Google Play Store
App Store

Kemal Kılıçdaroğlu 22 Kasım günü cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla 11 yıl 8 ay hapis ve siyasi yasak istemiyle hâkim karşısına çıktı. Dava konusu 17-25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmalarının ardından Kılıçdaroğlu'nun dönemin başbakanı Erdoğan’a yönelik eletirileri. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un gazetecilere yaptığı açıklamaya göre bu dava devam eden 9 dava ve 5 soruşturmanın sadece biri. Davanın ilk duruşmasında adliyede Kemal Kılıçdaroğlu’na CHP’lilerden ve halktan büyük destek vardı. Sadece 15 kişilik bir salon gösterilmesi öngörüsüzlükten değil elbette. Bu bile bu davanın siyasi olduğunu anlamaya yeter. Binlerce insanın dayanışma için hazır bulunduğu davada partililerin ve halkın katılımı da kuvvetli siyasi bir yanıt olarak anlamlıydı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun savunması ülke gerçeklerini yalın, somut ve bir o kadar da etkili içeriğiyle çok farklı toplum kesimlerinde karşılık buldu. Ve ardından yandaş medya ve yorumcularıyla bazı muhterisler ard arda türlü argümanla görevlerini icraya geçtiler.

Meğer Erdoğan Kılıçdaroğlu’nu affetmiş! Bu dava siyasi değilmiş! “Sahte mağduriyet” olarak tanımladıkları davanın hemen ardından Erdoğan’ın avukatları 500.000 TL tazminat istemiyle “mağduriyet” yaratma peşine düştüler. Yetmedi 7 Kasım 2016 tarihli CHP Parti Meclisi’nde Erdoğan’a hakaret edildiği gerekçesiyle, 8 yıl sonra o günkü CHP PM ve Yüksek Disiplin Kurulu üyeleri ile yedeklerine yönelik kurumsal bir hakaret davası daha açıldı. O davada yargılananlardan biriyim. Parti Meclisi bildirisi nedeniyle yapılan suç duyurusu ardından bireysel olarak açılan davalar üzerinden ilerleyen süreç bugün 8 yıl sonra hem de Kılıçdaroğlu’nun hakim karşısına çıktığı gün kurumsal bir davaya dönüştürüldü. Bu bir tesadüf olmadığı gibi bu davaların tamamı elbette siyasidir!

22 Kasım’da yargılanan şüphesiz Kemal Kılıçdaroğlu değil. Muhalefet ve protesto hakkı, ifade ve düşünce özgürlüğü başta olmak üzere temel insan haklarının açıkça hedef alınmasıyla davada başta CHP olmak üzere TBMM'de grubu bulunan tüm muhalif partilerin ifade özgürlüğü ve kürsü dokunulmazlığı yargılanmakta.

Kılıçdaroğlu savunmasında 17-25 Aralık sürecinden bugüne yolsuzluklara dikkat çekerek halkın cebinden çalınan her kuruşun hesabını sordu. 128 milyarın nasıl buharlaştığını hatırlattı. Devletin nasıl borçlandırıldığını ve çürüyen bir ekonominin dip dalgasında savrulan bu ülkenin her gün daha da yoksullaşan halkının hakkı için hesap sordu.

Tüm bu siyasi davaların son derece önemli ama yeterince gündeme gelmeyen bir başka boyutu daha var. O da Cumhurbaşkanı’na hakaret davalarının da bir sektör haline gelerek haksız kazanç kapısına dönüşmüş olmasıdır. Kişinin Cumhurbaşkanı bile olmadığı bir dönemde siyasi eleştiri hakkımı kullanarak hakaret içermeyen bir paylaşımım nedeniyle cumhurbaşkanına hakaret suçuyla hükmü ertelenmiş hapis cezası sahibi olarak her gün hakkında şu ya da bu gerekçeyle dava/lar açılan onbinlerce yurttaştan biriyim. Kim değil ki?!

