Fukuşima’dan ders çıkarılmalı

Konuk Yazar: Bülent DAMAR

Japonya Fukuşima Felaketi sonrası radyasyonlu suları okyanusa salmaya başladı. Daha önce yapılan açıklamalara paralel olarak Japon hükümeti, Fukuşhima Daiichi Nükleer Santralı sahasında bulunan ve çeşitli büyüklükte tanklarda muhafaza edilen milyonlarca ton radyasyonlu suyun okyanusa bırakılmasına izin verdi. 24 Ağustos tarihinde radyasyonlu sular okyanusa salınmaya başlandı.

Japonya’nın komşu ülkeleri ve özellikle Çin Halk Cumhuriyeti okyanusa radyasyonlu su salınmasına şiddetle karşı çıkmış olmasına rağmen nükleer santralların en büyük destekçisi “bağımsız ve tarafsız” IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı) yakın zamanda Fukuşima Daiichi Nükleer Santralı’nın sahibi olan Tokyo Electric Power Company’ye (TEPCO) radyasyonlu suların okyanusa salınmasına yeşil ışık yakan raporunu teslim etmişti. Bu raporu alan TEPCO zaten hazırlığını yapmış olduğu okyanusa radyasyonlu su salınması işlemine 24 Ağustos’ta hemen başladı. Japonya’ya denizden komşu ülkeler çeşitli seviyelerde bu işlemi kınadılar. En şiddetli tepki Çin’den geldi ve Japonya’dan her türlü deniz ürünü ithalatını Çin halkının sağlığını korumanın Çin hükümetinin görevi olduğu gerekçesi ile yasakladı.

***

TEPCO, kirli suların okyanusa salınmasında bir tehlike olmadığını ve okyanusa su salımının mevcut radyasyonlu suların seyreltilerek ve sürekli ölçüm yapılarak gerçekleştirileceğini açıkladı. Japon basınında yer alan haberlere göre, okyanusa radyasyonlu su salınması Fukuşima Daiichi Nükleer Santralı’nın söküm işlemleri tamamlanıncaya kadar yani yaklaşık 30 yıl devam edecek. Yani önümüzdeki 30 yıl boyunca okyanus kirlenmeye devam edecek. TEPCO dahil kimse okyanus sularının kirlenmeyeceğini söylemiyor ancak insan sağlığına zararlı olmayacağını ve kontrollü kirlenme olacağını açıklayarak, insanları teselli ediyorlar. Radyasyon ile kirlenen okyanustaki öteki canlıların ne şekilde etkileneceği, ekosistemin nasıl bir reaksiyon vereceği ise belirsiz. TEPCO, radyasyonlu suların okyanusa deşarj edilmesinin gerekçesini radyasyonlu suların depo edildiği tankların çok yer kapladığı ve bu nedenle nükleer santralın sökümü ve sahanın temizlenmesi için yeterli alan kalmaması olarak gösteriyor. Yani “İşimiz var ama alanımız dar, alan açmamız gerekli ve bu nedenle okyanusu kirletiyoruz” diyor. Yani söküm çalışmalarını kolay ve ucuz yoldan yapabilmek için en kolay yolu seçip, okyanus sularını kirletmekte bir mahzur görmüyor. Tipik bir insafsız neoliberal uygulama bu şekilde nükleer alanında da hayata geçirilmiş oluyor. Bu durum nükleer santral yapımında ısrar eden Türkiye gibi ülkelere durup bir kez daha düşünmeleri gerektiğini açık olarak gösteriyor. Ortada Çernobil Nükleer Santralı gibi 35 yıldan fazla süredir harcamaları bitmeyen ve yalnız Japon denizlerini değil, okyanus sularını kirleterek tüm dünyaya sorunlar yaratan Fukuşima Daiichi Nükleer Santralı örnekleri varken, olmaz dedikleri kazanın olması durumunda elektrik üreterek kazanılan artı değerin binlerce kat fazlasını götüren nükleer santralların yapılmasının yararlı olmadığı ve yatırımcı açısından bile güvenilmez olduğu açıktır. Kaza sırasında neden olunan büyük insan ve çevre kayıplarının ise telafisinin mümkün olmadığı büyük nükleer santral kazalarının olmasının üzerinden on yıllar geçmiş olması ile daha net bir şekilde görülmektedir.

***

Bugün artık elektrik enerjisi üretiminde kaynaklar çok çeşitlenmiştir. Yenilenebilir kaynaklardan elektrik elde edilmesinde teknolojinin hızla gelişmekte olduğu, elektrik depolama yöntemlerinin yatırım miktarı ile belirlendiği (yani istenen büyüklükte yapılabildiği) günümüzde kaza riski olmayan ve iklim değişikliğine neden olmayan elektrik üretim tesislerinin yapımı kolaylaşmıştır. Ekonomik olarak bu tür tesisler hem ilk yatırım hem de üretim maliyeti olarak nükleer santrallardan katbekat ucuzdur. Tüm bu nedenlerle gerek doğaya verebilecekleri zararlar, gerek insan sağlığı için yaratabileceği sorunlar, gerekse ekonomik olarak alternatifleri ile yarışamayan nükleer santralların yapımına devam edilmesinde hiçbir yarar görülmemektedir. Elektrik üretmek için bir santral yapıp yıllarca korkulu rüya görüp fazladan para vereceğimize, bu santraldan vazgeçip yeni kaynaklara ve yöntemlere yönelmenin daha akıllıca olacağı açıktır.