Gazeteciyi korumak
Bugün Kıbrıs Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ayşemden Akın’ın, Halil Falyalı’nın eski finans müdürü Cemil Önal ile konuşarak ve üç bölüm halinde yayınladığı yazı dizisi büyük ses getirdi. Adada kurulan yasa dışı bahis-kumar-kara para düzenini ele alan röportajda Cemil Önal, Falyalı’nın ölümünden sonra da sistemin aynı şekilde çalışmaya devam ettiğini gösteren ve ucu Türkiye’deki bazı AKP’li siyasetçilere dokunan iddialarda bulundu. Ancak Hollanda’da, yüksek koruma altında olduğu söylenen Önal, uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri istihbaratına bildiklerini anlatarak itirafçı olmuştu.
AYŞEMDEN AKIN’A ÖLÜM TEHTİDİ
Cemil Önal’ın savcılar tarafından ivedilikle soruşturulması gereken iddialarını kamuoyu ile paylaşan gazeteci Ayşemden Akın, 30 Nisan’da, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla ölüm tehdidi aldığını duyurdu. Kendisini arayan kadının iddiasına göre, Akın’ı izlemek ve ‘gereğini yapmak’ üzere adaya üç kişi gönderilmişti. Kuzey Kıbrıs’ın uluslararası denetim dışında kalan hava ve deniz limanlarından daha önce tetikçiler de silahlar da yakalanmadan girebilmişti. Bunun bir örneğini Sedat Peker anlatmış, Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’yı öldürmesi için kardeşi Atilla Peker’i uçakla Kuzey Kıbrıs’a gönderdiğini ve bilet bilgilerinin THY’nin sisteminde kayıtlı olduğunu iddia etmişti. Geçen yıl da, bir iş insanına yönelik suikast düzenlemek için, tır içinde saklanarak Mağusa Limanı’ndan ülkeye giriş yapan tetikçi, yanında taşıdığı silah ve şarjörlerle yakalanmıştı. Ayşemden, görüşmenin gerçekleştiği gün ses kaydını polise teslim ederek ilk resmi şikayetini yaptı. Daha önce yaşananlar göz önünde bulundurularak yekililerin hızla harekete geçmesi gerekiyordu.
AKP’DEN TALİMAT: “FALYALI KONUSUNA GİRMEYİN”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “turbun büyüğü Kıbrıs kadarmış” diyerek meclise taşıdığı Cemil Önal’ın iddialarına karşı AKP’de sessizlik hakimdi. Nedenini yine İstanbul Başakşehir mitinginde Özel açıkladı. Gazeteci Barış Terkoğlu tarafından da ekran görüntüsü ile yayınlanan belgeye göre, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, iktidar medyası ve milletvekillerine “KKTC’de süren Falyalı dosyasına girmeyin, CHP’nin Kıbrıs’la ilgili iddialarına yanıt vermeyin” uyarısında bulunmuştu. Cemil Önal’ın, içinde bazı AKP’li siyasetçi ve bürokratlara ait olduğunu iddia ettiği Falyalı’ya ait şantaj kasetlerinden muhalefet ve mafyanın kumpası olarak bahsedilmesi isteniyordu. Ancak Cemil Önal’ın Hollanda’da suikasta uğraması, Ayşemden Akın’ın ölüm tehdidi alması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kıbrıslı Türklere yönelik sarfettiği “Bunları sıkılamazsan hadlerini bilmiyorlar” sözlerine karşı Kıbrıslıların tepkisi, halkın itirazlarına rağmen 5.5 milyar liraya mal olan külliyenin açılışı derken, iktidarın istediğinin tersine Kuzey Kıbrıs gündemde kalmaya devam ediyor.