Geçmişten bugüne farklı dönemlerde cumhurbaşkanlarına açılan dava sayıları kendiliğinden durumun tuhaflığını ortaya koyuyor. Görev süresi boyunca Süleyman Demirel 158, Ahmet Necdet Sezer 163, Turgut Özal 202, Kenan Evren 340, Abdullah Gül 848 hakaret davası açmışken Erdoğan ilk kez cumhurbaşkanı seçildiği 2014’ten bu yana 44 bin 675 dava açmış. Hakaret gerekçesiyle açılan soruşturma sayısı 194 bin 142. Yargılananlar arasında çocuklar bile var.

Erdoğan bu davaları siyasi bir caydırıcılık, sindirme, engelleme amacıyla açıyorsa da özellikle muhalefet partilerinden siyasilere açtığı manevi tazminat davalarında talep edilen rakamlar hem kendisi hem avukatları için adeta bir gelir kaynağı. Kemal Kılıçdaroğlu’na açılan son tazminat davası 500.000 TL. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutuklanmasını protesto etmek amacıyla yaptığı konuşma nedeniyle açılan davada 1 milyon lira. Ardından Özgür Özel için de aynı gerekçeyle açılan davada 1 milyon lira tazminat isteniyor. Üstelik Cumurbaşkanı’na hakaret davaları uzlaşma kapsamında değil! Yani siyasi olarak türlü itham için “af” vurgusuyla kullanılan argüman boş. Cumhurbaşkanının affettiği iddia edilen davalar kamu davası olarak sürüyor. Canan Kaftancıoğlu’na açılan davalarda havada uçuşan benzer rakamlar tahsil edilirken teminat mektubu engeli, icra tehdidi gibi mobbing uygulamalarını daha önce konu etmiştim.

Sorulması gereken şu; Erdoğan bugüne kadar cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle açılan davalardan ve maddi tazminat davalarından ne kadar gelir elde etmiştir? Erdoğan’ın avukatları bu davalardan ne kadar gelir elde etmiştir? Bu paralar tahsil edildiğinde ne amaçla kullanılmaktadır? Kamu yararına herhangi bir bağış söz konusu mudur? Yoksa doğrudan kişisel hesaplara mı aktarılmaktadır?

∗∗

Bu davalardan akıl almaz rakamlar tahsil ediledursun öte yandan CHP belediyelerin gelirlerine de göz dikilerek hizmet olanakları engelleniyor, kısıtlanıyor. Yerel seçimlerde büyük kayıp yaşayan iktidar halkın iradesini yok sayarak kayyumlarla belediyelerin yönetimini usulsüz ve hukuksuz şekilde ele geçiriyor. İktidarın sorumlu olduğu ekonomik ve toplumsal gerilemeye çare olan başarılı hizmetler ya “tasarruf tedbiri” adı altında yaptırımlarla engelleniyor ya da kreşlerin kapatılması gibi talimatlarla yasaklanıyor. Son ve çok çarpıcı bir örnek Efes Selçuk Belediyesi’nin Meryem Ana Evi otoparkı. 1970 yılından bu yana belediye tarafından işletilen ve belediye bütçesinin %60’ına kaynak sağlayan bu alan Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlanarak bütçesi zaten kısıtlı olan ilçenin en önemli gelir kaynağı gasp ediliyor.

Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel bu müdahaleye direniyor. Halkının, emekçinin hakkı için, personel maaşlarını ödeyebilmek için savaş veriyor. Meramına kulak tıkayan, açılan mahkeme sürecini yok sayan anlayışla mücadele ediyor. Meryem Ana Evi girişinde nöbet tutan yurttaşlar ve belediye yöneticileri dün sabaha karşı jandarma zoruyla karşılaştı ve gözaltına alındı. Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel haklı mücadelesini tek başına nöbet tutarak sürdürüyor.

Hakkını arayana, eleştirene, hizmet edene, paylaşana, dayanışmaya türlü yöntemle cezalar yağıyor. 25 Kasım’da Kadına yönelik şiddeti durdurmak için medyaya demeçler verip kadınlara şiddet uyguladılar. Efes Selçuk Kibele’nin, Artemis’in, Meryem Ana’nın Filiz başkanın kadim geçmişten günümüze uzanan güçlü ve koruyucu kadınların kentidir. Filiz başkanın yanındayız!