Festivalin Bahar Listesi 2
Alice, Sevgilim - Etten Çiçekler

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 42. İstanbul Film Festivali, 134 uzun ve 29 kısa metrajlı filmden oluşan Türkiye ve dünya sinemasından ödüllü filmler, özel gösterimler ile dopdolu bir program ile 7 Nisan’da başladı. İlk kaçırılmaması gerekenleri sizlerle paylaşmıştım. Şimdi de festival kapsamında henüz izlediğim filmler ve diğer tavsiyelerle devam etmek istiyorum.

İZLEDİĞİM FİLMLER
20.000 Arı Türü (5/10)

Genç Ustalar bölümünde “20.000 Arı Türü” (20,000 Species of Bees) isimli filmde sekiz yaşındaki bir çocuğun transeksüel olarak aile içerisinde ve toplumda kabul görmesi üzerine kurulu bir İspanyol filmi. Yaşamsal ve haksal olduğunun kabul gördüğü cinsiyet kimliği (gender identity) başlığı bu filmde sekiz yaşında bir çocuk ve kadınlar üzerinden anlatılıyor. Hikâyesine çocuğu dâhil ettiği anda, film hassasiyetin elden bırakılmaması gereken bir yerde sağlam durmalı. Bu filmin bu açıdan sağlam durduğunu söyleyemem. Yaz aylarında Bask ülkesinde geçen filmde küçük çocuğun ailesinin kadınlarının yanında kendi benliğini çözüp keşfetmeye çalıştığı film “trend" bir meseleyi konu edindiği için 2023 Berlin Film Festivali’nin ana yarışmasında prömiyerini yaptı ve filmin başrolünü üstlenen sekiz yaşındaki Sofia Otero ise Berlinale’de ödül alan en genç oyuncu olarak tarihe geçti. Yönetmen Estibaliz Urresola Solaguren’in ilk uzun metrajlı filmi olduğundan, anlatım dilinin yeterli olgunluğa sahip olmadığını düşünüyorum. Yönetmenin çocuk bedenleri üzerinde biraz fazla duran kamerası ve bu anlardaki şiirsel görsel dil beni fazla rahatsız etti.

Hırçın (6/10)

Festivalin aynı zamanda açılış filmi olan “Hırçın”, beklentimi ne yazık ki karşılayamadı. Bu film de ilk film olmanın getirdiği pek çok zafiyete sahipti. Ne konu olarak ne anlatım dili olarak yeni bir şey söyledi veya gösterdi. Yönetmenin ara ara filmine dâhil ettiği Wes Anderson dünyasından fırlamış sahneler ise fazla acemi duruyordu. Kısacası “Hırçın” filminin hikâyesi de, duygusu da, estetiği de yeterli değildi. Biliyorsunuz tartışmalı sosyal ve politik konuları keşfetmek için, kiralık evlerde yaşayıp boş saatlerini barlarda içki içerek geçiren işçi sınıfı Britanyalıların ev içi durumlarını tasvir eden bir sosyal gerçekçilik tarzı için kitchen-sink drama tabiri kullanılır. “Hırçın”, kökleri İngiliz sosyal gerçekçiliğin ideallerine dayanan bu kültürel yaklaşıma ait bir yapım olduğundan İngiltere’nin sosyo kültürel coğrafyasının bu cephesinde dolanmak filmin en keyifli yönüydü. 2023 Sundance Dünya Sineması Dram Büyük Jüri Ödülü sahibi filmin yazar ve yönetmeni Charlotte Regan. Bu da kendisinin ilk uzun metraj filmi.

Müzik (4/10)

Biçim ve amaç düşünüldüğünde, “Müzik” filminin soyut sineması hiçbir duyumuza herhangi bir netlik aşılamıyor. Daha da önemlisi bu tür deneysel filmlerde beklenen, bilinçaltına seslenme veya hipnotize etme hiç gerçekleşmiyor. Bu filmin Berlin’den Gümüş Ayı En İyi Senaryo Ödülü’nü aldığına inanmak ya da inanmamak! Onca ödül arasından bu deneysel filme senaryo ödülü nasıl verildi bilemiyorum. Alman Yeni Dalgası’nın isimlerinden olan Angela Schanelec’e ait bu filmin iddiası, Oidipus trajedisini kendine özgü ve çarpıcı bir çağdaş yorumuyla sinemaya aktarmak. Dürüst olacağım, film bunu başaramamış. Filmin konusu okunmadan olanların anlamlı hale getirilmesi seyirci ile yönetmen arasında paylaşılabilir. Okunmasına rağmen seyirciye bir his ve anlam katmaması net olarak yönetmenin yüküdür. İsmindeki “Müzik”in hakkının da verildiğini düşünmüyorum. Bir miti müzikal yaratımla bir araya getirdiği iddiasının altı ise oldukça boş kalmış.

GÖZE ÇARPAN İZLEYECEĞİM FİLMLER

“Alice, Sevgilim” (Alice, Darling) filminde, toksik bir ilişkinin içine hapsolmuş genç bir kadın olan Alice, en yakın iki kadın arkadaşı tarafından sahnelenen bir müdahalenin farkında olmadan katılımcısı olur. Psikolojik tacizde bulunan erkek arkadaşı Simon tarafından kırılma noktasına kadar itilen Alice’i canlandıran kişi Oscar adayı (Up in the Air) Anna Kendrick. İki yakın kız arkadaşıyla tatildeyken kendi özünü yeniden keşfeden Alice’in bağımlılık iplerini koparmasını izleyeceğimiz film kadın dostluğunun gücünü gösteriyor. Mary Nighy’nin yönettiği, Alanna Francis’in senaryosunu yazdığı film tam bir kadın dayanışması olarak İstanbul Film Festivali’nin film seçenekleri arasında göze çarpıyor.

Helena Wittmann tarafından yazılan ve yönetilen “Etten Çiçekler” (Human Flowers of Flesh) filminin sinematografisi de Whittman’a ait. Bunu oldukça önemli buluyorum ve filmin sinematografisini, biçimini oldukça merak ediyorum. Beş kişilik mürettebatıyla birlikte bir yelkenlide yaşayan Ida’nın Marsilya’da kara iznindeyken, Fransız Yabancı Lejyonu’ndan büyülenmesi ve Lejyon’un Cezayir’deki eski karargâhı olan Sidi Bel Abbès’e yelken açmaya karar vermesi konusu ise büyüleyici görselliklerin bizi beklediğinin izlerini taşıyor. Başrolünde Angeliki Papoulia’nın yer aldığı ve çok sevdiğim Denis Lavant’ın lejyon askeri olarak karşımıza çıkacağını da eklemek istiyorum. İzlenecekler listemde yer alan diğer iki film ise 2023 Berlin En İyi Yönetmen ödülü alan “Pulluk” (Le Grand Chariot) ve çekimleri üç kıtada beş yıl boyunca süren “Kargalar Beyaz Olur” (Crows Are White) belgeseli.