Google Play Store
App Store

1969-75 yılları arasında futbolda esen Es-es fırtınasının santrforu Fethi Heper’di. Önce profesyonel futbolcuydu Fethi, ardından profesör... Futboldaki devrimin simgesiydi Eskişehirspor. İstanbul oligarşisine karşı çıkan ilk büyük tehditti. Sonrası belki hüsran; ancak yaptıkları destan.

Fethi Heper Ve Eskişehirspor’la yazdığı destan: Bir efsanenin ardından
Eskişehirspor tarihinin ilk resmi gölünü atan Fethi Heper, Avrupa’da Sevilla’ya karşı da hat-trick yapmıştı.

Anadolu’dan çıkıp İstanbul’un üç büyüklerine kafa tutan ilk takımdı Eskişehirspor. Bugün mazilerini arasalar da 1969-1975 yılları arasında sahalarda bir devrime imza atmışlardı. Belki ligde taçlanmadılar ancak elde ettikleri üç ikincilik, iki üçüncülük, iki dördüncülük görülmüş şey değildi. Aynı dönemde müzeye konan bir Türkiye Kupası, bir Cumhurbaşkanlığı, üç de Başbakanlık Kupası, artık günümüzde kulaklara masal gibi gelen bir öykünün özetiydi. Devir eskiydi, şehirlerin çocukları doğru bir zihniyetle yoğrulduğunda en ileriye gidebilirdi. Seyircisi, amigosu ve oyuncularıyla bu topraklarda futbol kültürünü inşa eden Eskişehir’den bayrağı devralan Trabzonspor, yine benzer bir şekilde kendi özkaynaklarıyla dördüncü şampiyon olarak tarihe geçecekti.

İşte o Eses fırtınasının santrforu Fethi Heper’di. Önce profesyonel futbolcuydu, ardından profesör. Ligde iki defa gol kralı olmuş birinin spordan uzaklaşıp maliyede hoca olması görülmüş şey değildi. Ki hâlâ öyle. Bir zamanlar kartvizitinde Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı yazan efsaneyi 13 Şubat’ta yitirdik. Müsaadenizle…

1944’te Eskişehir’de doğan Heper, beş kardeşin en küçüğüydü. Futbolcu bir aileden geliyordu. Önce abileri bu oyuna sevdalanmış, ardından o attığı gollerle adını tarihe kazımıştı. Babasının manifatura dükkanında iki sohbet konusu varmış. Ya dinden konuşulurmuş ya da meşin yuvarlaktan…

Fethi Heper, Eskişehirspor’la Türkiye Kupası, Başbakanlık Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası kazanmıştı.

YENİ DÜNYA’DA DEĞİŞEN HAYAT

İlkokulu bitirdiği gün Beytullah Abisi’nin diploma hediyesi olarak aldığı top, alınyazısıydı. Eskişehirspor Koleji’nde başta futbol yasaktı. Basketbol, voleybol oynanırdı. Genç Fethi belki de sahalarda ilk kez Yeni Dünya’da parlamıştı. Lisedeyken burs kazanıp Amerika’ya bir yıllığına giden delikanlı, bir maçta sekiz gol atınca göz kamaştırmıştı. Keten ayakkabılarıyla şov yapmış; ertesi gün oynadığı takımın başkanının verdiği 10 dolarla kendisine krampon almıştı. Herkesin Dinyakos türü pabuçlarla sahne aldığı günlerde, onun ayağındakiler Türkiye’ye döndükten sonra büyük sükse yapacaktı…

1961’de genç millî olan Heper, Romanya’da bir ay sürecek bir turnuvaya davet edildiğinde hayatı değişiyordu. Almanya’da doktora yapmış abisi Niyazi, “liseden mezun olmalısın” diyerek, kardeşinin gitmesini engellemişti. Bu sayede okulu bitirecek, futbolculuktan profesörlüğe giden yolda devam edecekti…

Ertesi yıl ona önce okul diyen abisini kaybeden delikanlı, ODTÜ’ye adeta kaçıyordu. Daha önce üç çocuğunu kaybeden annesinin yaşayan ilk çocuğuydu Niyazi. Bu ortamdan uzaklaşmak isteyen Fethi, Ankara’da okuyor, haftasonu cebine konan 7.5 liralık bilet parası sayesinde Eskişehir’de futbol oynuyordu.