POLİSİN YAPILMADI DEDİĞİ ÜÇ BAŞVURU
Cemil Önal’ın infazında sonra, yerel ve uluslararası basın örgütleri riskin büyüklüğüne dikkat çekerek Ayşemden Akın’ın korunmasına yönelik tedbirlerin hızla alınması çağrısı yaptı. Ancak dün, Ayşemden’in sosyal medya hesabından duyurduğuna göre, Önal’ın infazından beri her sabah yarım saat kadar evinin önünde bekleyen polis aracı kaldırıldı. Polisin bundan sonra sadece devriyeyi artıracağı söylendi. Kısa Dalga’ya konuşan KKTC emniyetinden polis müdürü Kasım Kuni, her dakika kapının önünde olunamadığını ancak gerekli önlemleri aldıklarını söyledi. Bununla birlikte kendilerine korumanın artırılması yönünde bir talep iletilmediğini açıkladı. Oysa, Akın’ın avukatı Cansu Nazlı sürekli koruma talebini, birincisi Önal’ın öldürülmesinden hemen sonra olmak üzere tam üç kere tekrarlamıştı. Polisin, böylesi kritik bir durumda üst üste yapılan koruma başvurularına karşı resmi bir cevap vermekte gecikmesi elbette düşündürücü. Devletin asli görevi yurttaşın can güvenliğini korumaktır.
KUZEY KIBRIS’TA HÜKÜMET AKP GİBİ SUSKUN
Polis Genel Müdürlüğü’nün önce yapılmadığını söylediği, sonra Akın’ın avukatı tarafından belgelenen imzalı ve mühürlü yakın koruma talepleri sonrası Polis Basın Subaylığı bir açıklama yaparak, Ayşemden Akın’ın koruma talebinde bulunduğunu ve bu talep doğrultusunda güvenlik önlemlerinin titizlikle uygulandığı söylendi. Gazetecinin ölüm tehdidi aldığını duyurmasının üzerinden bir hafta geçti. İşin ciddiye alınması için basın meslek örgütleri, muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve çok sayıda yurttaşın ısrarla sesini yükseltmesi gerekti. Böyle riskli bir durumda, KKTC Polis Müdürlüğü’nün, gazeteci ve ailesini güvende hissettirememiş olması kabul edilebilir değil. Ana muhalefet partisi CTP milletvekili Sami Özuslu, AKP destekli UBP-DP-YDP hükümeti ve Polis Genel Müdürlüğü’nü gazeteciyi koruma ve Önal’ın iddialarını soruşturmaya çağırıyor. Ancak Türkiye iktidarındaki benzer sessizlik orada da yaşanıyor. Bu süreç, halkın desteğini büyük oranda kaybettiği söylenen hükümet, Erdoğan’dan ‘cumhurbaşkanım’ diye söz eden KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve Türkiye’ye bağlı Polis Genel Müdürlüğü tarafından ne kadar sağlıklı yürütülebilir, tartışmalı.
KKTC POLİSİNİ TÜRKİYE YÖNETİYOR
Açık açık ölümle tehdit edilen bir gazeteciyi, yok koruma talep ettiydi etmediydi diye oyalayan KKTC polisi, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na, yani Türkiye’nin ordusuna bağlı. Komutan ve kritik pozisyonlardaki atamalar TC Cumhurbaşkanlığı tarafından Türkiye’den yapılıyor. Bağımsız, egemen bir devlette bu nasıl olur diye aklınız karışmasın, olmaz, olamaz çünkü. 2000 yılında Mustafa Akıncı Başbakan yardımcısıyken, koalisyon ortakları ile anlaşarak, polisin sivil idareye bağlanmasını istemişti. Türkiye’den atanan dönemin Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğgeneral Ali Nihat Özeyranlı “Polisin askere bağlı olması sayın Akıncı’yı niçin bu kadar yakından ilgilendiriyor ben anlamıyorum. Siz Turizm Bakanısınız. Kabinede en son konuşması gereken kişi sizsiniz. Turizm Bakanlığının tüm problemlerini çözdünüz de sıra polise mi geldi?” diyerek buna karşı çıkmıştı. Mustafa Akıncı’nın bu itiraza tepkisi sert oldu ve komutanın çizmeyi aştığını, Kıbrıslı Türklerin kendi kendini yönetmeye muktedir olduğunu söyledi. Türkiye’nin atadığı bir asker, seçilmiş bir Kıbrıslı siyasetçiye karşı işte böylesine rahat ve küçümseyici cümleler kurabilmişti. Bugün de benzerleri yaşanmaya devam ediyor. Kısacası, Akın’ın can güvenliğinden en başta KKTC’deki güvenlik kurumlarını yöneten TC sorumludur.