Google Play Store
App Store

Doğrudur; deseler de demeseler de, vallahi de billahi de “iş”in fıtratında var bu! “İş”in adını doğru koyalım ama… İş; “kabile devleti” anlayışıyla yönetilmekse, “kaza” kaçınılmazdır! Madenler değil sadece, hayatın her alanı kazadan geçilmez olur.

Bu kez “fıtrat” diyen olmadı pek. “Trafikte de oluyor” “kaçanın anası ağlamaz” diyen şirket yöneticisini saymazsak. Ya tekrar ede ede ıskartaya çıkardılar “fıtrat”ı, ya da kör gözlerin bile göreceği ihmallere “fıtrat” demenin yol açtığı tepkilerden çekiniyorlar artık.

Doğrudur; deseler de demeseler de, vallahi de billahi de “”in fıtratında var bu! “İş”in adını doğru koyalım ama…

İş; “kabile devleti” anlayışıyla yönetilmekse, “kaza” kaçınılmazdır! Madenler değil sadece, hayatın her alanı kazadan geçilmez olur. Kaza kaza olmaktan çıkıp, olağanlaşır.

Ulus devlet öncesinin yönetim formu olan “kabile devletleri” modern çağlarda da görülür. Bambaşka bir toplum, ileri bir teknoloji, modern hayatlar vardır, ama “kabile devleti” anlayışı hâkimdir yönetime.

Kabilede “birincil bağ”lar her şeyin önüne geçer. Yöneticiye o bağla bağlı olanın önü sonuna kadar açılır. Yetenek, beceri, liyakat değildir görev dağılımında belirleyici olan. Kabile şefine klan ya da aile üyeliği üzerinden yakınlık gerekir görev alabilmek için.

Kabile şefi şeftir şef olmaya ama dar bir çevresi de vardır kararları istişare ile aldığı. Ulus öncesi dönemde olduğu gibi bir tür “yaşlılar meclisi” olmasa da bir “meclis”tir sonunda ve şef tüm meşruiyetini o meclisteki istişareye dayandırır.
O meclisten ve kabile şefinin ağzından onay çıktıktan sonra, mahkemelerin gecekondu bile yapılamaz dediği yerlere saraylar dikilebilir!

Kabile devletlerinde şaşaa, ihtişam ve gösteriş önemlidir. Her şeyin en büyüğü istenir. Zaman kervansaray değil, havaalanları zamanıysa, havaalanının en büyüğü sizin olmalıdır. Saray yapacaksanız Osmanlı’nınkinden de büyük olmalıdır. Dünyada en büyük!

Küçük de kabileden olmalıdır ama. Okullara müdür mü atanacak, “biz”den olmalıdır. “Allah korkusuyla”, önceden hazırlanan “bizden müdürler” listesindekilere gerekli puanı veremeyen komisyon üyeleri çıkar bazen ama “müdür” olmanın ölçütü de kabileden olmaktır işte.

Kabineden ve de kabileden bakanlar olsa da, “birincil bağ” başkadır. Yukarıya birincil bağla bağlı biri “karma eğitim sakıncalı” dediyse, İstanbul’da kibir İmam Hatip Lisesi’nde ufaktan ufaktan kız ve erkek öğrencilerin eğitim gördükleri saatler ayrılır.

Hukuk ayağa dolanmasın diye, en bağımsız kurumun üyeliklerine atamalar “bağ”a bakılarak yapılır. “Biz”im avukatlar HSYK üyesi oluverir.

Soma’da 301 madencinin yaşamına mal olan “tarihin en ağır madencilik kazası”nda, holdingin genel müdürü olan kişinin eşi “biz”im partiden 1. sıradan Belediye Meclis üyesi seçilmiştir. Bu da “”in fıtratındandır.

O nedenle, yerin 350 metre altında, işçilerin bu kez suya gömüldüğü Has Şekerler Madencilik Şirketi’nin sahibi 2004 ve 2009 yıllarında kazaen AKP’den belediye başkanı adayı olmamıştır. İşin fıtratını bilir! Bir bağla bağlanırsanız kabileye; yandaki maden su dolsa da, galerilerinizi daha önce iki kez su bassa da, pompa sistemi kurulmamış olsada “müfettiş”ler gelir, bir “göz atıp” giderler.

Cumhuriyet’in “Bu da mı fıtrat?” sorusuna yanıt BirGün’ün manşetidir; “Fıtrat Cumhuriyeti’nin matematiği”dir bu.

21. yüzyılda bir ahbap çavuş kapitalizmi, yönetimi kendisine “birincil bağ”la bağlıların yapabileceği bir iş olarak gören “kabile devleti” anlayışıyla harmanlanınca, modern zamanlara ait bütün kurum ve kurallar önemsizleşir.

Dün Soma’da ölenlerin ardından dökülen gözyaşları kurumadan, kalanlara maaş ödenmez olur. Babaları maaş için yollara düşen çocuklar, oyuncaklara boğularak avutulan çocuklara “benim babam da ölse miydi” diye bakarlar.

Daha önce konan servisler kalkar, öğle yemekleri kesilir, iktidarın madenlerde aldığı “önlemler”in karşılığı olarak... Dışarıda şirketin verdiği yemeğin yerini evden getirilen azığın yeraltında yenmesi alır. Borçları yüzünden yine madene inmek zorunda kalan işçi, suya gömülen arkadaşlarının ardından “Yemeği dışarda yeseydik kimsenin burnu kanamayacaktı” der.

İş”in fıtratı budur işte... “İş” de ahbap çavuş kapitalizminin “kabile devleti” anlayışıyla yürütülmesidir!