Bir yılın ardından memleketine dönmüş, Akademi’ye girmişti. Artık bir efsane başlayabilirdi…

Eskişehir Gençlik Kulübü’nde forma giyen Fethi’nin başka şansı yoktu. Başkan halasının oğluydu, genel kaptan dayısı. Yönetim kurulu deseniz, akrabalarıydı. Takımın en gençlerinden biri olarak malzemecilik de yapardı. Çamaşır makinelerinin hayal olduğu günlerde, kirli malzemeleri götürdükleri bir kadın onları yıkar, aklar paklardı. Abisiyle onları tekrar stada taşımakla başlayan kulüp kariyerinde sayısız gol atmıştı… Akademi takımı, 1964’te üniversitelerarası turnuvada rakiplerine gol yağdırarak şampiyon olunca olaylar gelişiyordu. Organizasyonu yerinde izleyen federasyon yetkilisi, kafile başkanı Nafiz Yazıcıoğlu’na 2. Lig’e müracaat etmeleri gerektiğini söylüyordu. Eski Ticaret Odası’ndaki toplantıyı müteakip 19 Haziran 1965’te üç kulübün birleşmesiyle Eskişehirspor kuruluyordu.

Akademi kulübünün başkanı Orhan Oğuz, Anadolu’da futbol devriminin ateşini harlayan o buluşmada futbolcularını da yanına alarak şunları anlatmıştı: “Bakın böyle bir takım kurulursa Eskişehir’in ekonomisi gelişir. Yeni oteller, lokantalar yapılır. Turistler gelir, gider. Hamamcısı, simitçisi, çekirdekçisi, köftecisi hepsi para kazanır. Para kazanınca harcama olur, Eskişehir’in refah düzeyini artırırız.”

‘FETHİ-NİHAT GOL AT’

Eskişehirspor’da kentin iki büyük golcüsü buluşmuştu. Demirspor’dan gelen Nihat Atacan aldığı transfer ücretinin yarısını yatağa serince, işçi olan babasının gözleri doluyordu. “Bir ipte iki cambaz oynamaz” denedursun, onunla Heper’in ortaklığı zamanın meşhur tezahüratını doğuruyordu: “Fethi-Nihat gol at!” İkilinin verkaçları ballandıra ballandıra çok anlatılmıştı.

Hikâyenin devamını Heper’den dinleyelim: “Eskişehir 1965 yılında gerçekten bir kasaba gibiydi. İki tane oteli vardı; bir Büyük Otel, bir de Şale Oteli. Esasında şimdi orduevi olan yer Hilton Oteli olarak yapıldı ama çalışmadı. Sonradan bakın Eskişehir’de kaç tane otel yapıldı, kaç yılda? 50 yılda Eskişehir’in ekonomisi, Eskişehirspor ile birlikte ileriye gitti. İsabetli bir karar vermiştik. Tabii kurulmasın diyenler de çıktı. Dışa açılmak istemiyorlardı, beceremeyiz diye korkuyorlardı.”

Kurulduğu gibi play-off’a yükselen kırmızı-siyahlılar, Bursaspor’u 3-1 yenerek 1. Lig’e yükselmişti. Bu peri masalını yaşatan dokuz futbolcu üniversiteliydi; hepsi Eskişehirliydi. Kent rüyada gibiydi.

