Fetva ve cihat
Geçen hafta "medeni dünya"nın gözü önünde bir "olay" meydana geldi. Dünya, cep telefonlarından, HTŞ'li canilerin ve milislerin, Suriye'nin sahil bölgesinde evleri yaktığını, kapkara dumanların göğe yükseldiğini, insanları doğradıklarını, kurşuna dizdiklerini, cesetleri yolboyu etrafa attıklarını, el kadar çocuklara bile acımadıklarını gördü.
Bu soykırım tarihinde bir ilkti. İlk defa failler, pis sakalları, kahkahaları, birazdan ölecek gençlere ve çocuklara, yaşlılara ve kadınlara "domuz"diye bağırışlarını, kurşuna dizmelerini ve çocukları kesmelerini kameraya çekmiştiler. Normalde soykırım gizli-saklı yapılır. Ama bu defa İslamcı katiller, kamerayla tüm dünyaya vahşeti naklen izletmek istiyordu. Çünkü "medeni" dünya, çoktandır aslında barbar bir dünyaydı ve İslamcılar Suriye'de kimleri keseceklerini, -biraz da- onlardan öğrenmişti.
Sahilde on binlerin katliamı, onbinlerin ise Himeyim, Lübnan ve dağlara sürülmesiyle sonuçlanan -ve halen devam eden- 21. yüzyılın ilk soykırımı, camilerden Alevilere yönelik verilen fetvalarla başlamıştı. Tarih boyunca fetva eşliğinde "cihatçı seferberlik", hep masumların doğranmasıyla sonuçlanmıştır. Cihadı sadece orduların yapması da gerekmiyor; "kafirlerle savaşma görevi", İslam cemaatinin sivil bölümüne devredilebilir.
∗∗∗
Batılı emperyalistler, Temmuz 2014'te Musul'daki el-Nuri caminde Iraklı imam İbrahim Avad İbrahim el-Bedri verdiği fetva ile Müslümanları İslam Devleti'ne (DAEŞ) katılmaya çağırdığında, sadece ilan edilen cihadın Roma ve İspanya'nın fethine kadar genişletilmesinden rahatsız olmuşlardı. Yoksa Amerika ve Avrupa, ne Esad ordusu ve askerlerinin, ne de Şii, Alevi ve Dürzilerin, ne de seküler Sünnilerin toplu katline ferman çıkarılmasından şikayetçiydiler. Batıya göre cihatçılar, "Suriye içinde kalarak" herkesi kesmekte serbesttiler.
Suriye'de Alevi katliamlarının tarihi çok eskidir. 13. yüzyılda Şam'da yaşayan İbn Teymiye adlı Selefi şeyh, "Alevilerin katlinin Müslümanlar için vacip olduğu" fetvasını vermiştir. Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) "ruhani lideri" olarak bilinen Şeyh Adnan el Arur, Suriye'de cihatçıların saldırıları, cinayetleri ve malvarlığı yağmaları için dini fetva vermiştir. Bu katliam ve soykırım teşvikçisi şeyh 26 Haziran 2011 günü verdiği bir fetvada, "Tek bir Alevi ayakları üzerinde kalmamalıdır, Alevilerin kanı Müslümanlara helaldir, onları köpeklere yedireceğiz" demiştir. Alevi soykırımın 2025 Mart bilançosunda, 2011 yılındaki bu fetvanın büyük rolü olmuştur.
Nitekim, Suriye'nin Sahil bölgesindeki soykırımda HTŞ üyesi Ebu Hattat eş-Şami, X hesabından yaptığı bir paylaşımında, "Alevilerin öldürülmesinin, kadınlarının köleleştirilmesi ve malvarlıklarının yağmalanmasının İbn Teymiyye'nin fetvasında yer aldığı"nı yazmıştır.
Fetva "tanrı yargısı"dır, kadınlara dair Kuran'da Nisa suresinde yer alır. Ancak fetva, herhangi bir dinsel ya da dünyasal sorunun çözümü için de verilmiştir. Müftülerin ve müçtehidlerin verdiği fetvaların, insanların toplu katledilmesi, kadınların ve çocukların ganimet olarak alınması ve malvarlıklarına el koyulmasına doğru genişlemesi fazla gecikmemiştir.
-Tarih gözümüzün önünde geçen hafa canlandı- ama geçmiş tarihi yine de bir tarafa bırakalım. Erdoğan, Gül ve diğerlerinin uzun yıllar "akıl danıştığı" Hayrettin Kahraman, daha 4 yıl evvel, "Alevi genç ile Sünni kız evlenemez" fetvasını vermiştir. Diyanet'in Alevileri ve diğer inanış sahiplerini horgören fetvaları, yayınladığı eserlerde duruyor.
∗∗∗
"Hepsini öldürün, mallarına el koyun, evlerini yakın, tek birini bile sağ koymayın" şeklindeki islami fetva, "medeni milletler"in ve Türkiye'nin 9 Aralık 1948'de kabul ettiği soykırım tanımındaki suçtan daha ağırdır. Zira burada harekete geçen barbar faillere "cennet", "ganimet", "huri", "sevap" vaat edildiği gibi, hedef grubun "tümünün öldürülmesi" talimatı verilmektedir. Fetva, "çağdaş soykırım"dan daha barbar ve vahşi bir suçtur. Suriye'nin sahilinde -Selçuklu'da, Osmanlı'da ya da geçen yüzyılda değil- geçen hafta, cep telefonlarını kaplayan görüntülerle, yeniden görülmüştür.