunun ağzından felsefenin ne kadar coşkulu ve yaşam dolu olduğuna şahitlik ediyoruz.
Paolo Öğretmen bir felsefe atölyesi düzenler ve öğrencilerinden mutluluğun resmini çizmelerini ister. Nâzım Hikmet’in meşhur “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” mısraından da bildiğimiz üzere bu çok zor bir iştir. Çizebilmek için mutluluğun ne olduğu sorusunu cevaplayabilmek gerekir. İşte o zaman Paolo Öğretmen arkadaşı Diotima ve onun kullandığı Bilgelik Otobüsü’yle çıkılacak bir felsefe seyahati organize eder. Bu otobüs hiç de bildiğimiz otobüslere benzemez. Çünkü benzin yerine merakla çalışır. Yolculuğun istikameti Antik dünyadır ve amacı da filozoflarla sohbet ederek felsefeyle tanışmak ve mutluluğun ne olduğunun cevabını bulmaktır.
Yolculuk esnasında felsefe yolcularımız sırasıyla Protagoras, Hipatia, Epikür, Sokrates ve Platon’u ziyaret ederler. Bu ziyaretler esnasında da felsefenin öyle sanıldığı gibi soyut, lüzumsuz, anlamsız ve cevapsız sorularla meşgul olan sıkıcı ve hiçbir işe yaramayan bir uğraş olmadığını tecrübe ederler. Evet felsefe ile bisikletin bozulan tekerleğini onarmak, limonlu kek pişirmek veya ışınlanma teknolojisi icat etmek mümkün değildir. Fakat felsefe düşünme ve akıl yürütme yeteneğimizi geliştirerek ve hayatımızı üzerine inşa edeceğimiz temel kavramlarımızı anlamamızı ve kendimizi tanımamızı sağlayarak bize daha anlamlı, huzurlu ve dingin bir yaşam bahşedebilir. Mutluluk hakkında düşünmeden insan nasıl mutlu olabilir ki yahut özgürlüğe dair bir fikri olmadan insan özgür olup olmadığını nereden bilebilir ki!
Pratik sonuçları olmasa dahi felsefe hayatımızın pek çok pratik meselesini daha derinden kavramamızı sağladığı için hiç de hayattan kopuk ve sıkıcı değildir. Sıkıcı olan felsefe yapmak veya bizatihi felsefenin kendisi değildir. Sıkıcı olan felsefeyi kalın bir felsefe tarihi kitabının içine hapsederek çocuklara zorla öğretmeye çalışan müfredattır.
Saudino felsefenin hayatın kendisi kadar canlı ve renkli olduğunu unutmadan çocuklara felsefe yapmanın keyfini yaşatıyor. Saudino çok zor bir soruyu, hiç o bunu dedi, şu onu dedi diye sıkıcı kılmadan keyifli bir oyuna çevirmeyi becermiş. Soru üç bin yıldır önümüzde duran kadim bir soru: Mutluluk nedir? Şimdi sen de bu oyuna dâhil olarak, bu soruya verilen başka cevaplarla diyaloğa girerek kendi mutluluk tanımını yapmaya yönelik bu daveti duyuyor musun? İşte bu bilgeliğin ve düşüncenin sanatı olan felsefenin üç bin yıllık davetidir. Haydi, ona kulak ver.