Teknik direktörlüğe getirilen Cihat Arman, beklentileri karşılayamıyordu. Ligde kalan takımın başına 1967’de Abdullah Gegiç’in gelmesiyle futbol devrimi başlıyordu. Bir zamanların topçuları, artık futbolcuydu. Gegiç, muhteşem antrenmanları, teknik taktik çalışmalarıyla meslektaşlarından ayrılıyordu. Kanat organizasyonları, ön ve arka direk koşuları, bu topraklar için pek görülmüş şey değildi. Beklerin orta sahayı geçmediği yıllarda, onun takımında bekler hayati rol oynardı. Tribün deseniz, o yılların en iyisiydi. Her maça gelen beş bine yakın kadın o zamanlar görülmemiş şeydi. Herkes kırmızı-siyah elbiselerle geldiği için şehirde kırmızı ve siyah renkli kumaş bulunmazdı. Kadınların biraz ağzı bozuk Feriha Ablası vardı, erkeklerin Amigo Orhan’ı. Ülkenin en çoşkulu stadyumu Eskişehir’deydi. 1968’de Fenerbahçe’nin Şampiyon Kulüpler Kupası’nda oynadığı Manchester City maçı için İstanbul’a gelen Amigo Orhan, Mithatpaşa Stadyumu’nda da fırtına gibi esmişti.

Eskişehirspor 1968- 69 sezonunda ligi ikinci sırada tamamlamıştı.

GÖNÜLLERE ATILAN İMZALAR

Kırmızıyla siyah ülke futbolunda moda olmaya hazırlanadursun, 1968’de Eskişehir’in biriciği Fethi hayatının kararını verecekti. Uzaktan akrabası Metin Oktay 32’sine gelmişti. Sahalarda veda etmeye hazırlanan “Taçsız Kral”ın yerine Galatasaray, bir santrfor arıyordu. “Futbolumuzun tavanındaki en güzel avize”, o günlerin çiçeği burnundaki muhabiri Attila Gökçe’yle Erdek’te bir pansiyonda bulunan Fethi’nin yanına gitmişti. Bugünün duayen gazetecisi, Fethi’ye Metin Oktay’ın onu beklediğini söyleyince, genç santrfor saygıdan tıraş oluyordu.

İki gol makinesi baş başa sohbet ediyor fakat sonunda transfer olmuyordu. “Abi, ben kulübümle anlaşamadım. Ancak tekrar görüşürüz sözünü verdim” diyen Fethi, ustasının mahcup olmasını sağlamıştı. Onlar paranın pulun değil, itibarın yürüdüğü zamanların krallarıydı. Onların imzaları gönüllere atılmıştı…

Kentinde kalan Fethi atıyor, Eskişehirspor kanatlanıyordu. O sezon kırmızı-siyahlılarla “Çengel”in gitmediği Galatasaray çekişiyordu. İstanbul’daki maç berabere bitince, şampiyonluk gelmemişti. Eses cephesine göre Metin Oktay’ın yerde kaldığı pozisyona penaltı diyen maçın hakemi neticeyi tayin etmişti. Sevilla’ya karşı 10 dakikada yaptığı hat-trickle turu getiren santrfor, 1974’te futbola veda etmiş, kendini tamamen akademik kariyerine vermişti. 1988’de profesör olmuş, sayısız öğrenci yetiştirmişti. Bu topraklarda görülmemiş bir öykünün kahramanıydı o. Dokuz üniversiteli çocukla lige yükselmiş camianın gol makinesinden, Almanya’da doktora yapmış rahmetli abisinin “önce okul” dediği küçük kardeşten belki de başkası beklenemezdi.

Kim bilir maçları televizyonda yayınlansa, tüm Türkiye onları tutacak; ülke futbolunun en büyük güçlerinden biri olacaklardı. Sonraki facia yönetimler, camianın yaşadığı gelgitler… İşte futboldaki devrimin simgesiydi Eskişehirspor. İstanbul oligarşisine karşı çıkan ilk büyük tehditti. Altın çağında statükoyu sarsmış; bir kent sayesinde kanatlanmıştı. Sonrası belki hüsran; ancak yaptıkları destan. Dün de bugün de…

Kaynaklar: https://dinyakos.com/2015/01/22/fethi-heper-futbolun-profesoru/ 

Özgür Topyıldız, Anadolu Yıldızı Eskişehirspor İletişim Yayınları, 2003

https://socratesdergi.com/yazi/asgari-mustereklerde-birlesen-takim